Portekiz’li edebiyat tanrısı Jose Saramago’dan eşsiz bir yolculuk hikayesi…
Kırmızı Kedi etiketiyle yayımlanan Filin Yolculuğu, Saramago’nun zaman zaman kafasını okuyucuya çevirip monoloğa geçtiği ve noktalama işaretleri ile yazım kurallarına (tepkisel olarak) pek de aldırış etmediği, Fil Süleyman ve terbiyecisi gariban Subhro’nun Portekiz’den Viyana’ya uzanan yolculuğunu konu alıyor.
“Bir yolculuğun sonu, sadece bir diğerinin başlangıcıdır. Yolculuğa yeniden başlamak gerekir. Daima” diyen Saramago’nun, bu hikayesi Portekiz kralı III. João’nun, kuzeni Avusturya Arşidükü Maximilian’a fil Süleyman’ı hediye olarak göndermeye karar vermesi ile başlar. Fil ve terbiyecisinin, korumalar ve ırgatlarla çıktıkları yolda biraz da mizahla bezenmiş bir bilgelik öyküsü ortaya çıkar. Bu bilgeliğe ön ayak olan karakterin fil terbiyecisi Hintli Subhro olduğunu göz önüne alırsak, hikayenin onun diyalogları çevresinde şekillendiğini söyleyebiliriz.
“Geçmiş, uçsuz bucaksız taşlık bir arazidir, kimileri sanki otobandaymış gibi geçip gitmekten hoşlanırken kimileri de sabırla bir taştan ötekine seker, kimileri de taşı yerden kaldırır çünkü altında ne olduğunu öğrenmek ister.”
Süleyman’ın emre itaatsiz doğasıyla, ülkelerin sınırları arasında sürüp giden yolculuk, bir Hintliyle ilk kez karşılaşmanın yaşattığı tuhaf duygularla dolu insanları karşımıza çıkarırken, fil Süleyman da köylüler tarafından şaşırtıcı tepkilerle karşılanır. Öyle ki; onun bir tanrı olduğu söylentisi bile ahali içerisinde yayılmaktadır. Örneğin imparator bir azize yaraşır şekilde ondan mucize yaratmasını bekler.
Tanrı meselesine gelmişken, çok tanrılı Hindistan’dan gelen Subhro, hikayenin bir bölümünde bizlere yaratılış Tanrısı Brahma, ezeli ve ebedi varlık Vişnu ve fil başlı Ganeş’den de bahsedecektir. Her ne kadar Hristiyanlık dininin yeryüzünde baskın dini inanç olduğu vurgusu aklımıza yerleştirilse de, Hintli terbiyeci dünyada farklı inanışların da olduğunu bizlere hatırlatmaktadır.
Subhro bu yolculuk esnasında gözümüzün önünde yoksul bilge kişi, alçakgönüllü gezgin bir filozof olarak canlanırken, “Muhteşem” Süleyman sadece yaşamanın gereklerini yerine getiren “vasıfsız” bir karakter olarak betimlenir. Şüphesiz ki; imparator da otorite ve emir-komuta düşkünlüğü ile var olur hikayede. Buradan da bir yaşam felsefesi çıkarmak elbette mümkündür.
Yazarın büyük çoğunluğunu hasta yatağında tamamladığı hikaye, Arşidükün eşinin Süleyman’ı mutluluk ile karşılamasıyla devam eder. Fil Süleyman artık yeni bir coğrafyada yeni insanlar arasındadır. Ancak Saramago’nun dediği gibi “yolculuk” elbette daima devam edecektir.
|
Okuma önerisi!Görmek – José Saramago Doğuş Sarpkaya’nın incelemesi; “Görmek İçin Bakmak”
|
- Gergedan, Büyük Küfür Kitabı - 4 Mart 2019
- Saramago’dan eşsiz bir yolculuk hikayesi: Filin Yolculuğu - 18 Temmuz 2018
- Çölün kıyısı, var olmanın müthiş ağırlığı: Yedi Taş - 19 Mart 2018
FACEBOOK YORUMLARI