
Bazı öğretmenler hiçbir zaman emekli olmaz. Gürsen Özen de onlardan biri. O, tüm zamanların, yılların, gönüllerin öğretmenidir. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan bu ilk kitabında çocuk deyip geçmemiş, özene bezene yazmış öykülerini. Okuyanın gülmelere, düşünmelere doyamayacağı satırlar peş peşedir bu güzel öykülerde.
Bazı öğretmenler hiçbir zaman emekli olmaz. Gürsen Özen de onlardan biri. O, tüm zamanların, yılların, gönüllerin öğretmenidir. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan bu ilk kitabında çocuk deyip geçmemiş, özene bezene yazmış öykülerini. Okuyanın gülmelere, düşünmelere doyamayacağı satırlar peş peşedir bu güzel öykülerde.
Örneğin, harabeleri gezmeye gelen çiçek bahçesi gibi çocukları, köyün çocuklarıyla buluşturur ilk hikâyede. Üst başları, yiyip içtikleri, görgü görenekleri çok farklıdır onların. İşin tuhafı, köye her geleni artık sadece müşteri olarak görmeye alışmıştır köylü de. Gelenler ne güzel sakin hayat der köy için. Ama köyde hiçbir mevsim zorlukları örtemezmiş. Çarşıdan kolayca aldığımız her şey, köylü için günler süren yorgunlukmuş. Bizi köy yaşamının iç yüzüyle tanıştırır yazarımız.
Öykü sıkı dokunmuş bir ipek halı. Dil pırıl pırıl, neşeli mi neşeli. Bir öğrenci şiir okur, nasıl mı? Çakıltaşlarının üstünde gezinir gibi, deniz üstünde taş sektirir gibi… Bu cümleden taşan sevgi yüreğe dokunur. Üstelik öğreniriz ki köyün çocukları dağı taşı aşıp da burunlarının dibindeki denizi görememiş. Harabeyi rehber kadar iyi bilir onlar. Peki, bir gün kuma, tuza, dalgaya kavuşurlar mı? Hepsi öyküde, okumalı!
Tavşan Çetesi, daha başında büyüler okuyanı. Kentin henüz talan edilmemiş meydanının ziyaretçileri saat saat yürür gözlerimizin önünden. Yaşlı teyzeler yıllarını bohçaladıkları yorgun bedenlerini dinlendirir orada. Küçük çocuklar ve yaşlılar evin yolunu tutunca, ağaçların altına yavaşça akşamüstü yerleşir. Bu kez yaramazlığı, abartıları ve inatlarıyla tek çocuğa dönüşen ilk gençlik meydandaki yerini alır…
Meydan, yazarın güçlü kaleminde cana gelir; hem yaşar hem yaşatır. Sakine Teyze bu gençler için tam da doğruyu söylemiş, bunlar evlerine sığmayan, evlerinden taşan çocuklar, diye. Ama terslik bu ya, bu cümledeki taşan, olmuş tavşan. Nasıl mı?
Kerem, Tavşanlar Çetesi’nin yanına gölgeleri çiğneyen tekerlekli arabasıyla gidince neler neler olur? Kimseler Kerem gibi basket atamaz da gören yutkunur durur. Yazarın birbirinden etkileyici, geniş yelpazeli öykülerinden biridir bu öykü.
Annelerin altın günü de yer bulmuş bol kahkahalı öykülerde. Gençlerin marka merakına, annelerin pazardan alalım teklifi uyar mı, ne dersiniz? Belki hayatta markalı bir telefon ya da eşofmandan çok daha önemli şeyler vardır, öyküde…
Issız ve Işıksız, baştan sona heyecanla okunan, denizkızlarının çamaşır yıkadığı bir hikâyedir. Bu kez mekân ıssız bir koy. Kızgın çöllerden, soğuk sulara savrulur karakterler. Zombisiz olur mu, elbet o da var, hem de iki tane. Korku, uyku kaçırır. O zaman abisinin de uykusu kaçsın, öyle bir kaçsın ki kimseler yakalayamasın onu, der küçük kardeş çadırda. Tatil dönüşü abartılı anlatımları az kalsın başlarına ne işler açacaktı. Anneler ava gideni avlayıverir, aman dikkat!
Güzel isimli bir öykü daha: Güller Yağdı, Kuşlar Uçtu. Hiç ummadığımız bir anda tam da piyes sonu seyirciyi selamlarken açılıverir zamanın sıkış tepiş sandığı. Duygu’nun Tombik Karmen olduğu günler… Rüyasının peşini bırakmayan küçük kızdan, gerçek Karmen’e büyüleyici bir yolculuk, bal tadında anlatılır satırlarda.
Delikli Beyaz Peynir, yazarın son derece isabetli gözlemleriyle bezenmiş bir öykü. Örneğin, sokakta kendi evlatlarına yalandan kızan anneler var. Ne yapsan sana yakışıyor, yalandan kızıyorum sana, öbür çocuklar yapmıştır o yaramazlıkları zaten… Peki, maçı Fare Spor kazanmış mıdır, ne dersiniz?
Bir soru: Öğretmenler, öğrencilerin gizli bahçelerinde nelerin saklı olduğunu hangi ödevden anlar? Çikolata Sesli Kadın öyküsünde en çok neye üzülür öğretmen? Hepsi yerli yerinde. Beş yaşında bile olsa bazen çok acımasız olur çocuklar. Nedenini anlamak güçtür. Öykü derdini, konuya örnek oluşturan masum bir sadelikle anlatır, duymak isteyene. Büyüğe, küçüğe…
Yaramazlıkta birinciliğe oynayan çocukları acaba put gibi donduran nedir? Seke Seke Uçtu Sesler, neşemize neşe katıyor okurken. Küçük kızların ille de gelin, erkeklerin damat olmak istedikleri törende, nedir hepsinin gözünü kamaştıran o şey?
Ya Sinan’ın Yıldız Taşıyan Çocuklar öyküsünde yaptığına ne demeli? Eğer güneş ille de tutulacaksa onu kendileri tutarmış-mış. Küme küme kıpırtı, koşu, çığlık, neşe ve kavga, diyor yazar öğrencileri için. Bütün bunlar, okul bahçesindeki her zamanki olağan hallermiş meğer. Sevgi taşıyor yüreğinden çocukların hepsine. Ama Sinan’ın kanayan avucunda ona sunduğu çakıl taşından yıldız, kimi ağlatmaz ki?
Tüy Tüy, Kanat Kanat Pembe, öyküsünde, iyilik incitmeden yapılmalı der bize. Küçük Öznur hayalindeki pembe kazağa kavuşunca, Ayna ayna söyle bana, bu kazaktan güzeli var mı, der içinden. Eğer bir gün çiçek açmış bir şeftali ağacına dönüşmüş, on yaşında bir kız görmek isterseniz, hemen bu kitabın 124. sayfasına bakmalısınız, hemen!
Yoksul bahçelerin ağaçlarına asılı sevinç…
Hep bir ağızdan konuşan bağrışan çocuklar için servis şoförü, Bunlar sınıfta bir kişiyse, arabada beş oluyorlar, der Camgöbeği Mavi’de. Gel de gülme! Elbette haksız değil. Ödev telaşı, hele bir de İngilizce anlatılacaksa çok zor. Her meyvenin tadını anlatırdı komşu teyze ama Eda sormadan edemedi ona, Sen yaşını göstermiyomuşun, saklıyomuşun, annem öyle dedi… Haydi gelin de anlatın İngilizce.
Nil, annesine baktı. Hep konuşuyor, hep anlatıyordu.
Esin, annesine baktı. Hep dinliyor, hep dinliyordu.
Daha ne desin öykü, Cup Diye Oyuna Düştük mü desin?
Örgü şişleri annelerin uzamış parmakları mıdır, bir bakmalı! Köpükten öfkeler, zaman fotoğrafçısının karelerine yakalanmadan nasıl uçup gider? Annelerden öğrenilmeli. Tabii bir de gugukçiler var bilmediğimiz…
Bazen küçücük çocuklar da acı çeker, hele ağaca yağmurluğu takılıp yırtılmışsa. Ama biliriz ki anneler büyücüdür. Çocukların yüreğinde açılan yaralara güneş süren büyücülerdir onlar.
Başka söze gerek var mı?
- Seke Seke Uçtu Öyküler
- Yazar: Gürsen Özen
- Türü: Çocuk Öykü
- Baskı Yılı: 2015
- Sayfa Sayısı: 180 Sayfa
- Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
- LOKUMLU MASA - 1 Temmuz 2021
- SEKE SEKE UÇTU ÖYKÜLER - 8 Mayıs 2021
- BÜCÜRÜK’LE BÜYÜCÜ ABLASI - 6 Ekim 2020