Ruhsan İskifoğlu; şiirleşen nesnelerle “Şeffaf Söküm” kitabı

Ruhsan İskifoğlu’nun “Şeffaf Söküm” adlı kitabında yer alan şiirleri, özgün dili ve başkasına benzemezliği ile, farklılığın tüm olumlu yanlarını içinde taşıyor.

Nesneleri fark edilir kılmak, nesnenin bulunduğu yer itibariyle önemlidir. Dikkat etmemiz için “dikkat” sözcüğünü orada görmemiz gerekir. Dikkat sözcüğünün uyaran etkisi olmadan uyarılmaya konu nesne, an ya da olay bizim için sıradan veya önemsiz olabilir. Dikkat yüksek voltaj, dikkat basamak, dikkat kapan!…

Bu tür uyarılar, bir bakıma uyarılanı korumayı amaçlamaktan öte, uyaranı hukuksal anlamda korumak için oraya konmuştur. Çünkü günlük hayatta, insan ve nesne arasındaki ilişkileri düzenleyen kategorilerden en önde gelen hukuk bunu gerektirir. İnsan nesne ilişkileri dışında,  tüm zamanı düzenlemeyi, öyle ki yirmi dört saatlik zaman diliminde hiç boşluk bırakmamayı amaçlayan bir başat niteliği vardır hukuk/statüko kategorisinin. Çünkü boşluk bırakılması halinde egemenliğinin tehlikeye gireceğini düşünür. Hukuk nesne ilişkisi bu anlamda son derece maddi ve “materyalisttir.”

Bu açıdan nesne, “eşya” olarak şiire sanki soğuk gelir, diye düşünülebilir. “Şeffaf Söküm” bize bunun tersini gösteriyor.

Nesnelerin şiirdeki etkin veya edilgen konumu ise hukuk nesne ilişkisine göre son derece farklıdır. Birincisinde mutlak bir standartlaşma amaç iken, şiirde her türlü “standart” şiiri azaltır. Her şairin şiirde nesnelerle kurduğu ilişki ve nesneleri şiirinde işleyiş biçimi değişik biçimlerde ortaya çıkar. Bilinir ki, bu ilişki ve işleyiş biçimi birbirinene denli benzemez ise o denli iyidir!

Sözü fazla uzatmadan söyleyelim; Ruhsan İskifoğlu, nesneleri şiirleştirirken, başka şairlere benzemezlik konusunda çok güzel örnekleri bolca veriyor bize.

Sıradan nesnelerin eleştirel bir tutumla sanat nesnesi olarak sunulması bilinen bir şeydir.  Bu bağlamdan farklı olarak, sıradan nesnelerin nesne haliyle değil, bir şiirsel özne olarak şiire dâhil edilmesini ustalıkla yapıyor Ruhsan İskifoğlu… Eleştirelliğin dışında ve şiiriyetin içinde, nesneleri kendi bağlamı dışında olacak bir biçimde şiire sokuyor şair. Yeni bir şiir nesne/özne çıkıyor ortaya. Buna şiirle boyayıp, dizeye dönüştürüyor da diyebiliriz; “yalnızlık sifon takımlarından biri/ ikide bir değişir seyri” (s.12). Bu şiirin izleyen –görece kısa- altı dizede yer alan, “ayet, deli, evren, kahve, taş, baş, gök” gibi ad ve nesneler, şiirin nesnelerle örülmesinin gereçleri oluyor. Sonrasında fiillerin de nesneleşmiş bir biçime dönüştürülmesini okuyoruz ‘büzüşmek işi’ adlı şiirde (s.13).

Şiire birtakım nesneler girerken, ilk başta tamamen düz anlamıyla yer almış gibi görünüyor. Şiirin yalınlığı böyle başlıyor. Ama bu aldatıcı bir yalınlıktır. Çünkü düz anlam gibi duran nesnelerdeki imge yükünün farkına varıyorsunuz. Kırılan derinin hatırı çamaşır ipine asılabiliyor böylece (s.16). “bizi üşürken gördüler/değişen parçalar etrafında” dizeleri de içine yerleştirilmiş bir nesne ile daha bir görünür oluyor (s.18).

Kitabın tamamını salt nesne şiir ilişkisi üzerinden okumak doğru olmaz. Şair, yeri geliyor, fiillerin de canına okuyor; “değiller töreninde/ yağma eksik”( s.28) ya da  “defnettiğim bitki/ zımbırtısını kuşanıp gider” derken (s. 34) şiirde kullanılan fiillere hamur gibi biçim veriliyor. Dediğimiz gibi, salt nesnelerin şiirleştirilmesi örnekleri söz konusu olmayıp, farklı tını ve tatları içeren şiirleri de çokçabuluyoruz. Örneğin kimi yerlerde Ritsos’un saptamalarına, tanıklıklarına benzer bir tat alıyoruz. Kimi zaman “bize hoş geldin yok dediler” adlı şiirde olduğu (s. 46) sanki uzun bir şiirin yoğunlaştırılmış etkisi kalıyor üzerimizde. Oysa toplam on dize ve yirmi bir sözcükten oluşmuştur bu şiir. Bu yoğunluk önemli…

Kitabı oluşturan şiirler boyunca, sürekli olarak kendisiyle, çevresinde gördüğü nesnelerle ve görmediği imlerle alçak sesle ve zaman zaman biriç sesle konuşur gibidir şair. Şairin iç sesi; yazılmayan, eksik bırakılan bir unsur olarak değil, şiirin kendisi olarak karşımızda. Bu biçem çoklu alt anlamlara kapı açtığı gibi, farklı etkilenmelere de neden oluyor. Sanki eskimeyen ve eskimeyecek olan bir elbisenin içinin dışa çevrilmesi gibi… Bir yerden anımsıyoruz da tam çıkaramıyoruz; öylesibir yakınlık duygusu…

Kitapta şiirler sayfa sayfa ilerlerken, şairin bizi mutfağına ya da konuk odasına kahve içmeye çağırdığı duygusuna kapılıyoruz. Öylesi bir ferahlık. Şiir ferahlığı…

Sadece bir yerde, düşen rakamlar için Japon silikonu isteyen şair harika bir “silikonlu şiir!”yazmışken,(s.52) aynı Japon silikonunu (s. 65) bir kez daha okuyunca, ağzımızda hafif bir silikon ekşiliği hissediyoruz! Bu küçük aksama, belki bizim öznel duygumuzdan ya da bir okur olarak şiiri anlamamamızdan da ileri gelebilir, bunu da belirtelim…

Kitapta baştan sona, düşmeyen bir ses ve ritim var. Bunu ne sağlıyor? Her şiirin kendi içinde bir haiku ritmi; bu yoğunluk, şairin özgün söyleyişi, seçilen sözcükler ve dize kuruluşu ile sağlanıyor. Öyküleme ve buna çok uygun bir sözcük ekonomisi, her bir sözcüğün bir kontur çizgisi gibi sınırı da belliyken, bu kontur özelliği anlamı ve imgeyi asla sınırlandırma amaçlı değil. Böyle bir sonuç doğurmuyor. Şiiri kapatıp sınırlamıyor. Şiirdeki anlamı, içeriği ve imgeyi ortaya çıkarıyor.

Her şairin şiirinin,diğer şairlerin şiirlerinden farklı olması olağan ve beklenen bir durumdur. Şiirin estetiği ve doğası bunu gerektirir. Birbirinden farkı olmayan şiirler yazılıyorsa, niye yazılsın ki böyle şiir, diye sorarız. Ancak, hal böyleyken yine de öyle “farklılık” örneklerini okuyoruz ki, o zaman şiir için zorunlu/gerekliolanındışında, şairin bir “farklı” özelliği olduğunu görüyoruz. Bir diğer açıdan da, belirttiğimiz bu farklılık her zaman şiir için veya salt kendimizin şiir beğenisiaçısından çok olumlu/yerinde olmayabiliyor. Ruhsan İskifoğlu’nun “Şeffaf Söküm” adlı kitabında yer alan şiirleri, özgün dili ve başkasına benzemezliği ile, farklılığın tüm olumlu yanlarını içinde taşıyor.

Yukarıda belirttiğimiz Ritsos anıştırması da yine olumlu bir özel özellik. Şiirinde nesneleri, imleri ve an’ları bu denli birlikte yoğurup, bu denli yalın şiirlere ulaşmayı başarmış bir şair Ruhsan İskifoğlu.

  • Şeffaf Söküm
  • Yazar: Ruhsan İskifoğlu
  • Türü: Şiir
  • Baskı Yılı: Şubat 2016
  • Sayfa Sayısı: 76 Sayfa
  • Yayınevi: Yasakmeyve Yayınları

 

Sabri Kuşkonmaz
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Nazım Oratoryosu Aralık ayında tekrardan seyirciyle buluşacak…

Read Next

Lenin Türkiye Sineması’na Konuk Oluyor!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *