Sema Karaduygun’u Okudunuz mu?

Aranızda Sema Kaygusuz’u okuyan var mı diye sormak “Sema Kaygusuz’u okuma” heyecanını biraz yitirmek gibi geliyor. Doğru soru “henüz okumayan var mı?” olmalı. Egeli Kadın Yazarlar (EkYaz)’ın bir grup toplantısında kararlaştırıldı Sema Kaygusuz’un Karaduygun isimli kitabını okumak.

Kitap bittiğinde başka bir insandım artık. Toplantının başlangıcında kitabı tüm okuyanların da benim gibi başkalaştığını hissetmiştim. Sanki birbirimizin yüzüne bakmıyor da yüzlerimizin arkasına, göz çukurlarımızın en derinliklerine bakıyor gibiydik. İçimizdeki sesler artmış, oturduğumuz odanın derinliklerinde çınlıyor, sesler birbirine karışıyor, kulaklarımız hassaslaşmış, hayatın derinliklerinden gelen uğultuları duyuyor gibiydi. İnsan olmanın o zayıf, o çaresiz, o bir sürü zıtlıkları, ön yargıları taşıyan ağır halinin zavallı bedenlerimize nasıl çöktüğünü hissetmiştik hepimiz.

Kitabın başlangıç paragrafı ile edebiyatın içine doğrudan girmiş ve her kelime her satırı ile edebiyatı avuçluyor, ruhunla birlikte yuvarlanıp, yüzün gözün her yerin edebiyat oluyordu. Edebiyat derinliklerdeki çatlakları, yarılmışlıkları, kırıkları sıvazlıyor, kâh acıtıyor kâh sızlıyor, ama kesinlikle tamir ediyordu. Kitaptaki edebiyat çok iyi gelmişti hepimize, bedenimize, ruhumuza…

Sanat toplum içindir. Sanat sanat içindir. Yıllardır bu ikilemi tartışaduranlar Sema Kaygusuz’un Karaduygun kitabında sanatın hem toplum için hem de sanat için yazılmış olduğunu sadece bir bölüm okuduktan sonra bile anlayacaklar ve toplumsal olayların bu kadar güzel ifadelerle anlatıldığına şaşkınlıkla karışık bir hayranlıkla tanık olacaklardır. Toplum gerçeklerini ve bütün insanlığın gözü önünde cereyan eden olayları, ne yazık ki gün geçtikçe kabalaşan kalınlaşan algılarımızla ne kadar yüzeysel hissettiğimizin farkına vardırıyor bu “Karaduygun” kitabı. Büyülü bir müzikle hayalin en uçlarına gitmiş neredeyse uçuyorken kaskatı gerçekler insanı yere mıhlıyor veya mehtaplı bir gecenin pırıltısına bakarken aslında o büyülü mehtabın altında olup biten yerkürenin vahşetinin gerçekliğini hissediyorsunuz.

Sema Kaygusuz’un kitaptaki tabiri ile “bu hayatta kalmak için hafızalarını silmişlerden” etrafınızda ne kadar çok insan olduğunu fark ediyorsunuz kendinizi bile sorgulayarak. Oysa dünyanın uğultusunu içinde duyan insanların çok azda olsa hep var olduğunu, dünyanın bütün kötülüklerinin, sömürülerin, yoksulluğun, savaşların, kanserli hücrelerin hep bu karaduygun insanların kederli bakışlarında, ruhlarında, vücutlarında birikip birikip bazen dünya ile aralarındaki bağı kara yeşil bir safra gibi kusarak hayatta kalma mücadelesi verdiklerini, çoğu zamanda bu derinden hissedişin aslında derin bir varoluşsal durum ve bedensel yok oluşla eşdeğer olduğunu düşündürüyor insana.

Kederli olmak ve melankoli bu dünyanın uğultusunu hisseden insanlar için kaçınılamaz bir durum kitaba göre.

O ölüme yollanan madenciler, kamyon kasasında sıkış tepiş taşınan o tarım işçileri, onların hepsi bedenden ibaret. Ezilenler bede, ezenler akıl olmuş .Tam bir bağımlılık ilişkisi. Yoksa bu zalim kültür böyle sımsıkı nasıl örülür?“ s 48

Dünyanın kuruluşundan beri ezen ezilen ilişkisini aklın vahşeti, bedenin çaresizliği sarmalında anlatınca dünya tarihi böylece bir iki cümle ile özetleniveriyor.

İşte aklın vahşetini, bedenin çaresizliğini gören, duyan, hisseden karaduygunlar, kim olursa olsun nerden gelirse gelsin tüm insanların acılarıyla ilgilenir, ıstıraplarını hisseder, yaralarını sarmaya çalışırlar. Yine yazarın anlatımı ile “alınları doğuştan dövmeli insanlardır, karaduygun insanlardır onlar” s 72

Yazar, tam da günümüzde en çok ihtiyacımız olan duygusal ve bilinçsel duyarlılık üzerine kurduğu bu nefis anlatısında okurunu baştan sona büyüleyerek adeta hipnotize ediyor gibi. Kitabı bitirdiğinizde okumuş bitirmiş olmuyorsunuz, yeni baştan yeni baştan okuma heyecanı sarıyor sizi. En güzel müziklerinizi hiç bıkmadan defalarca dinleme zevki gibi bir şey. Eğer yazmakla bir bağlantınız varsa bu sefer kaleme sarılma ve içinizde birikmiş üstü örtülü derinliklerde birikmiş tozu toprağı dışarıya fora etme arzusuyla yanarken bir yandan da Sema Kaygusuz’unki gibi büyüleyici bir edebiyatı oluşturamamanın endişesiyle kaleminizi oynatamıyorsunuz. Toplantının başlangıcında yazarın ismini dilim sürçerek “Sema Karaduygun” diye söylemiştim. Baktım hiç kimse itiraz etmedi. Çünkü kitabı okuyan herkes Sema Kaygusuz’un gerçekten bir karaduygun olduğuna hemfikirdi.

  • Karaduygun
  • Yazar: Sema Kaygusuz
  • Türü: Roman
  • Sayfa Sayısı: 120 Sayfa
  • Basım Tarihi: 2012
  • Yayınevi: Doğan Kitap

* Feride Cihan Göktan’ın yazısı daha önce Birgün Kitapeki’nde yer almıştır. Yazarın bilgisi dahilinde sitemizde yayınlanmıştır.

Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Biraya dair her şey…

Read Next

Aşık Bir Adam

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *