
Barthes S/Z kitabında Balzac’ın Sarrasine öyküsünü ele almakta. Barthes, Sarrasine öyküsünü inceledi ve bu öyküden yola çıkarak S/Z adlı kitabı yazdı…
Her çağda, her dönemde okunabilecek bir kaynak kitap okuduğumda o kitabı kafamın içinde kendimle beraber gittiğim her yere götürüyorum uzunca bir süre. Mesele kitabın beni etkilemesinin ötesinde bakış açımı farklı bir noktaya çevirmesi, farklı öğrenme biçimlerini bilinç açıcı şekilde göstermiş olması. Bazı kitapların görevi gibidir bu. İyi ki de görevi gibidir.
Roland Barthes’in Sel Yayıncılık tarafından yayınlanan S/Z kitabını hangi açıdan yazmaya kalkarsanız kalkın son derece etkilenmiş olarak yazarsınız. Bir eleştiri kitabı olarak da ele alsanız, bir deneme kitabı olarak da ele alsanız, bir inceleme kitabı olarak da ele alsanız, postmodern bir yapıt olarak da ele alsanız S/Z her açıdan etkileyici, kaynak kitap olarak niteleyebileceğimiz son derece önemli bir kitap.
Çünkü Barthes S/Z kitabında Balzac’ın Sarrasine öyküsünü ele almakta. Barthes, Sarrasine öyküsünü inceledi ve bu öyküden yola çıkarak S/Z adlı kitabı yazdı, Roland Barthes öyküyü neredeyse harf harf inceleyerek; “Balzac’ın oldukça az tanınan ama doruktaki yapıtlarından biri” diye önemine George Batilla’nın da vurgu yaptığı çok katmanlı bu öyküyü ‘bir öykü nasıl yazılır?’ sorusuna da yanıtlar arayarak ve bularak adım adım çözmekte.
Peki neden? Neden Serrasine öyküsü?
Balzac’ın 1830’da yazdığı Sarrasine aslında Balzac’ın “İnsanlık Komedyası” ana başlığında topladığı romanlardan biri. S/Z başlığındaki S, Sarrasine’i, Z ise onun aşkı olan Zambinella’yı simgeler. Serrasine Fransa’da çok ünlü, zengin bir avukat olan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir ve baba oğlunun da kendi gibi avukat olmasını, aile mesleği olan bu mesleği sürdürmesini ister. Fakat Sarrasine sanatçı olmak istemektedir. Eline kağıt kalem geçtiği anda çizimler yapan, hatta hiçbir şey bulamadığında tahta parçalarına şekiller veren, ekmek kırıntılarıyla dahi eskizler yapan Sarrasine sonunda kendini okuldan attırmayı başarır ve babasından kaçarak Paris’e yerleşir. Bir heykeltraşın yanında iş bulur ve o kadar güzel heykeller yapmaya başlar ki ülkenin en ünlü heykeltrajı olur, hatta ödül bile alır. Fakat Paris’teki yaşamından da sıkılan Sarrasine İtalya’ya gitmeye karar verir. Roma’da Michelangelo’nun eserleri onu büyülemiş ve bu şehir onun yeni ilham perisi olmuş. Sarrasine aynı zamanda operaya çok meraklı olduğundan bir gece İtalya’nın en ünlü primadonnalarından La Zambinella’yı dinlemeye operaya gider. Ve Zambinella sahneye çıktığında onun hem fiziksel güzelliği hem de sesinin o eşsiz tınısı karşısında kendinden geçer. Zambinella, bir sanatçı olan Sarrasine’in ömrü boyunca arayıp durduğu “ideal güzelliğin” simgesi olur. Onun bir heykelini yaptığında, heykeli tıpkı ona benzettiğinde ortaya çıkacak eser zaten otomatikman ideal güzelin/estetiğin en üst noktası olacak eser olmaya aday olur. Artan bir tutkuyla sevmeye başlar Zambinella’yı. Sürekli onun eskizlerini çalışmaya başlar. Fakat Zambinella’da bir tuhaflık, bir ürkeklik vardır. Sarrasina’dan ısrarla kaçar. Hatta ona aşık olmaması, onu sevmemesi konusunda Sarrasina’yı uyarır. Fakat nafile, Sarrasine aşıktır. Bir gün ülkenin Katedrali Sarrasina’yi evine Zambinella’nın da konser vereceği bir geceye davet eder. Zambinella evin salonunda sahne alır fakat erkek kostümleri içindedir. Neden bu kadın böyle giyindi diye sorduğunda Sarrasine’in yanında oturan Prenslerden biri “Kadın mı? Ne kadını? İtalya sahnelerinde bir kadın asla yer alamaz! Zambinella bir kastratodur (hadımdır)” der.
Ecole Pratique des Hautes Etudes’de 1968 ve 1969 yıllarındaki bir seminer çalışmasının ürünü olan S/Z incelemesinde Roland BArthes aslında bir konuya önemle dikkat çekmek ister: Bir çağ (realizim çağı) kapanmıştır. Yani ‘gerçeklik’ artık önemini büyük ölçüde yitirmiş, aldatıcı olmaya başlamıştır.
19. Yüzyıl itibariyle Zambinella gerçekliğin değişiminin sembolüdür. Sarrasine ise bunu kabul edemeyen sanatçı. Balzac tutkulu aşk ekseninde 19 Yüzyıl biterken sadece toplumun değil bir sanatçının dahi yozlaşabileceğini böyle nefis bir öyküde yazdı. Roland Barthes’ın katmanlı analizi ise bize gerçekçi sanatın olabilecek en az-gerçekçi gerçek-dışı sanat olduğunu göstermesi açısından çok önemli
Serrasine incelemesini yaparken 93 ana başlık atan Barthes; hadım edilmenin dramı, tutku, aldatıldığını düşünen aşık, sanat, müzik, yaratıcılık, gerçeklik gibi temaları 19 Yüzyıl ekseninden 20. Yüzyıl’ın çok disiplinli, eleştirel analizlerini kullanarak parçalara böler; eleştirinin çoğulluğunu kullanıp yazının iktidarına karşı koyarak S/Z kitabının kitaplığımızda çok önemli bir yer edinmesini sağlar. İyi ki de sağlar.
Çünkü içinde bulunduğumuz postmodern çağı bize anlatan, çağımızla ilgili bizlere çok önemli deneme kitapları yazan, eleştirmen ve göstergebilimin kurucusu Roland Barthes okuduğum her kitabıyla beni etkilemeyi başarmıştır. Bazı yazarları paylaşmak istemememden ötürü ‘beni’ diyorum zira Barthes tabii ki dünya entelektüel literatür adına çok değerli bir yazar. Sadece kendi döneminin değil tüm çağların kurumsal söylemlerinin ve entelektüel hareketlerinin çoğuluyla diyaloğa girerek dilin kurumsallaştırılmaya çalışılan iktidarına karşı savaşmış bir yazar o. Neden sorusuna verilecek bir yanıt olarak; aynı Balzac gibi.
![]()
|
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021
FACEBOOK YORUMLARI