Simenon’dan beş Maigret macerası birden!

George Simenon, en sevdiğim polisiye yazarlardan, hatta en sevdiğim yazarlardan biridir. Türkçe’ye çevrilen kitaplarını zaten okumuştum. Epeyce İngilizce çeviriyi de.

Hafta sonunda gidelim de Çatalçeşme’deki Remzi Kitabevi’nin pek sevdiğimiz kafesinde bir acı kahve içelim dedik. Kitapçıya da bakacaktım ama öylesine, daha yeni (iki gün önce) kitap almıştım. Gerçi Simenon daha bir gün önce aklımdan geçmişti ama kitapçımız son zamanlarda eskisi kadar yabancı polisiye getirmediği için, Penguin’in Modern Klasikler Maigret dizisinden yeni kitap bulacağımdan umutlu değildim doğrusu. Oysa buldum, hem de beş tane.

sevinokyay31mart2016_ic

George Simenon, en sevdiğim polisiye yazarlardan, hatta en sevdiğim yazarlardan biridir. Türkçe’ye çevrilen kitaplarını zaten okumuştum. Epeyce İngilizce çeviriyi de. Geçen yıl, Georges Simenon’un 75 Maigret kitabının Penguin Modern Classics’den çıkacağı duyuruldu. Hemen de basmaya başladılar. Ayda bir tane. Meğer ne kadar çok okumadığım Maigret macerası varmış! Bulabildiklerimi aldım, eve getirdim. Sonra da sık sık gidip yeniler geldi mi diye kontrol ettim. Artık hepsini alıp kuzu gibi yan yana dizmeye kararlıydım.

Bir noktada ortadan kayboldular. Herhalde getirmekten vazgeçtiler diye düşündüm. Çünkü incecik kitaplardı ve boylarına poslarına göre hayli pahalıydılar. Bugün nihayet sormayı akıl ettim ki, meğer arka tarafa almışlar. Bende olmayan beş tane de yeni kitap varmış. Aslında kitap almayı ne kadar seviyorsam, evdeki polisiye listesini kontrol edip onları alfabe sırasına göre yazmayı da seviyorum. Maksat, tekrar olmasın. Ama bazı baskılara kıyamadığım için, bazı kitaplardan iki, hatta üç tane olabiliyor gene de. Oktay Rifat çevirisi hatırına üçlediğim “Kanaldaki Ev” gibi.

Simenon kitapları, başka yazarların (özellikle polisiye yazarların) uğradığı değer kaybına uğramayacak kadar da şanslı. Çünkü hemen hemen hep iyi çevirmenleri olmuş: Oktay Rifat, Bilge Karasu, Tahsin Yücel, Sait Faik, Cihat Baban, Nurullah Ataç, Oktay Akbal. Bu yüzden de Simenon kitaplarında, özellikle Maigret’lerde, bazen bile bile çift alırsın, çünkü çevirileri merak edersin. Penguin de yeni Maigret dizisinde çeviriye aynı itinayı göstermiş, duyduğumuza göre. Örneğin ilk kitap olan “Pietr the Latvian”ı, Princeton üniversitesi hocalarından David Belelos çevirmiş. Gene de ben, Simenon’u çok seven Mehmet Güreli’nin Nisan’ından çıkan Maigret’leri ayrı bir muhabbetle hatırlarım.

Yeniden saydım da, Penguin Classics’ten çıkmış Maigret kitaplarımın sayısı şu anda 24. Demek ki 75 tane olmaları için 51 tanecik gerekiyor. Uzun iş, bakalım. Nasipse tamamlarız. Simenonların tamamını alsam diye bir hevesim de yok. Haddimi aşmış olurum. Çünkü Maigret’ler üstadın bütün kitaplarının sadece beşte biri.

Simenon’un saygıdeğer müfettişi, en sevdiğim esrar çözücülerden biridir. Hafiyelere de bir itirazım yok ama (içlerinde çok sevdiğimiz karakterler vardır), adaleti tecelli ettirmeye çalışan namuslu bir polisi hepsine tercih ederim. Başmüfettiş Jules Maigret de namuslu bir polistir. Bazen kendince akıl yürüterek kitabın finalinde suçluya (genellikle kader kurbanıdır) ilişmez. Ama çoğunlukla davasını inatla sonuca bağlar. Mazbut duruşu sizi yanıltmasın. En düşmanca mekânlara pervasızca dalar. Bu gibi durumlarda iri cüssesinin faydasını da görüyor.

Paltosu, şapkası ve piposu alamet-i farikaları gibidir. Bira içmeyi, güzel yemekler yemeyi sever. Mazbut bir aile babası olarak, eve dönüp Madam Maigret’nin leziz yemeklerini afiyetle yemeyi (gerçi bir aralar eşi gurme yemeklere merak salınca Maigret de epey sıkıntı çekmişti) tercih eder. Quai des Orfèvres’den çıkınca, doğru Boulevard Richard-Lenoir’daki evine gider, çünkü ocakta hep onun için sıcak tutulan bir yemek vardır.

Ne yazık ki bu mutlu aile tablosunun önüne bir engel çıkar sık sık. Hep aynı engel, Maigret’nin işi, birbirini izleyen davalar. Puslu limanlar, Flamanlar, aile içi cinayetler, dörtte kararan havalar, taşan nehirler bu aldatıcı ev mutluluğunu geri planda bırakır. Gene de, eşine olan düşkünlüğü ve ev hayatını sevmesi, Maigret’yi sevdiğimiz başka polislerin, örneğin Commissario Guido Brunetti (Donna Leon) ile Müfettiş Wexford’un (Ruth Rendell) da üyelerinden olduğu küçük mutlu bir gruba dahil ediyor.

Maigret, kurmaca bir karakter elbette. Ama ilk birkaç romanın, döneminin en büyük Fransız detektifi olduğu söylenen Baş Müfettiş Marcel Guillaume’un etkisini taşıdığı söylenir. Guillaume, aynı zamanda Simenon’un da eski dostuydu. Kitaplarda başmüfettişimiz dışındaki bir önemli karakter de adı Louise olan ama çoğunlukla Madame Maigret diye anılan eşidir. Sonra, dört sadık polis meslektaşından oluşan “Sadık dörtlü” de var: Lucas, Janvier, Lapointe ve Torrence.

Yazıldığı sırada da beğeniliyordu tabii ama, yıllarla birlikte bir fenomen halini aldı. Akademik tezlere konu oldu, pek çok sinema ve televizyon filmi, TV dizisiyle karşımıza çıktı. Ülkesinde pullar üstünde Maigret suretleri yer aldı. Meşhur şefler onun yemek zevkini araştırdı. Biz ise sadece okuyor ve seviyoruz. Şimdi de beş yeni kitabım var işte: Félicie, Inspector Cadaver, The Judge’s House, Maigret Gets Angry ve Signed, Picpus. Masanın üstünde epeyce bir tutup seyrettikten sonra Simenon rafına yerleştirdim ve Maigret macerası olmayan bir Simenon kitabı alıp okumaya başladım: “The Mahé Circle”. Ne yaparsınız? İnsan bitiverir diye korkuyor.

  • Félicie
  • Inspector Cadaver
  • The Judge’s House
  • Maigret Gets Angry ve Signed
  • Picpus
  • Yazar: Georges Simenon
  • Yayınevi: Penguin Modern Classics – Inspector Maigret
Sevin Okyay
Latest posts by Sevin Okyay (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Bedenin Güncesi ya da Benim Bedenim Benim Kararım

Read Next

Kötülüğün “Zarif” Hali; Tom Ripley

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *