
Aysel Gürel’in şiirlerinden bir seçme yapılarak, 144 şiir kitaba alınmış. Şiirlerin yanında bazı yazılar ve çokça fotoğraflar. Şiirler ve diğer verilerle birlikte bir Aysel Gürel “belge kitabı” oluşturulmuş böylece.
Biz onu şarkı sözü yazarı olarak tanıdık önce. Ya da Müjde Ar’ın annesi olması nedeniyle gündemde olduğunu düşündük. Özellikle son yıllarına tanık olanlar açısından da uçuk-kaçık bir kadın olarak görüldü.
Aysel Gürel, 17 Şubat 2008 yılında aramızdan ayrıldı. Bestelenmiş, neredeyse ezberlenen onca şiirinin, güftesinin yanında, sayısız şiirlerini geride bıraktığını, “Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam” adlı kitaptan öğrendik. Ben, Aysel Gürel’in şiir yazmaya başlamadan önce edebiyat öğretmenliği ve oyunculuk yaptığını bu kitaptan öğrendim. Ayrıca Üniversite’de Tanpınar’ın öğrencisi olduğunu… Bu bilgileri, Aysel Gürel’in “şair” olduğuna dair bir referans olarak almadım buraya. Çok tanıdığımızı sandığımız bir kişiyi aslında ne kadar az tanıyor olduğumuzu göstermesi açısından yer verdim bunlara. Baştan belirtmeli ki, kitapta yer alan şiirleri okuduktan sonra, Aysel Gürel’in şairliği için özel, zorlamalı, standartlar enstitüsünden kurum onaylı referanslara hiç gerek olmadığı anlaşılıyor.
Belge kitabı
Aysel Gürel’in şiirlerinden bir seçme yapılarak, 144 şiir kitaba alınmış. Şiirlerin yanında bazı yazılar ve çokça fotoğraflar. Şiirler ve diğer verilerle birlikte bir Aysel Gürel “belge kitabı” oluşturulmuş böylece. Aysel Gürel, yaşamış olduğu sahici ve tavizsiz hayatının şiirlerini yazmış ömrünce. Yaşadığı ve yaşamadığı, yaşamak istediği aşklarını, kırgınlıklarını hiç perdelemeden, dolayımlara girmeden anlatmış. Şiirlerinde hece ölçüsü ve geleneksel uyak sistemi kullanmış olması dikkatsiz okumalarda bu şiirlerin eskil bir estetiğe sahip olduğu yanılgısına neden olabilir. Oysa kitaptaki şiir toplamının tamamında olmasa bile, çoğunlukla, şairin arı bir dili ve özgün bir söyleyişle kendini ve dünyayı anlatarak (s. 32, 41, 42, 52, 85,173 vd.) şiirini oluşturduğu görülmekte.
Yine de şarkı sözü bahsine girmek gerekirse, Aysel Gürel bu bahiste de bahisleri tutturmuştur aslında. Şiiri ile hayatının çelişmemesi nasıl bir nitelikli kişilik belirtisi ise, şiiri ile şarkı sözü çalışmalarında da aynı tutarlılık vardır. Bu tutarlılık ki, “Gençlik başımda duman, ilk aşkım ilk heyecan” örneğinde olduğu gibi ve sav sözlere dönen güftelerde kendini göstermiştir. Ya da hala eskimeyen “Sezen Aksu” şarkıları ile; bir ucu “pespayeliğe” dayanan “pop müziğin” temiz ucunu kuranlardan olmuştur. Çünkü kalite kaliteyi getirdiği gibi, kalitesizlik de yer çekimi gibi kaliteyi aşağıya, sıfır derecesine çeker. Bu açıdan, Murathan Mungan ya da Kemal Burkay şiirlerinden yapılan “Yeni Türkü” romantizmini ortaya çıkartan etkenler incelenir ve irdelenirse, orada bir yerlerde Aysel Gürel adına sıkça rastlanılacaktır…
Dağlarca genç şairleri yakından izlerdi.
Bütün bunları bir Aysel Gürel “uzmanı” olarak yazmıyorum! Bu konuda benim gözümü açan kişi Dağlarca’dır. Dağlarca şiir havasını –olumlu anlamda- kurt gibi bir şaşmazlıkla koklayan bir şairdi. İki yıl kadar bir süre, hemen hemen her hafta üstatla görüşmüştük. Görüşme bahanemiz, o dönemde açmış olduğumuz bir telif davası idi. Ancak, görüşmelerimizde belki de en az konuştuğumuz konu davaydı. Her hafta sonu “Davayı görüşelim” deyip çağırdığında, amacı sanırım davadan çok, konuşma isteğiydi.
Her görüşme öncesi, evine çok yakın olan büyük kitapçının raflarına, edebiyat dergilerine şöyle bir bakar, öyle evine giderdim. Çünkü üstadın bazen olmadık ve beklenmedik yerden soruları olurdu.
Bilen bilir; Dağlarca genç şairleri yakından izlerdi. Örneğin konuyla ilgili olsun veya olmasın, aklına gelir, sorardı; “Zeynep Köylü diye bir kız var, tanıyor musun?” Yanıt olarak bir kitap adı veya dergilerde yayımlanan bir şiiri, bir dergi adı yeterli olurdu…
Böyle bir konuşmada, “Aysel Gürel var ya, şair…” demişti. Doğrusu biraz duraksadım. İsim yabancı değildi, ama böyle bir genç şair portresi oluşmadı belleğimde. Yanıt veremedim. Genç şairleri şöyle bir aklımdan geçirdim; “Tanıyamadım…” dedim. O zamanlar gözleri pek iyi görmüyordu. Ama sanki dik dik bakar gibi yüzünü bana çevirdi: “Müjde Ar var ya… Annesi.” Aysel Gürel ismi hemen yerine oturdu. Ama ben o zamana kadar, Gürel hakkında “şarkı sözü yazarı” olarak bir algıya sahip olduğum için, yanıt konusunda sınıfta kalmıştım. Açıkçası önyargılı olduğumu kabul etmeliyim; unutulmaz Sezen Aksu şarklarına karşın!
Dağlarca, “şair” dediği anda, yanlış yargımın bir hükmü kalmadı. Çünkü yine bilen bilir; “şair” nitelemesini Dağlarca öyle ucuza kullanmazdı. Şimdi Aysel Gürel’in kitabını okuduktan sonra, Dağlarca tarafından hükümsüz kılınan ön yargımın hükümsüzlüğüne bir kez daha emin oldum.
![]()
|
- Azerbaycan Şiiri ve Çağdaş Bir Derviş, İbrahim İlyaslı - 1 Kasım 2018
- Paslı Bir Kelime; Umut - 15 Eylül 2018
- Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi - 1 Eylül 2018
FACEBOOK YORUMLARI