Şarap ve edebiyat: Üzüm Kardeşliği

Giorgio: “Bir ülke, insanları ve onların hikayeleriyle var olur, bayraklarla değil.”

Kitap Eki yazarlarından İbrahim Öksüz, İtalya’nın Bologna şehrinde bağımsız bir kitapçı olarak faaliyet gösteren Üzüm Kardeşliği’nin kurucularından Giorgio ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

Bu keyifli sohbetin her bir satırını okumakta fayda var… Röportajı hem Türkçe hem de İngilizce olarak okuyabilirsiniz.

  • Merhaba sevgili dostum Giorgio, Üzüm Kardeşliği’nin (La confraternita dell’uva) kuruluş hikayesiyle başlayalım. Ne zaman, nasıl kuruldu kitabevi, fikir nasıl oluştu? Kitabevinin ismi neden Üzüm Kardeşliği?

İçinde kafe ve bar bulunduran bir kitapçı açma fikri yaklaşık 2 yıl önce aklıma geldi. Bir dönem önce İtalya’da sonra yurtdışında farklı kitabevlerinde çalıştım. Şimdiki iş ortağım kendi mekanımızı açalım dediğinde Barceolona’daydım. Sonra bu maceraya birlikte atıldık.

Üzüm Kardeşliği, aslında John Fante’nin bir romanının adı. Romanda kitabevi için gerekli olan felsefeyi bulmuştum. Roman, İtalyanlardan, şaraptan ve edebiyattan bahsediyor. Bundan daha iyi bir isim bulamazdım sanırım. Biraz Fante’den de bahsetmek isterim. Fante, Amerika’nın Colarado eyaletinde göçmen bir İtalyan ailesinde doğuyor. Ailesi pek iyi İngilizce konuşamıyor ve Amerikan hayat tarzınını da pek benimsek istemiyorlar. İtalyanlıklarını korumak ve kültürlerini devam ettirmek çok önemli onlar için. Bu yüzden İtalyanlar Amerika’da üzüm bağları yetiştirip, pazar günleri bir araya gelip kart oynayacakları, içecekleri, spagettilerini yiyebilecekleri barlar açmaya başlıyorlar. Fante tüm çocukluğu boyunca yabancı bir ülkede bir yabancı olarak yaşıyor aslında. Üzüm Kardeşliği romanında bu çocukluğa dair çok sayıda yansıma var. Tüm Akdeniz bölgesinde yaşanan göçmen dramlarını düşünürsek, günümüzle de kıyaslayınca bu konu çok anlamlı bana kalırsa. Kitaptaki söz konusu yansımalar, kitabevimi entegre olmanın ve kültürel değişimin yeri yapıyor bir anlamda.

  • Üzüm Kardeşliği’ni açmadan önce Brüksel ve Barcelona gibi şehirlerde çeşitli kitapçılarda da çalıştın. Bu deneyimlerin sana neler kattı? Üzüm Kardeşliği’nde bu tecrübelerini nasıl kullandın?

Şu bir gerçek ki İtalyanlar her yerde (gülüyor). Gittikleri her yere kültürlerini, alışkanlıklarını da götürüyorlar. Avrupanın birçok başkentinde İtalyan restoranları bulduğunuz gibi İtalyan kitabevleri de bulabiliyorsunuz. Brüksel’de ve Barcelona’da İtalyan kitabevlerinde çalıştım. Bu çalıştığım yerlerde kafe-bar-kitapçı konseptini gördüm. Bu deneyimler bana çok şey kattı. Mesela kitap ticaretini öğrendim diyebilirim. Kitaplarla çalışmanın ticari olarak da kazançlı olabileceğini, kitap satmanın sadece “sanat” ve “kültür” demek olmadığını, piyasa ve kalite arasındaki dengeyi bulmanın ruhunu kapitalizme satmadan da mümkün olabileceğini öğrendim. Aynı zamanda bilgisayar programları sayesinde kitapları kategorize etmeyi, yayımcılarla iletişim halinde olmayı ve etkinlikler organize etmeyi öğrendim diyebilirim.

  • Sattığın kitapların türünden bahsedelim biraz da, ne tür kitaplar satıyorsun? Hangi yayınevlerinin kitaplarını Üzüm Kardeşliği’nde bulundurmayı tercih ediyorsun?

Sattığımız kitapların neredeyse tamamı bağımsız yayınevlerine ait kitaplar. Böyle diyince insanların aklına hep sıkıcı kitaplar geliyor, bence tam tersi. Best-seller kitaplar satmıyoruz, şu an İtalya’da en çok satılan kitap hangisi inan onu da bilmiyorum. Tahmin etmem gerekirse Francesco Totti’nin otobiyogrofisi olsa gerek (gülüyor).

Bahsettiğim yayınevlerinin kitap seçkileri çok özenli ve iyi standartlara sahip. Bir okur, kitabevime girdiği andan itibaren sözünü ettiğim özene ve standartlara sahip, çok iyi organize edilmiş bir kitap haritasının içinde buluyor kendini. Mesela Güney Amerikalı yazarları arıyorsanız hangi yayınevine bakmanız gerektiğini size rahatça söyleyebiliyoruz. Afrika Edebiyatı, Rus Edebiyatı, spor, politika ve diğerleri… Hangi yayınevinin en çok Türkçe’den çeviri yaptığını da söyleyebiliriz!


  • Birazda Türk okurlarımızı bilgilendirmek amaçlı İtalyan yayıncılığından kısaca bahsedebilir misin? Örneğin İtalyan yayınevi sektöründe büyük tekeller var mı? Onlarla mücadele etmek zorunda kalıyor musun?

İtalyan kitap endüstrisi büyük ölçüde Mondadory grubunun elinde, İtalyan yayıncılığının %70’ini elinde bulunduran büyük bir yayımcı bunlar. Roman, makale, karikatür, çocuk edebiyatı, üniversite kitapları ve daha fazlası bu grubun tekelinde yayımlanıyor. Mondadory, İtalyan Fininvest adında Berlusconi ailesine ait ve Berlusconi’nin en büyük kızının yönettiği bir şirketin parçası. İtalyanın en büyük ve en eski yayınevleri bu grubun elinde şu an.

Bağımsız kitaplar satmak aynı zamanda bu politik sarmaldan sıyrılmak anlamına geliyor. Bu büyük şirketler tarafından açılan büyük kitabevleriyle mücadele etmiyoruz. Çünkü biz daha farklı kitaplar satıyoruz ve daha farklı bir okuyucu kitlemiz var. Bize gelen okuyucu kitlesi iyi okuyuculardan oluşuyor. En azından ayda bir kitap okuyan, kitabevine gelince kendisine göre uygun olan kaliteli kitapları bulabilen bir kitle. Büyük kitapçılar genellikle Dan Brown ve onun gibilerinin kitaplarını satıyorlar. Sanırım ne demek istediğimi anladın.

  • Üzüm Kardeşliği’nin açılışındaki bürokratik süreci de öğrenmek isterim. Kültür-sanata ev sahipliği yapan bir mekan açarken belediye veya yerel meclisten ruhsat almak için uzun süre uğraştınız mı yoksa kolay  mı ilerliyor İtalya’da bu işler?

Kitap satan biri olmakla, kitapçı olmak arasında büyük bir fark var bence. Bir kitabevi açmak çok basit fakat o kitapçıyı nasıl yöneteceğini, idare edebileceğini bilmek durumundasın. Tam da bu sebepten İtalya’da kitapçıları eğitmek için okullar bile var. İtalya’daki bürokrasi çok eski ve yavaş, özellikle bu gibi yeni konseptli işletmeler için. Açtığın işletmenin aynı anda hem kitapçı hem de bar olması ruhsatı alırken zorluk çıkartıyor.


  • Birazda İtalyan okur profilinden bahsedelim. Bologna bir öğrenci şehri. Üzüm Kardeşliği’ne gelen ziyaretçi profilinin tamamı öğrencilerden mi oluşuyor yoksa öğrenciler dışında ziyaretçilerin de oluyor mu? Ziyaretçilerinin profili, beklentileri, alışkanlıkları ile ilgili neler söyleyebilirsin?

Şanslı olduğumu söyleyebilirim çünkü biz belli bir kesim okuyucaya odaklanmıyoruz. Her gün farklı insanlar ziyaret ediyor kitabevimizi. Bologna Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin tam önündeyiz, bu yüzden öğle arasında genellikle öğrenciler ve öğretmenler geliyor bir şeyler atıştırmak veya kitap siparişleri için. Öğleden sonraları öğrenciler ders çalışmak veya arkadaşlarıyla bir şeyler içmek için geliyorlar. Akşam boyunca kitap tanıtımları, şarap tadımı gibi etkinlikler organize ediyoruz, haliyle gelen kitle de değişiyor. Bizim okucularımızın çoğununluğunu 25-40 yaş aralığında, çalışan kesim oluşturuyor. Birçoğunun henüz çocuğu yok, böylece kitap almaya veya aperatif bir şeyler yemeye güçleri yetiyor. Aynı zamanda yaşça büyük, akşamları arkadaşlarıyla birlikte yemek yemeye ya da bir kadeh şarap içmeye gelen ziyaretçi kitlemiz de var. Şarap insanların kitaplar konusunda daha rahat olmalarına yardımcı oluyor. Birkaç kadehten sonra, alacakları kitaplar konusunda daha az tereddütlü oluyorlar bence. Okurlarımızın % 80’ini kadınlar oluşturuyor diyebilirim. Erkekler okumuyor her ne kadar okuduklarını düşünseler de!

  • Kitapçıda sana ve ortağına yardımcı olan birileri var mı yoksa bütün işleri tek başınıza mı götürüyorsunuz?

Kitap kısmını ben, bar kısmını ortağım Antonio idare ediyor. Etkinlikleri ise birlikte organize edip yönetiyoruz. Sonra kardeşim “şef” Mario bizimle, ayrıca bazı sivil toplum kuruluşlarının yardımlarıyla, birlikte çalıştığımız Afrikalı genç göçmen arkadaşlar var, onlara burada iş olanağı sağlıyoruz ve bu durum, onlara çalışma vizesi almarında, oturma izinlerini yenilemelerinde yardımcı oluyor. Sivil toplum kuruluşlarının göçmenlere yönelik yaptıkları çalışmaların ve emeklerin çok değerli olduğunu düşünüyorum.


  • Üzüm Kardeşliği açıldığı günden bu yana nasıl bir değişim geçirdi? Neler istediğin gibi oldu? Nelerin başka türlü olmasını dilerdin?

Çok mütevazi olamayacağım bu konuda (gülüyor). Bence işimiz büyüyor. Şehrin önemli kültürel noktalarından biri olduk ve her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Tek hayal kırıklığı diyebileceğim şey; belediyeden kimse umursamıyor bu durumu. Belediyeden herhangi bir yardım, indirim, hiçbir şey yok, her şeyi kendimiz yapıyoruz.

  • Her hafta imza günleri, söyleşi, konser gibi etkinlikler yapıyorsunuz Üzüm Kardeşliği’nde. Bu etkinlikleri organize etme sürecinden ve nasıl geri dönüşler aldığından bahsedebilir misin?

Bu etkinlikler konusunda çok tutkuluyuz ve iyi bir etkinlik takvimi yapabilmek için çok sıkı çalışıyoruz. Ayda 12’den fazla etkinlik yapıyoruz. İtalya’ya önemli kitap festivalleri için gelen birçok yabancı yazarı kitabevimizde misafir ettik ve misafir etmeye devam edeceğiz.

Daha önce de dediğim gibi büyüyoruz. 2 yıldır, etkinliklerimize çok sık gelen, gerçek takipçilerimizden oluşan bir kesim oluştu çünkü kaliteli ve ilginç kültürel etkinlikler düzenliyoruz. Çoğu zaman etkinliklerimiz dolu hatta bazen oturacak yer kalmıyor.

  • Sosyal medya ve teknoloji ile aranız nasıl? İnternet Üzüm Kardeşliği’nin tanınırlığında ne derece faydalı?

Sosyal medya, yaptığımız işteki son10 yılın en büyük şansı bana kalırsa. Amazon ve diğer benzer büyük web sitelerinin yükselişiyle birlikte, bağımsız kitapçılar bu web sitelerine karşı her gün sosyal medyayı kullanarak onlarla savaşmak zorunda. Aynı zamanda okuyucularla iletişim kurmak ve gerçek bir bağlantı oluşturabilmek için bu gerekli zaten. Bunu yapmanın tek yolu da Facebook’ta veya her geçen gün daha da popülerleşen Instagram’da, kendinizi göstererek Amazon’un satamadığı bir şeyi satmak. Örnek vermem gerekirse kitabevimde bir kitap aldığınızda, büyük ihtimale o kitabı Amazon’da bulamazsınız. Burada Amazon’dan farklı olarak aynı zamanda kendinizi rahat hissedip, kitap okuyabileceğiniz keyifli ve huzurlu bir yer de satın alıyorsunuz. Gerçek okuyuculardan oluşan bir grubun parçası oluyorsunuz daha sonra. Ayrıca her ay seçilmiş bir kitabı alıp, daha sonra buluştuğumuzda tartıştığımız bir kitap kulübü de kurduk. Patti Smith’in şarkısında dediği gibi, “insanların gücü var, yeterki bu gücün farkında olsunlar.”


  • İtalya demişken yeme-içmeden bahsetmemek olmaz elbette. Kitap dışında başka neler satıyorsunuz? Bildiğim kadarıyla doğup büyüdüğün Puglia bölgesinden çok güzel şaraplar da satıyorsun. Biraz bahseder misin ürün yelpazesinden?

İtalya’nın güney bölgelerinden Puglia bölgesinde doğup büyüdük. İtalya’yı çizme olarak düşünürseniz Puglia çizmenin topuk kısmında. Yemek ve şarap kültürü açısından çok zengin bir bölge burası. Tam da bu sebeple, bu zenginliği Bologna’ya, kuzeye ihraç etmeye karar verdik. Bu, piyasada çeşitlilik yaratmak için bir yol. Günümüzde diğer işletmelerden farklı olmak çok önemli bana kalırsa. Herkesin akıllı telefonuyla herşeyi alabileceği bir zamanda,  farklı ve tek olmak ziyaretçileri işletmenize getirmenin tek yolu.


  • İleriye yönelik Üzüm Kardeşliği’ne ve hayatına dair planların nelerdir?

Hep daha iyisini yapmak. Kitabevimde öğrendiğim en önemli şeylerden biri; kitapçınızı dört duvar arasından çıkarıp, sınırlarını genişletmek. Yani başka yerlere festivallere, kitap etkinliklerine gitmek, insanlara çeşitlilik sunup adınızı daha fazla insana duyurmak. Evet bu bir iş ama aynı zamanda dünyanın en güzel işi, çünkü insanlara sadece fayda sağlayan bir şey satıyorsunuz: kitap.

  • Zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim sevgili Giorgio. 5 defa Türkiye’ye gelmiş ve birçok Türk’le yakın arkadaşlık kurmuş birisi olarak Türk okurlara söylemek istediklerin nelerdir?

Türk insanının çok eski ve derin bir kültürü var: edebiyatta, sanatta, yemekte ve daha nicesi. Onlara bu kültürel özelliklere daha fazla sahip çıkmalarını söyleyebilirim. Ülkenizden ilham alarak harika hikayeler anlatmaya devam edebilmek için kimliğinizi kaybetmeyin. Bir ülke, insanları ve onların hikayeleriyle var olur, bayraklarla değil.

Bu keyifli sohbetin için teşekkür ederim Giorgio. En yakın zamanda tekrar seni Türkiye’de ağırlamak dileğiyle. Başarıların devamını dilerim. Emeğinize sağlık.

The Brotherhood of the Grape Interview


  • Hi my dear friend Giorgio. Let’s talk about the story behind La confraternita dell’uva. When and how did you decide to open your bookshop? And why did you name it “La confraternita dell’uva” (The Brotherhood of Grape)?

I decided to open this bookshop – cafè – wine bar around 2 years ago, after some job experience as trainee in some other bookstores in Italy and abroad. During my last bookshop internship in Barcelona, Spain, my actual business partner contacted me to ask if we could start a project, knowing my previously acquired experience.

La confraternita dell’uva takes its name from John Fante’s novel The brotherhood of the Grape. Fante is my favorite author and in this book I found the philosophy I needed for my bookshop, a novel talking about Italians, wine and literature. He was born into an Italian immigrant family in Colorado. They didn’t speak English very well and didn’t want to join the American way of life but kept living as Italians in the USA. Italian communities started to make wine yards and produce wine, open bars where people play cards and drink with friends, eat “pasta asciutta” on Sundays instead of roast beef. He lived all his childhood feeling like a stranger in a strange land. In this novel there are a lot of reflections about this. For Fante, becoming a writer meant becoming famous and becoming respectful for the Americans. This topic is really meaningful even today when compared to how we are live in the Mediterranean area. In the same way, my bookshop is a place of integration and exchange of cultures.

  • You worked in several book-shops in Brussel and Barcelona before La confraternita dell’uva. How did you benefit from your previous experience while opening and managing your own bookshop?

You have to know that Italians are everywhere and whereever they go, they bring their culture. So, as you can find restaurants, you can also find Italian bookshops in most of the capitals and big cities in Europe. I worked at Piolalibri (Bruxelles, Belgium), an Italian bookshop next to the European Commission and at Le Nuvole (Barcelona, Spain), another Italian bookshop, where I got used to this concept of multitasking stores. My previous experiences were very meaningful. In one of these bookstores, I learnt more about the book business (working with books can be a business, it’s not only “art” and “culture”, you have to know how to live and earn money from them, finding the good balance between quality and market, without selling your soul). In the other one, I learnt more about how to manage a store, how to catalogue books thanks to computer programs, how to get in touch with publishers and organize events.

  • Let’s talk about types of books you sell. What kind of books and which publishers do you prefer to sell in La confraternita dell’uva?

We sell almost only independent publishers. Independent doesn’t mean bad books, actually most of the time, it is the opposite! We don’t sell bestsellers and I don’t know which book sells the most in Italy right now (even if I guess, it should be Francesco Totti’s autobiography!). Independent publishers usually make a good selection about what to publish because they are very selective. In this way if you enter my bookshop you already have a kind of map of the organization of the books: if you look for South American writers I can tell you which is the right publisher, as well as the African literature, Russian, Sport, Politics and so on. I can tell you also which publisher translates mostly Turkish writers!

  • Could you inform us about the publication policy in Italy? For example are there publishers who have become monopolies? Do you have to struggle with them to survive in the market?

Italian book industry is mainly under the control of Mondadory Group, a big publishing company that includes 70% of Italian publishers: they own publishers of novels, essays, comics, children books, university and so on.

Mondadori Group is part of the Fininvest, an Italian holding company controlled by the Berlusconi family and managed by Silvio Berlusconi’s eldest daughter Marina Berlusconi.

Being independent means being also out of these politics, even if being published by Mondadori Groups is bad. Most of the biggest and oldest publishers in Italy are now part of this big group.

We don’t have struggles with big bookstores opened by these big corporations because we sell different books and we have different customers: ours are usually good readers, the ones who read at least one book per month, they come to our shop to find good quality books. The big stores usually work with Dan Brown’s books and so on. I think you understand what I mean.

  • I would also like to learn the bureaucratic process of opening a bookshop in Italy. Is it easy to get license from the municipality or local counsel to open a place that combines both culture and art?

There is a big difference between a booksellers or a man who sells books. It’s very easy to open a bookshop, but you should know how to manage it. That’s why there are some schools for booksellers in Italy, like in Orvieto or Milano.

The difficulty is to get some license when your store is a shop and a bar in the meantime. Bureaucracy in Italy is old and slow, especially with new concepts.

  • Maybe we should briefly talk about Italian readers’ profile. Bologna is a city for students .Are the visitors coming to La confraternita dell’uva all students? Or you do have other visitors as well? What can you tell us about your visitors’ profile, their expectations and their habits?

I can say I’m lucky because we don’t focus on certain specific customers. It depends on the moment of the day. We are in front of Literature faculty so especially during lunch time we are full of students or teachers coming for a quick lunch or to order a book. During the afternoon there are students asking for cafeteria while studying. But during the evening, when we organize events like book presentation, wine tasting and so on, people change. A book is an investment. I would say our readers are more young workers, people around 25-40. Most of them doesn’t have children yet so they can afford to buy books or to come for aperitives and so on. There are also elder people, going out with friend to drink a glass of wine and having dinner. Wine helps people to be more confident with books. After a couple of glass, they are less suspicious and they buy them without hesitations.

I would say that my typical customer is a 35 years old woman. 80% of my readers are women. Men don’t buy books, even if I believe they read.

  • Is there anyone that helps you or do you run the bookshop all by yourself?

I run the book side by myself but I run my activity with my business partner Antonio, who cares more about the wine side, then with my brother Mario, our “chef”, and then we work with some trainees met thanks some NGOs helping young immigrants to get internship or job opportunities, helpful to get the renovation of the permit of stay.

  • How has La confraternita dell’uva changed since the first day? What are the things that have met your expectations so far? Are there any disappointments?

I think our business is growing. I’m not shy to say that we are becoming an important cultural spot of the city. The only disappointment is that no one from the Municipality cares about that. We don’t have any help, any discount, anything from them, we do everything by ourselves.

  • You organize many different types of events such autograph sessions, concerts and meetings every week in La confraternita dell’uva. Can you tell us about these organizations? What kind of reactions do you get from your visitors?

We are very passionate and we work hard to make a very good calendar of events with more than 12 events per month. We hosted and we will host many foreign writers come to Italy for important different book festivals. 

As I said we are growing, after 2 years I see that a community, real followers, is coming very often to our events because we propose good and interesting cultural activities. Most of the times, our events are full or sold out.

  • How is your relationship with social media and technology? How useful is the Internet for the recognition of La confraternita dell’uva?

Social media are the biggest change of my job in last 10 years. With the rising of Amazon and others similar companies, independent bookshops have to fight against these websites using them every day to communicate with readers and to create real connections. The only way to do it is showing through Facebook (or Instagram, getting everyday more common) that you sell something that Amazon cannot: if you buy a book in our place (and probably you cannot find it to buy on Amazon) then you buy in a cozy place where you can relax and read, after that you can get part of a real community of readers: we created a book club that every month come to buy the chosen book and meet to discuss about it. People have the power, as Patti Smith used to sing, they just have to be conscious of it.

  • When we talk about Italy, it is a must to talk about food and drink. Besides books, what kind of products do you sell in La confraternita dell’uva ? I know you sell some good wines from the place where you were born, Puglia Region. Can you tell us about variety of your products?

We are from Puglia, a southern region of Italy. If you think about Italy as a boot, we are the hill of the boot! It’s a rich region about food and wine culture, so we decided to export them to Bologna, in the north. It’s a way to diversify our market. It is very important in this period to be different from the other shops. In a period where everyone can buy everything with their smartphone, being unique it’s the only way to bring them to your shop.

  • What are your plans for your future and the future of La confraternita dell’uva?

Doing better and better. One of the most important things I got working in a bookshop is trying to take it out of the walls of the shop. So going to festivals, organizing book events in other places, to various people and make more people know your name. It’s business but in the meantime is the best business ever, because you sell something that can only give benefit to people: books.

  • Thank you very much for your time, dear Giorgio. As a person who have come to Turkey five times and who have become friends with many Turkish people, is there anything you would like to say to Turkish readers?

Turkish people have a very old and deep culture: in literature, in art, in food and so on. I would say that they should care more about that. Don’t lose their identity to keep telling amazing stories inspired by their country. A country made by people and their stories not made by flags.

Hope to see you again in Turkey. I wish all the best for you and “La confraternita dell’uva”.

İbrahim Öksüz
Vinkmag ad

Read Previous

Siyah beyaz bir fotoğrafın içinden: Clarke’ın Doru Tayları

Read Next

Ezgi Kitabevi “Kitapların Evi”, “Yazarların Evi”dir!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *