İnandığı konularda girdiği mücadeleleri edebiyattan ve sanatın diğer dallarından kopmadan gerçekleştiren Sabahattin Ali’nin hakkını ve değerini çok sevdiği okuyucular verecektir.
Türk Edebiyatı için Sabahattin Ali eserlerinin önemi hiçbir yayıncılık meselesiyle karşılaştıramayacağımız düzeyde. Bu cümleyi son zamanlarda Sabahattin Ali kitapları etrafında dönen hararetli tartışmalara binaen yazmak istedim. Fakat “Telif Hakları” en az ortaya konan eserler kadar önemli bir mevzuu olduğundan ve bu konuda henüz yayın dünyası bünyesinde aşılamamış konular bulunduğundan bizler Türk Edebiyatı için çok değerli olan eserler hakkında sağlıklı fikir alış verişlerinde bulunamıyoruz henüz maalesef. Öncelikle bir okuyucu olarak bildiğim ve inandığım şey şu: Başımızı gömmüş olduğumuz toprağın altından çıkarmak adına, daha fazla eser kategorisinde kitaplar okunmalı, bunun için de Türk Edebiyatı’na Sabahattin Ali gibi eserler kazandırmış yazarların kitapları yayıncılık sirkülasyonu içerisinde niteliği bozulmadan basılmaya devam edip yayınlanması hususu hız kazanmalı.
Telif hakları süresi tamamlandıktan sonra Epsilon Yayınevi tarafından yayımlanan Sabahattin Ali kitapları Türk Edebiyatı için eşsiz kıymettedir hiç şüphesiz. Ve Sabahattin Ali’nin her bir kitabı okuyucuyla er veya geç buluşmalıdır. Eserlerin her birinin nesiller boyu süren yolculuğu bundan sonra da devam edecektir; çünkü Sabahattin Ali çok iyi bir hikaye anlatıcısı olmasının yanı sıra insanı, insan ruhu ve duygularını odağa alan eserler kaleme aldığı için nesillerden nesillere ulaşacak, bu anlamda yayın dünyamızdaki sirkülasyonu eksilmeksizin devam edecektir. Tekrar tartışılmaya başlanan “Telif Hakları” mevzuu üzerinden olsa dahi Sabahattin Ali eserleri üzerine yazacak olmak bu bağlamda bana mutluluk vermekte.
Epsilon Yayınevi Sabahattin Ali eserlerini okuyucular için hem karton kapaklı tek bir cilt içine toplarken hem de tek tek kitaplar olarak yayın dünyasına sunmakta. Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan Sabahattin Ali’nin unutulmayacak romanları olarak kitapçı raflarındaki yerini kısa bir süre önce yeniden, yeni basımlarıyla alırken, yukarıda da bahsettiğim üzere bu romanlar okuyucunun tercih etme özgürlüğüne binaen özel karton kapak, tek bir cilt kitapta birleştirilmekte.
Kürk Mantolu Madonna
Maria Puder ile Raif Efendi arasındaki aşkı konu edinmekte. 1940-41 yılları arasında gazete tefrikası olarak yayınlanan, 1943 yılında kitap olarak basılan Kürk Mantolu Madonna o dönemin şartlarını, insanların duygu dünyalarını ve ilişkilerini düşündüğümüzde konusu itibariyle çağının ötesinde bir hikaye olarak nitelendirebileceğimiz bir roman. Raif Efendi’nin hikayesi babası tarafından Berlin’e gönderilmesiyle başlar. Resimlere olan merakıyla her fırsatta Berlin’deki sanat galerilerini gezen Raif Efendi bir gün bir sanatçının otoportresini görür ve resimdeki kadına aşık olur. Bu otoportredeki kadını Andrea Del Sarto tarafından yapılmış “Madonna Delle Arpie” isimli tablodaki Madonna portresine benzetir. Her fırsatta gidip görmeye başladığı otoportrenin hayranı olur ve bir gün tablonun sahibi Maria Puder ile tanışır. Hikayeyi özel kılan ve Kürk Mantolu Madonna’nın Sabahattin Ali eserleri arasında en çok okunan eseri arasına yerleştiren sebep bu kadar özel merakları olan ve çok özel bir kadınla rüya gibi bir ilişki yaşayan Raif Efendi’nin gün gelip gündelik hayatın sıradan meselelerine dönmesidir. Okuyucunun kendi gündelik hikayesiyle bu hikayenin özdeşim noktalarının birebir uyuşması okuyucu nezdinde Kürk Mantolu Madonna’yı bambaşka bir yere koymaktadır.
“Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için sana aşık olamadığımı zannediyormuşum… Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki insanlar benden inanmak kabileyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum… Sen beni inandırdın… Seni seviyorum… Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum…”
İçimizdeki Şeytan
Birbirleriyle tanışarak ve severek evlenen ve sonucunda anlaşamayarak boşanan Ömer ile Macide’nin ilişkilerine odaklanmakta. Realist anlatım benimsenerek yazılmış olan İçimizdeki Şeytan birbirinin zıttı iki insanın ancak evlendikten sonra birbirlerini gerçekten tanımaya başlama süreçlerini anlatmakta. Ömer arkadaşlarının isteklerini geri çeviremeyen, kendi yaşam anlayışını hiçbir şartta ortaya koyamayan yapısıyla iradesiz bir tiptir. Macide ise Ömer’in tam aksi; ne istediğini ve ne yaptığını çok iyi bilmektedir. Sabahattin Ali, Ömer üzerinden bir toplum eleştirisi yapmaktadır aslında. Kitaptan alıntılayacağım şu satırlar İçimizdeki Şeytan’ı gayet net bir biçimde anlatmakta:
“İçimizde şeytan yok. içimizde aciz var. tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…”
Kuyucaklı Yusuf
Yusuf’un Muazzez’e olan aşkı konu edinmekte. Mücadelelerle dolu bir aşk bu. Yusuf, sevgilisi Muazzez’i köyün kötü adamı Şakir’den ve diğer egemen güçlerden korumak isterken verdiği mücadele neredeyse destansı. Sabahattin Ali 1937 yılında yazmaya başladığı bu romanında Anadolu insanını, bu insanların düşünüş ve yaşayış tarzlarını anlatmaya çalışmıştır okuyucuya. Yine bir tür toplum eleştirisidir Kuyucaklı Yusuf aslında.
“İkisinin içinde de hem uzun zaman sonra tekrar görüşmenin verdiği bir memnuniyet hem de belki bir daha görüşemeyeceklerini sezmekten doğan bir hüzün vardı. Hayat birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yakınlaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu”
Sabahattin Ali’nin yine karton kapaklı olarak bir cilt halinde okuyucuya sunulduğu öykü kitapları Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk ve Çakıcı’nın İlk Kurşunu en az romanları kadar önem arz etmekte.
İlk öykülerinde romantik hava hakim olsa da Sabahattin Ali yıllara yayılan öykü yazma serüveninde toplumsal gerçekçi öyküler yazmaya kısa bir süre içerisinde başlayacaktır. Öyküler olaylar üzerine kuruludur. İnsanı toplumdan soyutlamaz. Toplumsal olaylarla birlikte ele alır. Yıllar içerisinde eleştiri dozu yüksek öyküler yazmaya başlayacaktır. Özellikle Sırça Köşk isimli öykü kitabı toplumsal eleştiride Sabahattin Ali’nin en cesur davrandığı kitapları arasında yerini almaktadır. Kendi sözleriyle yazacak olursam:
“İnsanda yaşamak, insan gibi yaşamak, daha iyiye, daha yükseğe, daha temize doğru koşarak yaşama arzusunu hatta ihtiyacını uyandırmak isteyen öyküler.”
Öykülerindeki toplumsal gerçekliğin git gide koyu bir eleştiriye yönelmesi kitabın toplatılmasına ve Sabahattin Ali’nin hazin sonunun hazırlanmasına sebebiyet vermiş olsa da eleştirel yazın tarzına ara vermemiştir.
Sabahattin Ali Türk Edebiyatı’na kazandırdığı eserlerle hiç şüphesiz telif tartışmaları üzerinde bir yazardır. İnandığı konularda girdiği mücadeleleri edebiyattan ve sanatın diğer dallarından kopmadan gerçekleştiren Sabahattin Ali’nin hakkını ve değerini çok sevdiği okuyucular verecektir. Çok kıymetli kitaplarını edinmeniz ve okumanız dileğiyle…
|
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021
FACEBOOK YORUMLARI