
Sevdiğim Kadın Adları Gibi ismi Melih Cevdet Anday’ın Anı şiirindeki şu mısralara göndermedir. ”sevdiğim çiçek adları gibi/sevdiğim sokakadları gibi/Bütün sevdiklerimizin adları gibi/Adınız geliyor aklıma”.
“bu küsurat şiirin şi sayısı, bunun içinde şairimizin küsuruna bakmayacaksınız.”
Akgün Akova’nın “Sevdiğim Kadın Adları gibi” adlı şiir kitabının 4. baskısı Karakarga Yayınları tarafından geçtiğimiz Mart ayında yayımlandı. İlk üç baskısında kitabın sayfalarını açtığınızda sizi tam 33 kadın, 333 diyerek karşılıyordu. Yeni baskıda ise 37 kadın 333 diyerek karşılıyor. Ben bu kitap 3 sayısı üzerine kurulmuş diyorum. Nasıl mı? İlk üç baskısında 33 kadın adlarından oluşan şiirler, son baskıda 37 şiir olmuş. Yani şairimiz 4 şiir daha eklemiş kitaba. Şimdi içinizden 33 şiiri anladık 3’ün katlarından ama 37’nin 3 ile ne alakası var diye geçiriyorsanız, benim de size yanıtım; “doğru söylüyorsunuz ama bölündükten sonra kalan bu küsurat şiirin şi sayısı, bunun için de şairimizin küsuruna bakmayacaksınız.“ olacaktır. İşte size bir kanıt daha; Kitabın ismi ile şairin ismi üzerindeki harf sayısını da bir sayın isterseniz; “Sevdiğimkadınadlarıgibiakgünakova” Evet, dudaklarınız 33 diye niye öne uzadı? Bu kitaptaki şiirleri de 33 yaşında yazmaya başladı dersem inanmaya başlayacak mısınız? Hayır, burada şair gizem yaratmaya veya kutsal bir şey yazmaya kalkmamış, sadece mühendis olmasından da kaynaklanan matematik bilgisini iyi kullanıyor!
Sevdiğim Kadın Adları Gibi
Bu kadar kadın adı varsa tabi ki aşk da var. Şairimiz her bir kadın adında aşkı ayrı ayrı tanımlar. Yasemin’ de “sonra Yasemin, senin son yaprağın aşktı/aşktı uçmak ve konmak/varmak vedönmek aşktı…” Arzu’da “…aşk/istiridyede saklanan inci…” Esin’de ise ilk aşkı ve son aşkı tanımlar. ”ilk aşk kedi gibi sessizce yanaştı/diye yazıyor Raula Jamis/Frida Kahlo’yu anlattığı kitabında/…sonraki aşklar yenilen tırmıklardır kedilerden...” Pelin’ de “…ve aşkın/uyanmak üzere olan bir şiir olduğu söylenir/yüreğinde senin” Leyla‘da ise başka bir şairin ağzından tanımlıyor aşkı. “…bir İskenderiye ılgımının taşıdığı Nordbrandt dizeleriyle,/aşk denizkıyısında bir kente benzer:/...” Burçak’da “…seviştikçe genişleyen/bir havaalanıdır aşk” Ebru şiirinde “…uçuldukça uzayan bir göç yoludur aşk” Nisan’da “…yağmurun içinde seni arayan bir damlaydı aşk” Alev şiirinde soruyor şairimiz “…bir deniz kazasından başka ne ki aşk…” Jülide’de “…sana göre aşk/örtüsü alev almış/bir masanın üzerinde duran/bir bardaksuyduJülide/…” Berna’da “..yürekten yüreğe savrulan çiçektozudur aşk” diğer şiirlerde; “..aşk bir şenlik ateşidir Hale”, ”…iki kişinin kördüğüm olduğu/ ucu yitik bir yumaktır aşk…”, ”…yüreğin sesini/başka bir yüreğin/duymaya başlamasıdır/aşk” ”..kimi zaman yanlış yolcuyu alıp giden/bir trendir çünkü aşk” diye değişik şekillerde aşk tanımları çıkar karşımıza. Sevdiğim Kadın Adları Gibi serisi süreceği için bu tanımlarda devam edecektir. Zaten aşk dünya da en çok tanımı yapılan ama asla tanımlanamayan tek sözcüktür.(Yalnızca hatırlatmak için söylüyorum aşk 3 harften oluşmakta)
İrem, Ayşegül, Ebru, Nisan, Berna, Aslı, Yağmur, Selin şiirleri aşk sözcüğü ile bitiyor. Bunu da ilginç bir not olarak belirtiyorum.
Sevdiğim Çiçek Adları Gibi
Bahar şiirinde “…çiçek adları verilmiyor sokaklara..” dese de kitaptaki şiiri yazılan kadın adlarından birkaç tanesi çiçek adlarıdır. Yasemin, Lale, Pelin, Nilüfer. Ayrıca kitabın sayfalarında biraz daha uçarsak; Gelincik, Orkide, Fesleğen ve Kardelen gibi çiçeklerin tozlarıyla da karşılaşırız. Buradan da şairimizin arı gibi çalıştığını da fark ederiz. Çünkü o şiirler bal tadındadır.
Sevdiğim Kuş Adları Gibi
Sayfaları karıştırdıkça kanat sesleri ve hayvan bağırışları da duyulur. Özellikle de kanat seslerini. ”…bir altın madeninden daha değerlidir/bir çift kanat” diyen şairimiz. Şehrazat’da Atmaca. Beliz, Aslı, Arzu, Bahar ve Deniz şiirlerinde Martı, Yaseminde Ardıç kuşu, Naz da Kartal, Jülide de Karga’nın tüyleri kitabın o sayfalarında saklı durur. Ayrıca Kertenkele, Kedi, Ateşböcekleri, Kelebek, İpekböcekleri, Cırcırböceği, Tay, Yaban Atları, Kurbağalar, Aslan, Tavşanlar, Tazılar, Köpekler, Tilki, Salyangozlar, Fil şairin gemisinde yolculuğa çıkmışlar. Yolculuk deyince şairin başka bir yönüyle karşılaşıyoruz. Gezgin. Hem çapkın hem gezgin!
Sevdiğim Şehir Adları Gibi
Akgün Akova gezgin yönünü şiirlerindeki dizeler de fotoğraf olarak sunmuş bize. Lale şiirinde Ağrı Dağı, Salzburg ve Akdeniz, Ayşegül de, Çanakkale ve Çatalhöyük, Pelin de Yedigöller, Burçak ta Prag, Naz şiirinde ise epey bir tur atıyor. Kaçkarlar, Sinop, Amasra, Saruhan, Van, Çatak, Doğubeyazıt, Hakkâri, Dicle, Harran. Aslı da İsfahan, bir de gidemediği ve görmek istediği yerler var. Ama ben biliyorum ki oraları en yakında görecek. Ayça da bu yerlerin adlarını sıralıyor. Buenos Aires, Kopenhag, Rio de Janeiro, Lizbon ve Semerkant.
Kitabın sayfalarını karıştırmaya devam ettiğinizde Yağmur, Kelebek ve Oyuncak imgeleri ile bolca karşılaşıyoruz. Yani bir kadın gibi içinde hayatın tüm renklerini barındırıyor. Sevdiğim Kadın Adları Gibi ismi Melih Cevdet Anday’ın Anı şiirindeki şu mısralara göndermedir. ”sevdiğim çiçek adları gibi/sevdiğim sokakadları gibi/Bütün sevdiklerimizin adları gibi/Adınız geliyor aklıma”. Bildiğiniz gibi bu şiirde Anday 1953’de casusluk suçuyla yargılanıp idam edilen Ethel ve Julius Rosenberg’ler için yazmıştı. Yine bilgi olsun diye söylüyorum.12 Mayıs 1918’de doğan Julius Rosenberg, Irwıng Judge Kaufmann tarafından 5 Nisan 1951’de kendisi hakkında idam cezası verdiğinde 33 yaşındaydı.
Kitap’ta kaç tane aşk sözcüğü geçiyor dersiniz acaba? Onu da kitabı okuyup siz sayın.
![]()
|
Okuma önerisi!Bütün Eserleri – Sait Faik Abasıyanık Doğuş Sarpkaya’nın incelemesi; “Ortanca Çocuk Sevgisi”
|
- Kendi Boşluğunun Ağırlığını Merak Eden Şiirler - 30 Kasım 2018
- Şi Sayılı Şiirler - 13 Mayıs 2018
- Ve Nihat Ziyalan - 28 Mart 2018
FACEBOOK YORUMLARI