Şiirden Damlayan Mektuplar

“Söz uçar, yazı kalır. Anılarımız hiç solmasın,” demişsiniz bana imzaladığınız kitapta. Solmasın dedim ben de. Şiirden Damlayan Mektuplar, bana ne söylüyor size yazmak istedim.

Sevgili Hasibe Ayten Merhaba,

“Söz uçar, yazı kalır. Anılarımız hiç solmasın,” demişsiniz bana imzaladığınız kitapta. Solmasın dedim ben de. Şiirden Damlayan Mektuplar, bana ne söylüyor size yazmak istedim.

Öncelikle, kitabınızın isminden çok etkilendim. Okudukça da içeriğinden.  Sesimiz Dergisi’ni çıkarırken size yazanların mektupları bile edebi ve ne çok şey öğretiyor insana. Duyarlılıkları, kusursuz cümleleri, nezaketleri, sevinçleri bir mektuptan öteye geçiyor.

Sesimiz Dergisinin 1970-1981 tarihleri arasında 142 sayı çıkması, günün koşulları düşünüldüğünde kıvanç verici.  Verdiğiniz emek boşuna gitmemiş Hasibe Ayten, lütfen şiirin, yazının elini hiç bırakmayın.

Sanırım Talat Halman’dan aldığınız mektup nice ödülden daha değerlidir sizin için. Ne diyor Usta: …Dergilerin nadir çiçekler gibi kaybolup gittiği bir yerde, Sesimiz’in yüz ay yaşamış olması, yıllarca yaşama devam edecek olması, hem sizin için hem bütün Türk aydınları için bir sevinç ve övünç vesilesidir…

Derginiz çokça dostluk doğurmuş, okudukça imrenilen. Burhan Günel,  ne güzel yüreklendirmiş sizi, tam da ihtiyacınız olduğunda…  Güçsüz değil güçlüsün. Senin başardığın yüz sayıları başkaları, kadrolarla bile beceremiyor. Kutlarım bir kez daha…

Yazmalısın, diyor başka bir dost Aysın Uğur Kezer: Yazmalısın, İnsan yeteneklerini körletmemeli. Göreceksin, yazdıkça daha mutlu oluyor insan. Kendi kendine yetmeyi öğreniyor. Günlük üzüntüler, acılar, kırgınlıklar ikinci plana itiliyor ister istemez. Susmak zorunda kaldığın pek çok konuyu yazarak rahatlıyorsun…  Atıf Özbilen ise, çıkaracağı dergi için, …Güney’in  kardeş dergisi Sesimiz’in bu muştuma sevineceğini umuyorum, diyor dost satırlarında. Ne mutlu size, rakibinize bu güveni verdiğiniz için.

Derdiniz dert, sevinciniz sevinç olmuş 1978 tarihli mektubunda Nedret Gürcan’a.  Değişim şart diyor dostunuz, parasızlık fena … Ama, şimdi yeni bir kadronun dergiye el sürmesi vitrinden koparıp okuyucunun eline götürecektir Sesimiz’i… Ve Talip Apaydın, yeni yazdığı öyküyü sunarken, … Sesimiz’i bana hep göndereceksiniz, değil mi… diyor size, hak ettiğiniz nezaketle.

İnternetin, cep telefonlarının olmadığı dönemlerde, sürgünden sürgüne karakoldan savcılığa, sürgünlerden ses vermiş sıcacık mektubuyla Nebahat Çetin.  Metin Eloğlu da düşünmüş,  bu güzelim dergi daha iyi nasıl olur… Önerilerini bir bir üşenmeden yazmış mektubuna.

…Daha önce de pencereden bakıp, aldanan ağaçlara dair bir yazınız vardı. Yazma işini sürdürün. İyi bir deyişiniz, temiz bir diliniz var… düz yazıda kıvraklığın sağlanması için süreli yazmak baş koşuldur… diyor Fethi Savaşçı sizin yazdıklarınız için… Kanat alıştıranlar için ne büyük destektir bu sözler, değil mi?

Mektuplarınıza adil davranmışsınız. Herkes tarih sırasındaki yerini beklemiş, etkileyici. Örneğin Behçet Necatigil’in mektubu. Ondan şiir istemişsiniz bir vakit. O da nasıl bir incelikle yanıtlamış mektubunuzu: … Şiirlerimi ise alıştığım ve birlikte yaşlandığımız dergiler dışına vermek, her yere yetişmek hırsı gibi utandırıcı bir duygu yaratıyor bende. Fakat bakarsınız ansızın bir şeyler gelebilir adresinize… Bu satırlardan hepimizin öğreneceği ne çok şey var hâlâ.

Ya Hasan Hüseyin’e ne demeli.  Nasıl da kızmış dizgi hatasına… Ekim sayısı için bir şiir veriyorum, diyor Usta. “öyle çok dalmışız ki kendi sularımıza/ analara ağlamayı unuttuk.” Yordu beni bu şiir. Amanı bilir misin, tertemiz çıksın! Bir başka mektupta ise;  kâğıt yok, yayınevi yok; fakat sen, yine de, konuştuğumuz gibi, öykülerini toparlamağa çalış. “Kara gün kararıp kalmaz” demişler, diyerek sizi nasıl da yüreklendirmiş.

Kitapta çizdiğim yerleri yeniden okuyorum size yazarken…  Az önce, Samim Karagöz’ün … Herhalde kendi yazdıklarımı zor beğenir oldum yaşlandıkça…  demesindeki içtenliği ve dürüstlüğü yeniden sevdim.

Kimler yok ki sizi selamlayanlar arasında, Melih Cevdet Anday, Selim İleri, Ersan Sözer, Özdemir Nutku, Behzat Ay daha kimler kimler… Ama bakıyorum da hepsi de size saygı duyuyor ve ellerinden geldiğince destek oluyor, neden?  Şüphesiz hak ettiğiniz bir davranış biçimidir, dergiye verdiğiniz emek takdire şayandır.  Ancak ülkemiz yazarlarının en niteliklileri ile tanışma şansınız olmuş, siz de bilirsiniz ki artık ne insanlar bu kadar zarif,  ne de bazı dergiler, dergiciler…  Örneğin, Alpay Kabacalı; Çoktandır size bir yazı göndermek istiyorum, olmuyor. Nedeni, günü gününe yaşamak ve yazmış olmak için yazmamak kaygısı, diyor mektubunda nezaketle ve ne güzel hatırlatıyor bizlere yazmış olmak için yazmamak gerektiğini.

Size gelen her yazı ya da şiir için mektup yazmanız, telif ücreti göndermeniz çok etkileyici. Böyle bir şey günümüzde kalmadığından, kitabın ortasında Mehmet Seyda’nın mektubundan öğrendiğim bu gerçeğe çok şaşırdım ve sizin adınıza gurur duydum. Bunu bugünkü olanaklarla değil sadece posta ile yapıyor olmanız ise ayrıca değerli.

Bazı yazarların mektuplarından anlıyorum ki anlaştıkları tek konu sizin çıkardığınız Sesimiz Dergisinin kalitesi. Olumlu, düzeyli, saygın çabanızı yürekten kutlarım diyor dergiye yazanlar. Ne mutlu size. Hayatınızda çok dost biriktirmişsiniz ve işinizi layıkıyla yapmışsınız.

Belki de size en doğru soruyu Mehmet Yaşar Bilen sormuş: …Böyle giderse beni “günce” yazmaya iteceksin! Ne ki kolay da değil günce yazmak. Herkes arınmış bir içtenliği taşıyamayacağı gibi her zaman yoğun duyarlıklara da sahip olamaz. Bunları eksiltmeden nasıl taşıyorsunuz, doğrusu merak ediyorum.

Şükrü Erbaş satırlarında size, …bir garipsi taşra ürkekliği sürüp gidiyor, demiş. Ne iç acıtıcı ve ne içten bir anlatım.  Mektupları adeta yapıcı eleştiri ve karşılaştırmalı edebiyata bir örnek niteliğinde.   Kendisiyle barışık Ali Yüce ise neşeli mektubuyla o gün sizi, şimdilerde bizi güldürmeye devam ediyor, şiirden damlamış dost satırlarıyla. Devamında Şevket Yücel, sizi ve yazdıklarınızı yüceltmiş, gerekçelendirerek üstelik. Satırları hem eleştiri semineri hem de bilgi kuyusu. Eleştirmen dediğimiz kişiler arkadaşlık, dostluk çemberinde sıkışıp kalırlarsa en azından yazınımıza da zarar vermiş olurlar… Halim Uğurlu da eleştirinin ve sanat namusunun ne olduğunu ne de güzel anlatmış, onları ölümlerinden yıllar sonra okuyacak bizlere. Tuncer Uçarol,  ilginç olmak birincil değildir, diyor mektubunda, neden?

Kimler yok ki dergiye şiir, öykü gönderen. Hidayet Karakuş, Necati Güngör, Buket Uzuner, Pınar Kür…  Mektubunu,  Bugün burada hava nefis. Güneş bir sürü çirkin şeyi unutturuyor. Ne iyi, diyerek bitiren Bertan Onaran… Tomris Uyar, dergiye gönderilecek yazı ile gazeteye gönderilecek yazı arasındaki farkı anlatır satırlarında içtenlikle ve Murathan Mungan da öykü, şiir, metin gönderir dergiye, ne mutlu.

Veysel Öngören, daktilo kullanır, o dönem yazan herkes gibi. En büyük korkusunun yanlış harf vurmak olduğunu samimiyetle yazar size.  … Sağlığım genel olarak iyi. Pek keder ettiğim yok. Daha büyük acıların yaşandığı şu dünyamızda kendimden söz edemiyorum, der 1981 Ocak ayında Metin Demirtaş da.  O yıl jüriden jüriye koşan Asım Bezirci dergiye yazı gönderemediği için mahcup olmuş, telif ücretini de geri göndermiş size.  Aynı şeyi Vedat Günyol da yapmış. …Telif hakkı karşılığında yazı yazmayı bir zul sayardım, Yine de öyle sayıyorum, diyerek hem de.

…Bir de zeytin toplama işi çıktı, diyor Hüseyin Yurttaş size yazmakta geciktiği için,  bağışlamanızı dileyerek. Feyza Hepçilingirler ise; Kadın yazarlara destek olmanıza güvenerek, kadınlık sorunlarını içeren bu öyküyü de beğeneceğinizi umuyorum, dediği Fava öyküsünü beğeninize sunuyor.

Ne eksik ne fazla Ustaların sizin için söyledikleri: Mektubunuz, önemsemenin, coşkunun, değerbilirliğin ta kendisi… İsmet Kemal Karadayı’dan da iyi not almış Sesimiz ve siz.  Çok uzaklardan gecesi günü belli olmayan memleketlerden de takip ediliyor Sesimiz. Ülkeden uzak olunca insan, biliyor musunuz daha bir açlıkla okuyor, diyor Abdullah Rıza Ergüven mektubunda…  Yusuf Alper size sesiyle sürdürüyor desteğini; Her türlü sansüre rağmen direnmeni saygıyla, sevgiyle karşılıyor ve direnmeni sürdür diyorum sevgili Ayten.

Usta yazarlarımızdan Cemil Kavukçu gönderisi için, şimdilik yayımlanacak düzeyde değil demediğiniz için ne çok sevinmiş 1981 yılında. Yakın zamanda kaybettiğimiz Enver Ercan, Geçtiği her şeyi öpüyor zaman, diyor gibi satırlarında size.  Hele Ahmet Özer’in  …Şiirlerime bir alıcı gözüyle bakıp görüşlerini yazarsan şu hasta yatağımda mutlu kılarsın beni… demesi, ne anlamlı ve ne onur verici. Ruşen Hakkı’nın Daha Güzel Bir Dünya İçin adlı öyküsünü göndermesi dergiye…

Mehmet Yaşar Bilen’in hep söylediği gibi ben de tekrar ediyorum.   Dert görmesin kalem tutan elleriniz; gücünüz bilene, sanatçı belleğinize, bilincinize ışık, yüreğinize dolu aydınlıklar. 

Mektubuma son verirken, bana bunca değerli yazarın, şairin mektubunu okuttuğunuz için teşekkür ediyor,  direnmeni sürdür diyorum sevgili Ayten.

  • Şiirden Damlayan Mektuplar
  • Yazar: Hasibe Ayten
  • Türü: Mektup
  • Baskı Yılı: Şubat 2019
  • Sayfa Sayısı: 112 Sayfa
  • Yayınevi: Payda Yayıncılık
İclâl Nur
Latest posts by İclâl Nur (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Elif Şafak’ın beklenen romanı mayıs sonunda raflarda: On Dakika Otuz Sekiz Saniye

Read Next

“Doğa’ya Yaz”ın 6’ıncısı sona erdi

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *