Yayınevleri Ekim ayında oldukça nitelikli kitapları kitapseverlerle buluşturdu. Hemen hemen her kategoride takipçilerimizin de dikkatini çekeceğini düşündüğümüz kitaplar var.
Kitap Eki olarak sitemizi yakından takip edenler için en son çıkan kitaplardan öne çıkan 12 kitabı listeledik. Keyifli okumalar…
1. Bir Dostluk Masalı – Susanna Isern
Koca kuyruğu, çizgili sırt çantası ve sevimli yüz ifadesiyle etrafına neşe saçan Sincap, aynı zamanda çok da yardımseverdir. Bir sabah uyandığında kovuğunda gizemli bir mektup bulur ve telaşla yola koyulur.
Ormanda karşılaştığı hayvanlar peşi sıra Sincap’tan yardım isterler. Yol boyunca, Geyik Bey’in boynuzlarını çiçeklerle süsleyen, şevkle örgü ören kaplumbağa için yün yumak peşine düşen dostumuz kurda, dağ sıçanına, tilkiye, sansara, kurbağalara, nehirdeki balıklara derken neredeyse bütün orman sakinlerine yardımcı olur.
Peki ya bulduğu o esrarengiz mektup? Sincap asıl hedefine ulaşabilecek midir?
İspanyol yazar Susanna Isern ve illüstratör Marco Somà imzalı bu eğlenceli resimli kitap, dostluğu yücelten güçlü hikâyesinin yanı sıra ormanda geçen olağanüstü bir düşü andıran naif resimleriyle gözlere hitap ediyor.
Uçanbalık Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Bir Dostluk Masalı, her yaştan okurun gönlünü çelmeyi başararak unutulmaz bir sevgi hikâyesi paylaşıyor.
2. Göçebe Özneler – Rosi Braidotti
Göçebe Özneler Rosi Bradiotti’nin 21. yüzyılda kıta felsefesini ve çağdaş feminist kuramı derinden etkileyen makalelerini bir araya getiriyor. Öznellik, cinsiyet farklılığı, beden politikaları, queer kuramı ve “ötekilik” gibi meseleleri göçebelik çerçevesinde ele alan Bradiotti yaratıcı ve öznel üslubuyla çağdaş akademik yazı disiplininin karşı kutbuna yerleşiyor ve feminist yazına bir “oluş” alanı açıyor.
Bradiotti bir yandan 20. yüzyıl Kıta Avrupası felsefe geleneğini şekillendiren düşünürleri feminist bağlamda eleştirel bir okumaya tabi tutarken, diğer yandan feminist kuramcıların metinlerinde cinsiyet farklılığı kuramının izlerini sürüyor. Deleuze ve Guattari’nin “göçebelik” kavramını feminist kimlik, mekân ve beden politikaları bağlamında yeniden düşünüyor ve kadın hareketinin siyasal kuramı hem yaratıcı hem de eleştirel bir şekilde tekrar inşa etmesini öneriyor.
3. Martin Eden – Jack London
Otobiyografik özellikler de taşıyan bir roman olan Martin Eden, dünya edebiyatının dev ismi Jack London’ın başyapıtıdır. Yazar, kendi zengin ve renkli yaşamının belki de en önemli kesitlerini yalın bir üslupla ortaya serer.
Genç bir denizci olan Martin Eden’ın içinde yaşadığı kötü koşulları aşmak, yüksek sınıfların sahip olduğunu zannettiği bilgi ve kültürü elde etmek için giriştiği amansız yazarlık mücadelesi, edebiyat tarihinin en ünlü yazar olma serüvenlerindendir.
Martin, yüksek sınıftan Ruth adlı bir kıza âşık olur ve hem kızı etkilemek hem de yazdıklarından para kazanarak ikisi için bir gelecek kurma hayali ile yazarlığa başlar. Böylece defalarca reddedilmesine rağmen bıkmadan, usanmadan yazmaya devam eder. Sonunda yazar olarak ulaştığı başarı hiç beklemediği gerçekleri anlamasını sağlar.
Toplumsal sorunları da acımasız bir gerçeklik içinde ortaya koyan bu roman, bir idealin peşinden gitmenin ilham veren destanı ve bu idealin gerçekleştirildiği dünyada yaşanan hayal kırıklığının öyküsüdür.
4. Yalnızlığın Başkenti – Hüseyin Cengiz
Şiirleriyle herkesin gönlünde taht kuran Cemal Süreya’yı daha yakından tanımak ister misiniz? Hüseyin Cengiz, Cemal Süreya’nın hayatının bilinmeyen yönlerini ortaya koyduğu yeni kitabıyla okuyucularıyla buluşuyor. Destek Yayınları etiketiyle kitabevi raflarındaki yerini alan Yalnızlığın Başkenti kitabında Türk şiirinin en önemli temsilcilerinden Cemal Süreya’nın çocukluğundan itibaren fırtınalarla geçen yaşamının öyküsünü Hüseyin Cengiz’in akıcı kaleminden okuyacaksınız. Hayatı boyunca pek çok zorlukla mücadele etmiş olan Süreya’nın her birinde bambaşka bir hikâye gizlenen, yalnızlığında damıtılan dizeleri Hüseyin Cengiz’in etkileyici üslubuyla yazdığı bu romanı okuduktan sonra sizleri bambaşka yerlere götürecek…
5. Sayıklama – Carlos Labbé’den Loquela
Bir yanıyla polisiye bir roman, bir yanıyla aşk hikâyesi.
Gerçek ve hayali olanı harmanlayarak yazının sınırlarını zorlayan bir anlatı, mektup, günlük, okura meydan okuyan, edebi türlere kafa tutan bir manifesto.
Granta dergisi tarafından “İspanyolca yazan en iyi romancılar” arasında gösterilen Şilili yazar Carlos Labbé, okurlarını Juan Carlos Onetti’nin, Julio Cortázar’ın ve Roberto Bolaño’nun ışığında türler arası bir yolculuğa çıkarıyor.
Genç sevgililer Carlos ve Elisa’nın, bir oyun nedeniyle araları açılan albino kızlar Alicia ve Violeta’nın, Şili’nin başkenti Santiago ve kurmaca Neutria şehrinin romanı bu.
6. Hayvanlara Niçin Bakarız? – John Berger
2017 yılının başında hayatını kaybeden yazar, şair, sanat eleştirmeni ve ressam John Berger‘ın insan, hayvan ve doğa ilişkilerini irdelediği Hayvanlara Niçin Bakarız? kitabı Delidolu Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Cevat Çapan tarafından Türkçeleştirilen Hayvanlara Niçin Bakarız?, Berger’ın insan, hayvan ve doğa ilişkileri üzerine kaleme aldığı farklı makalelerden oluşuyor.
Hayvanat bahçeleri neden var? Modern kapitalist toplumlarda insanlarla hayvanlar arasındaki ilişki nasıl kayboldu? Eski çağlarda hayvanlara baktığımızda ne görüyorduk, şimdi ne görüyoruz?
Bunlar gibi, hem şaşırtıcı hem de eleştirel, sorularla okurlarını düşündürmeyi hedefleyen Berger, kendine has, mesafesiz üslubuyla, göz ardı etmeyi reddedip bizleri alışılmış olanı sorgulamaya, derinlikli düşünmeye davet ediyor.
Delidolu Yayınları etiketiyle okurlara ulaşan Hayvanlara Niçin Bakarız? insanların hayvanlara bakışının zaman içerisinde nasıl değiştiğini gözler önüne sererek okurlarını düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor.
7. Delikanlı – Dostoyevski
Dostoyevski, Arkadiy üzerinden, karmaşanın hüküm sürdüğü, ahlaki temelleri sarsılmış, iyi ile kötü arasındaki sınırı belirsizleşen Rus toplumsal yaşantısına açık bir eleştiri yapmaktadır. Arkadiy bir yandan geleneğin simgesi Makar Dolgorukiy’e hayranlık duyar, diğer yandan bir entelektüel olan Versilov’a öykünürken; Rusya için iki gelecek timsali çiziliyor gibidir önümüzde. Ama Dostoyevski, Arkadiy’e yaşattıklarıyla, Rusya’nın geleceğini bambaşka bir şeyin şekillendireceğini gördüğünü söyleyecektir.
Unutulmaz Versilov karakteri ve çerçevesi çizilen baba-oğul ilişkisi ile Delikanlı, Karamazov Kardeşler’in de müjdecisi gibidir…
Klasik edebiyat tutkunları için, Leyla Soykut Türkçesiyle…
8. Tarihi Hoşça Kal Lokantası – Şermin Yaşar
Yeşilçam filmlerindekileri andıran, kalbimize dokunan karakterler… Bir köşede unutulmuşlar, yalnızlığıyla yoğrulmuşlar, kırık gönüller, bir yerlerde sessiz sedasız yaşayanlar, görmediklerimiz, görmezden geldiklerimiz… Dedemin Bakkalı, Ev Yapımı Sihirli Değnek, Oyuncu Anne, Çok Hayal Kuran Çocuk kitaplarının yazarı Şermin Yaşar’dan “kaybetmek bizim işimizdir” diyen insanların öyküleri… Bir solukta, derin iç çekişlerle okuyalım, başımızı kaldırıp onlara bakalım diye…
9. Kirliydi Kar – Georges Simenon
Polisiyenin en büyük ustalarından Georges Simenon’un, 20. yüzyıl edebiyatının başyapıtları arasında yer alan 1948 tarihli Kirliydi Kar adlı romanı, 2. Dünya Savaşı sırasında, işgal altındaki Fransa’da ayakta kalmaya çalışan 19 yaşındaki Frank Friedmaier’in suçla tanışmasını, kesif yalnızlığını ve iç dünyasını resmeder.
Annesi genelev işletmecisi olan Frank soğukkanlı bir gençtir. Kasvetli ve sonsuzmuş gibi gelen kış boyunca bir dizi suça bulaşan Frank, karaborsa, şantaj, hırsızlık derken geri dönüşü olmayan bir yolda sürüklenerek batağa saplanır, kendisini işgalci Alman askerleriyle bağlantılı organize bir olayın içinde bulur. Hapisteki sorgulamalar akıl oyunlarına, aklın ve bedenin dayanma gücünün sınanmasına dönüşür. Simenon, yavaş yavaş kendi sınırlarına ulaşan anti-kahramanı Frank aracılığıyla, suçlu bir insanın yıkıma doğru sürüklenen zihnine, varoluş kaygılarına ve savaşa ayna tutar.
10. Her Günün Derdi Kendine – Antonio Fusco
Uyuşuk Toscana şehri Valdenza sıra dışı bir cinayetle altüst olur.
Cinayet gerekçesinin ilk bakışta tutkudan kaynaklandığı düşünülür, ancak birbiriyle çelişkili pek çok durum, davayı üstlenen deneyimli Komiser Casabona’nın aklını kurcalar. Üstlendiği meslekte uzun yıllar geçirmiş olmanın verdiği duygusuz ve mesafeli tavrına rağmen güçlü bir sorumluluk duygusuna sahip Casabona anlamakta gecikmez: Bu cinayet, bir ölüm girdabının, akıldışı ve sıkı kuralları olan bir seri katil tarafından belirlenmiş tehlikeli bir oyunun sadece başlangıcıdır. Biri ona meydan okumaktadır ve Casabona’nın bunu kabul etmekten başka çaresi yoktur.
Komiser, başını döndüren iş arkadaşı Cristina Belisario’nun yardımıyla, olayları çözmeye çalışacak ve bunu yaparken, kendi eylemlerinin beklenmedik sonuçları karşısında insanın çaresizliğini derinlemesine düşünmesi gerekecektir.
Her Günün Derdi Kendine, Antonio Fusco’dan kaçırılmayacak bir roman. Komiser Casabona ise akıllardan çıkmayacak bir karakter.
11. Zoo’m – Enis Batur
Enis Batur, yazı hayatı boyunca işlediği, büyüteç altına aldığı hayvanlara, hayvan dünyasına; “Örümceğin hünerine, akrebin gururuna, devenin sabrına, eşeğin güzelliğine, karganın zekâsına, atın soyluluğuna bir nebze olsun yaklaşabilmek” için farklı odaklardan farklı mesafelerden bakıyor.
12. Abim CHE – Juan Martin Guevara, Armelle Vincent
Ernesto “Che” Guevara… Yirminci yüzyılın efsanevi devrimcisi, bazılarının taptığı, bazılarının ölesiye nefret ettiği bir politik figür, öte yandan yaşasaydı tepki göstereceği biçimde metalaştırılmış, popüler kültürün elinde bir ikona dönüştürülmüş idealist ve eylem adamı.
Kendisi de Arjantin’deki dikta rejiminin zindanlarında yıllarca çile doldurmuş bir militan olan Juan Martin Guevara, Che’nin Bolivya dağlarında katledilişinden yarım yüzyıl sonra sessizliğini bozuyor ve abisini anlatıyor. Yoğun, içe oturmuş bir hüznün damgasını vurduğu bu anılarda Che’nin yetiştiği sosyal çevre de var, üzerinde çok etkisi olan annesiyle ilişkisi de, biyografilerinde kendine pek yer bulamayan babası ile kimileri gerçek birer karakter olan akrabaları ve dostları da. Yeri geldikçe, Che’nin hayata, siyasete, edebiyata ilişkin görüşlerine, değerlendirmelerine de yer veriyor küçük Guevara.
Ama esas önemsediği, dile getirmek istediği artık kendisi yetmişini devirmiş bir ihtiyar iken hep genç kalacak olan abisi ile, yıllarca mezarı bile belli olmayan sevgili ölüsü ile bağı. Juan Martin Guevara’nın kâğıda döktüklerini eşsiz kılan, başkalarının anlayamayacağı ve anlatamayacağı bu insani boyut zaten.
- Netflix Türkiye mayıs programı belli oldu - 23 Nisan 2022
- Halsey’den İstanbul konseri - 23 Nisan 2022
- Sepultura Türkiye’ye geliyor - 23 Nisan 2022
FACEBOOK YORUMLARI