SAHİBİNİN SESİ

Yaklaşık iki yıldır Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen oyun en son 1985’te sahnelenmiş. Sevim Burak’ı tanımak, klasik-modern sınırlarında bir oyun seyretmek için Sahibinin Sesi oyununu planlarınıza dahil edebilirsiniz.

Şu sıralar Devlet Tiyatrolarının sahnelediği Sahibinin Sesi oyunu beni tekrar tiyatro oyunu inceleme yazısı yazmaya itti. Böyle bir başlangıç cümlesi, oyun ile ilgili beklentiyi yükseltmesin, oyundan bahsettikten sonra kararınızı vermeniz daha doğru olur. Peki, nedir Sahibinin Sesi oyununda beni harekete geçiren şey? Bu soruya kısaca Sevim Burak’ın yazı dili diyebilirim. Yazar 1965’te yayımlanan Yanık Saraylar kitabında kullandığı Tevrat vari parçalı dili Sahibinin Sesi oyununda da kullanmıştır. Evet oyun başından sonuna parçalı, metaforik bir metin üzerinde akıp gidiyor. Üsküdar Tekel Sahnesinde oyunu seyrettikten sonra zamanında Direklerarası Tiyatro Topluluğunda Jüri olmanın verdiği cesaretle tiyatro kısmını biraz amatörce ama metin kısmını etraflıca ele alarak bir yazı yazmak istedim.

İki Perde: Sahibinin Sesi

Sahibinin Sesi iki perdeden oluşuyor. Klasik ve durağan başlayan oyun ikinci perdeden sonra konu olarak çözülürken anlatım olarak karmaşıklaşıyor. Zaten en başta belirttiğim gibi oyunun dili parçalı, metaforik ve aslına bakarsanız herhangi bir insanın aceleci iç sesini andırıyor. Kuşkucu ve hastalıklı baş karakter Bilal Bağana’nın etrafında şekillenen oyun 1930’larda Kuzguncuk’ta bir konakta geçiyor. Bilal Bağana karakterinin kadınlara karşı tavrı, aidiyet duygusundan yoksun burjuva düşünceleri, gayrimüslim düşmanı faşist damarı ve daha birçok olumsuz tutum ve davranışı onu 1930’ların Kuzguncuk’undan çekip çıkarıyor ve evrensel bir karşı kahramana dönüştürüyor. Yazarın karşıtlığı kurmak adına karşısına çıkardığı şehit pilot Muzaffer Seza oyun içinde Bilal Bağana ile bütünleşiyor ve korku ile saygı, kaçış ile bütünleşme ikilemleri arasında seyircinin karşısında idealize edilmiş bir kahraman gibi heykelleşiyor. Seyirci iki karakterin tek bir karaktere dönüşmesini ve sonra belki de infilak edip yok olmalarını seyrederken bende hangisinden ne gibi özellikler var diye kendini sorgulayabilir. Metnin bu sorgulatma hali insanın içindeki acıları ve anlam arayışını konu edinenden ziyade araştıran Sevim Burak’ın en önemli metinsel özelliği belki de.

Yüksek Oyunculuk Performansı

Bilal Bağana’yı canlandıran Fatih Topçuoğlu’nun yüksek oyunculuk performansı görmeye değer. Oyunun salonda ve salon dışında en çok eleştiri aldığı nokta bütünlüğün sağlanamamasından ortaya çıkan durağanlık. Bu durum metnin parçalı olmasından ziyade yönetimsel zaaflardan kaynaklanıyor bana göre. Çünkü metin zaten parçalı ve inişli çıkışlı özelliği ile var olup gelmiş, oyunun akışında metnin özündeki bu değeri parlatmak yönetmenin işi aslına bakarsanız.

Dekorlar ve müzik fonda kalmış ve dikkat çekici değil. Yaklaşık iki yıldır Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen oyun en son 1985’te sahnelenmiş. Sevim Burak’ı tanımak, klasik-modern sınırlarında bir oyun seyretmek için Sahibinin Sesi oyununu planlarınıza dahil edebilirsiniz.

  • İSTANBUL DEVLET TİYATROSU
  • Yazan: Sevim Burak
  • Yöneten: İskender Altın
  • Dekor Tasarımı: Şirin Dağtekin Yenen
  • Kostüm Tasarımı: Çevren Günger
  • Işık Tasarımı: Akın Yılmaz
  • Müzik: Cem İdiz
  • Koreografi: Sibel Sürel
  • Dramaturji: Canan Kırımsoy
  • Müzik Çalıştırıcısı: Burçak Çöllü
  • Yönetmen Yardımcısı: Meltem Evcioğlu
  • Asistan: Nazlı Uğurtaş
  • Oynayanlar: Fatih Topçuoğlu, Ebru Aytürk, Lebib Gökhan, Meltem Evcioğlu, Oğuz Tunç, Eren Özyalçın, Murat Yatman, Esra Akbaş, Tayfun Sav, Duygu Başkaya, Berk Sezenler, Burak Aksak, Ecesu Sevindik, Dilara Suer
Erdem Gezginci
Latest posts by Erdem Gezginci (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Bir Delinin Hatıra Defteri Sahnede

Read Next

Thomas Azier Salon İKSV’de

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *