Sessiz ve Ekolojik Bir Macera: Son Ayı

Son Ayı, bir ilk kitap. Hannah Gold, bu ilk kitabıyla çocuk edebiyatında adından söz ettirmiş gibi görünüyor ve tabii ki bu başarısını devam ettireceğini düşündürüyor.

“Her şeyi değiştirecek bir dostluk.” cümlesini görüyorsunuz önce. Sonra kapaktaki etkileyici görsel… Kapağıyla karşılaştığımda kendime ilk sorduğum soru “Acaba sayfalarında da bu denli etkileyici görsellerle karşılaşacak mıyım?” oldu ve daha güzelleri beni bekliyordu kitapta. 

Levi Pinfold’la tanışmamı sağlayan “Son Ayı”, Genç Timaş etiketiyle okurlarıyla buluştu. Kitabın yazarı Hannah Gold ile büyüleyici bir iş birliği olmuş. Son Ayı, bir ilk kitap. Hannah Gold, bu ilk kitabıyla çocuk edebiyatında adından söz ettirmiş gibi görünüyor ve tabii ki bu başarısını devam ettireceğini düşündürüyor. 

April’e ve dostluğa dair bir hikaye olmasının yanında birçok temayı bir araya getirmiş Hannah Gold: hayvanlar, ekoloji, iklim değişikliği, kayıplar, yas, duygular… Birçok temayı bir arada işlemek bazen kafa karışıklığına yol açabiliyor, yazarı da okuru da zorlayabiliyor ve okur, sonunda derinleşemeden bir kitabı öylece okuyup bitirmiş oluyor. Bu kitabın başından sonuna kadar aksini hissettim. April ve babası Edmund, hayatın her anına ilişmiş birçok izi daha da görünür kıldı benim için. Koşturuyormuşum gibi değil de serin ama ılık da bir havada yürüyormuşum gibiydi bu kitapla kurduğum bağ. Bağ demişken… O hep özensizce göz ardı ettiğimiz, günlük koşuşturmalara daldığımız için kucaklayamadığımız her etkileşim, her iletişim bir bir konuştu benimle. Bu April ve babası Edmund’un başarısı. 

Edmund, eşinin ölümü üzerine April’in bakımını tek başına üstleniyor. Bir bilim insanı ve hep yoğun. Eşini yitirdikten sonra bu yoğunluğu, bir sığınağa dönüştürüyor belki. Daha çok çalışıyor, daha çok çalışıyor, hep daha çok çalışıyor. Odasına kapanıyor ve saatlerce araştırma yapıyor. 

“Babası yeniden evlenmemişti ve bu durum evde kendini belli ediyordu. İnce bir toz tabakası her şeyi kaplıyordu ve bir şeylerin eksik olduğuna dair o korkunç his hiç gitmiyordu. Bu, April’in kelimelere nasıl dökeceğini asla tam olarak kestiremediği bir histi.”

April, annesi öldüğünde dört yaşında ve aslında bu tanımlayamadığı eksiklik hissi uzun süredir onunla. Babasının işinden ötürü kendiyle vakit geçirmeyi öğrenmiş ya da yalnız kalmış diyebiliriz. Bence bu ikisi zaten sürekli birbiriyle yarış halinde. Yani biri diğerini her zaman bir şekilde geçiyor ama bir yandan kazanan da olmuyor çünkü April’in hissettiklerinden bende karşılık bulan, onun yalnızlık çekmesi olsa da “Ne kadar cesur, kendini ne kadar iyi tanıyor.” da dedim onun hakkında. Sanırım onun eksikliğini aslında hiçbir şeyin gideremeyeceğini ama bu eksikliğe rağmen cesurca kendi yaşamını kurmasını görmek istedim. 

“Annesinin her aklına gelişi, bir zamanlar gittiği güzel bir yaz tatilini düşünmek gibiydi.”

Edmund ve April arasındaki bağ, bu bağın ardında kendini hep hissettiren o boşluk bir meteoroloji kabinine sığıyor mu peki? Meteroloji kabini de nereden çıktı? Bir mektupla değişen hayatlarını, Kuzey Kutup Dairesi’ni, Edmund’ın kendini neredeyse içinde unutacağı meteoroloji kabinini Edmund’un verdiği şu haberle öğrenmeye başlıyoruz: “Norveç kıyılarının bir günlük tekne yolculuğu uzağındaki küçük bir adada yer alan bir meteoroloji istasyonuna gidiyoruz.”

“Orada bizden başka kimse olmayacak.”

Tam da burada bir çocuğun; anılarından, evinden, şehrinden, tanıdığı bildiği her şeyden katbekat uzaklıktaki bir Ayı Adası’nda ne işinin olduğunu sorguluyorum. Sonra Aprillerin altı ay boyunca yaşayacakları Ayı Adası, bana, Rusya’da Kolyuchin Adası’ndaki terk edilmiş hava gözlem istasyonunun haberini hatırlatıyor. Bu gözlem istasyonunun fotoğraflarında viranelikten ziyade kutup ayılarının yerleşikliği dikkatimi çekmişti. Onların olmuştu artık bu viranelik. Ev dediğimiz yer neresi peki bundan hareketle? Bir yanda artık gidenler, bırakanlar; bir yanda da gidenlerin bıraktıklarını yurt edinenler… Ayılar da bundan payını almış görünüyor. Gerçi kitapta April’in sık sık dert edindiği iklim değişikliğinin buna katkısı büyük. Kendini evinde hissedenlerden olabilecek mi April de? “Merhaba!” diyerek bağırdığında kendi sesinin yankılandığı bu adaya alışacak mı?

“Burada her şey sessizdi. El değmemişti. Yanlışlıkla içine adım attığı bir fotoğraf karesi gibiydi. Çığlık atan martıların ve tanımadığı diğer birçok deniz kuşunun dışında, yaşamın tek kanıtı kardaki ayak izleriydi… Paylaşacak kimsen yoksa çok yalnız hissedebileceğin bir yerdi… Dünyanın kenarında olma hissi…”  

Bahsettiğim haberin ve haberdeki görsellerin de etkisiyle Apriller adaya vardıktan sonra, önceleri sadece silüetini gördüğü ayıyla karşılaşacağı anı iple çektim. Karşılaşma ve karşılaşmanın görselleri, haberi aratmayacak nitelikteydi. Aslında April’in ayıya karşı çok nazik olacağından hiç şüphem yoktu çünkü yardıma ihtiyaç duyan bir hayvandan haberdarsa hiçbir şey yapmadan duramayacağından bahsediliyordu kitapta. Ayrıca “…çünkü zaten hayvanları insanlara tercih ediyordu. Onlar insanlardan daha naziktiler.” Vejetaryendi, bununla gurur duyuyordu. April kendini tanıyan, cesur bir çocuktu. Ayrıca yazar, April’in ayıyla karşılaştıktan sonraki halini anlatırken duygu farkındalığının öneminden bahsediyordu sanki. April önce hislerinden sonra da bedenindeki duyumsamalardan bahsediyordu. Böylelikle davranmadan önce düşünen, kendini dinleyen, sorgulayan bir April vardı karşımızda.

“Duyguları korkudan, meraktan, neşeden geçti ve ardına bir milkshake gibi birbirine karıştı. Bunun üzerine baş dönmesi ve sersemlik hissetti.”

Kitapta April’in evreni kurtarma çabası, farklı bir türle kurduğu bu inanılmaz bağın incelikleri; April’in cesaretinin kaynağındaki toplumsal cinsiyet eşitliği girdileri; gündelik hayatın içindeki bilim, coğrafya ve eleştirel düşünme becerisinin sessiz ve ekolojik bir macera yaratması gerçekten unutulmazdı. Bu maceranın kahramanı April, tüm çocuklar için seslendi: 

“Bir şeyler yapmak istesen bile benim gibi küçüksen sesini duyurmak çok daha zor… Bu bir mazaret değil ve kızmakta kesinlikle haklısın. Küçük olmam hiçbir şey yapmamam için bir sebep değil. Söz veriyorum, bundan sonra elimden gelenin en iyisini yapacağım. Hele artık kükremeyi öğrendiğime göre.”

  • Son Ayı
  • Yazar: Hannah Gold 
  • Resimleyen: Levi Pinfold
  • Çeviri: Gizem Şakar
  • Türü: Genç
  • Baskı Yılı: 2022
  • Sayfa Sayısı: 108 Sayfa
  • Yayınevi: Genç Timaş
Evrim Sayın
Latest posts by Evrim Sayın (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Netflix, mart takvimini duyurdu

Read Next

Yeşilçam filmi ‘Ah Nerede’ dizi oluyor

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *