Şiir ki her iklimde büyür

Şair Coşkun Karabulut Fethiye’de yaşıyor. Oktay Yivli de Muğla’da. Bu iki şairin Günce Yayınları’ndan çıkan kitapları, “taşrada” şiirin hasının olabilirliğinin kanıtı.

Aforizmaya göz kırpan bir başlıkla bu yazıya başlamak pek uygun görülmeyebilir. Özellikle şiirlerinde son derece yalın bir dil ve anlatım örneği veren iki şairden ve iki kitaptan söz ediyorsak… “Görünür” süslere, dolaylı anlatımlara, sözcük ve imge stokçuluğuna başvurmayan iki şair; Coşkun Karabulut ve Oktay Yivli.

“İncir Çekirdeği” Coşkun Karabulut imzalı. Oktay Yivli’nin kitabı “Gece uzuyor Ellerinle Yüzümde” adını taşıyor. Her iki kitabın yayınevi aynı; Günce Yayınları. İşte, bu yazının başlığını mazur gösterecek bir temas noktası yayınevinde gizli!  Günce Yayınları Muğla çıkışlı, bir umutlu kitap ve yayın girişimi. Kuruluş öyküsü eskiye dayansa da, şimdi yeni bir anlayış ve amaçla yola çıkan bir yayınevi. Merkez dışında şiirin, kitabın ve yazının varlığı için, şiirin her iklimde olabileceği, şairin her koşulda yazabileceği ve üretebileceğine ilişkin bir inanç ile yola çıkılmış bir güzel tasarı. Baştan hükmümüzü velim: Bu güzel tasarı ve iki değerli şairin iki şiir kitabından sonra; şiir bitmez, her iklimde büyümeyi bilir, diyebiliyoruz.

Şair Coşkun Karabulut Fethiye’de yaşıyor. Oktay Yivli de Muğla’da. Bu iki şairin Günce Yayınları’ndan çıkan kitapları, “taşrada” şiirin hasının olabilirliğinin kanıtı.

“Güneşin altında söylenmedik söz kalmamıştır” sözünü kimi zaman kullanırız. Buradaki sözü edilen güneş aslında dünkü güneştir. Bugün doğmuş olan, yarın ve gelecekte doğacak olan binlerce güneş için söylenmedik nice söz, yazılmadık nice şiir… Bu sözümüzü her iki şairin kitabı ve şiirleri de doğruluyor. Coşkun Karabulut ve Oktay Yivli, şiirlerinde yalın bir akış ve yapı kurmuşlar. Bu yapı içinde kararında ve ölçüsünde söz/sözcük oyunlarına başvuruyorlar. Yukarıda da belirttiğim gibi her iki şairde de söz/imge ekonomisi yerli yerinde. Ancak, bu saptamalar, şiirlerin benzer olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersi, böylesi temel ortak özelliklere karşın, birbirine benzemeyen, ayrı/farklı tatlarda iki şiir kitabı var elimizde.

Coşkun Karabulut, eksiltili anlatımla, humor/ taşlama/ hiciv/ latife ironi ile, çarpıcı anlam bozmalarla, kısacık şiirlerde “sürpriz sonlarla” okuru şaşırtmayı çok iyi biliyor. Klişe sözlerden (s.21) ve çok bilinen mesellerden şiir çıkarıveriyor. Kullanılan bunca sanatsal yöntemi üç beş dizeye sığdırmak, hem de bu yoğunluğun ağırlığını okura duyurmamak az şey değil. Coşkun Karabulut bunca yükü bir incir çekirdeğine sığdırıvermiş.

Kitaplarını paralel okuma yaptığımız Oktay Yivli, bir edebiyat alanında çalışan akademisyen olmasına karşın, akademi “kokmayan” deyim yerindeyse, ders vermeyip, şiir sesi veren bir özgünlükte yazıyor. Akademya iyidir de, şiirde akademi “kokusunun” olması pek yeğlenir bir durum değildir kanımca. Çünkü şiir kendi başına bir kürsüdür. Akademinin kürsüsünden bağımsızdır. İşte şiir bir akademi kürsüsüne dönüştürüldüğünde, sözünü ettiğimiz koku duyulur. Bizler de okur olarak o kürsüden kaçar, dersi kırarız! Oktay hoca bu olumsuz düzleme uğramadan yazıyor şiirini.

İki şiir kitabını aynı anda okumaya başlayınca, aynı temanın/konunun ne denli farklı yazıldığını görüyoruz. Coşkun Karabulut, yalnız gecelerde güneşin ebesi olmayı anlatıyor “Körebe” adlı şiirinde (s.47). Gece teması Oktay Yivli’nin “Gece ve Ölüm” adlı şiirinde (s.46) “…her ölüm yeni bir ölümdür/ benzemez öncekine…” dizeleriyle çok farklı bir anlam katmanına çıkıyor. Oktay Yivli’de Akşam ve gece kimi şiirlerde tema, kimi şiirlerde de bir arka plan olarak işlenirken (s.53, 67,78) duyulan ritim, yalınlığın tıkır tıkır işleyişidir. Aynı temalarla/arka planlar Coşkun Karabulut’ta bir iyicil muziplikle ve istihza ile (s.26, 27, 29, 31…) at başı gidiyor.  Benzer karşılaştırmaları sevgisi/sevgisizlik, aşk, ölü gibi daha pek çok konuda bulabiliyoruz. Coşkun Karabulut ince ince güldürüyor. Oktay Yivli ince ince sızlatıyor; bizi kaskatı bir hüzün ve yalnızlık duygusu ile buluştururken. Coşkun Karabulut’da latif ve sevecen bir avuntu buluyoruz: O denli farklı, o denli başarılı iki örnek!

Şunu da belirtmek gerekiyor: Edebiyatın ana akım/iktidar mahfili dışında emek veren, üreten çok değerli insanlarımız var. İlk aklıma gelen, Adana’da “Yaşam Sanat”, Bafra’da “Edebiyat Nöbeti” dergileri ve emek verenleri… Daha niceleri. Hepsi de çok önemli ve değerli. Üstelik çok beylik bir benzetme ile ana ırmağı besleyen yan kolar değiller. Tam tersine, hepsi kendi koşulları içinde bir ana ırmak… Hepsine selam olsun!

  • İncir Çekirdeği
  • Yazan: Coşkun Karabulut
  • Türü: Şiir
  • Baskı Yılı: Nisan 2018
  • Sayfa Sayısı: 96 Sayfa
  • Yayınevi: Günce Yayınları

  • Gece Uzuyor Ellerinle Yüzümde
  • Yazan: Oktay Yivli
  • Türü: Şiir
  • Baskı Yılı: Nisan 2018
  • Sayfa Sayısı: 80 Sayfa
  • Yayınevi: Günce Yayınları
Sabri Kuşkonmaz
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Burcu Pelvanoğlu’ndan: Hale Asaf – Türk Resim Sanatında Bir Dönüm Noktası

Read Next

İsmail Kün: “Okurlar Bize Öğretti, Biz Okurlara!”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *