Suların altındaki ideal dünya: Rapture

Bioshock: Rapture Şehri yalnızca oyun tutkunlarını değil, karakterleri ve atmosferiyle edebiyatseverleri de tatmin edecek harika bir distopik bilimkurgu romanı

İçinde yaşayan tüm bireylerin bütün ihtiyaçlarını tatmin eden ve görüşlerini paylaşan ideal bir düzen mümkün müdür? Nesiller boyunca farklı sanat dallarında eserler veren birçok sanatçı, kendi yaratmış oldukları daha iyi bir dünya tasvirleri, daha doğrusu kendi daha iyi dünyaları ile bu sorunun cevabını veya muhtemel olası olumsuz cevaplarını sunan eserler vermiştir. Ve hiç şüphesiz bunlardan birçoğunun zamanla farklı varyasyonlarıyla, farklı platformlarda karşılaşmışızdır. Fakat bundan tam dokuz yıl önce Amerikan oyun yazılım şirketi 2K Games, bu sorunun cevabını daha önce görmeye alışık olmadığımız bir platformda, interaktif eğlence sektöründe, Bioshockefsanesi ile çok özgün bir biçimde sundu.

bioshock-rapture-sehri-kitabi-john-shirley-Front-1

Bioshock, piyasaya sürüldüğü 2007 yılında birçok farklı platform tarafından Yılın Oyunu seçilmesinin yanı sıra, aldığı diğer birçok ödül ve övgünün büyük bir kısmını kurgusuna borçlu; ki bu da oyun hakkında John Shirley tarafından yazılmış ve İthaki Yayınları tarafından Şubat ayında basılmış olan bu orijin hikayesini, video oyunlarına ilgi duymayan okuyucular için ilgi çekici kılıyor.

Bioshock: Rapture Şehri, hikayeyi oyunun başlatmış olduğu 1960 yılından on beş sene geriye, 1945 yılına götürüyor. İkinci Dünya Savaşı’nın son demlerine gelinmiş, Dünya eşi benzeri görülmemiş bir yıkımın eşiğine sürüklenmiştir. Yeryüzündeki bütün bu yıkımdan ve devletlerin çıkarlarından bıkmış usanmış zengin bir işadamı olan Andrew Ryan, bireyin bütün kazanımlarının, birikimlerinin bu devletler ve sistem tarafından kısıtlanması fikrine, yaşanan bütün bu yıkımın ve acının ardından bir dakika daha katlanamaz hale gelmiştir. Ve bir süredir yeryüzünün herhangi bir kıtasında bulamadığı kendi kafasındakı ideal düzeni, daha önce hiç kimsenin ‘adım’ atmadığı bir yere, Kuzey Atlantik’in dibine taşıma fikri zihninde kıvılcımlanır. Kendi deyimiyle “sanatçıların sansürden korkmayacağı, bilim insanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı ve mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir” olan Rapture’ı sahip olduğu bütün servet ile inşa etmeye başlar. Ancak insanlığın daha önce yaşamaya kalkışmamış olduğu bu derinliklerde, Rapture’da yaşayan ve çalışmalarına burada devam eden bilim insanlarını bekleyen yepyeni gelişmeler olduğu gibi, Andrew Ryan’ın ideal düzeninin yadsınmaz bir bütünü olan özgür ticaret, özgür piyasa ve özgür insanlar arasında, kendisinin bile zaman içerisinde ortaya çıkan bütün gelişmeler ile ayak uydurmakta zorlanacağı bir rekabet ortamının şekil alması kaçınılmaz olacaktır. Ve tabii ki Andrew Ryan’ın ideal düzeninde, rekabetin temel olduğu serbest ticaret ortamında kendilerine bir pay edinememiş bir işçi sınıfının da.

Bioshock: Rapture Şehri, Tanrı’nın ve kralların yasak olduğu, yalnızca kendi fırsatlarını yaratmaya inanan özgür insanların yer aldığı bir ütopya olan Rapture’ı, bu sualtı şehrini her açıdan okuyucunun gözünün önüne seriyor. Aynı zamanda hikayeyi tek bir karakter üzerinden değil, birden farklı bakış açısı ile okuyucuya sunan kitap, karşımıza son zamanlarda eşine pek rastlamadığımız türden bir ütopya- distopya sentezi olarak çıkıyor. Tek bir insanın kafasında oluşturduğu ideal düzenin toplumun geri kalan her bir bireyi için ne kadar uygun olduğu sorusunu  ve bir zihindeki ütopyanın, bir diğer zihinde nasıl bir distopyayı çağrıştıracağı okuyacağınız her bir bölüm ile kafanızda canlandırıyor. Kitap, 2007 yılından bu yana dillerden düşmeyen bir efsane haline gelmiş olan Bioshock oyunlarının geçtiği evrenin ilk aşamalarını aydınlatıp, Rapture’ı oyunlardan tanıyanlar için “Rapture nasıl Rapture oldu?” sorusunu cevaplarken, henüz bu sualtı şehri ile tanışmamış olan okuyucular için harika bir distopik bilimkurgu romanı olarak raflardaki yerini alıyor.

Zengin bir işadamınn savaş buhranı sırasında insanlık tarihinin en idealist ütopyalarından birisi olan bu sualtı şehrini kurma girişimlerini anlatan Bioshock: Rapture Şehri’nde, ve dolayısıyla Bioshock’da, 1905’te Rusya’da doğmuş ve Objektivizm felsefesinin öncüsü Ayn Rand’ın (isim yazının üst satırlarından bir yerlerden tanıdık geldi mi?) kitapları ve fikirlerinin etkisi yadsınamayacak derecede fazladır. Bu ütopyanın öncüsü olan bu idealist iş adamı Andrew Ryan’ın rasyonel bencillik anlayışı gibi ideal düzeninin ayrılmaz parçalarının Ayn Rand’ın objektivizm felsefesi doğrultusunda oluşturulmuş olması da bu eşsiz kurgunun okuyucuyu sıkmayan felsefik bir tabana sahip olmasını sağlıyor.

İthaki Yayınları etiketiyle Şubat ayı içerisinde raflardaki yerini almış olan Bioshock: Rapture Şehri yalnızca oyuncuları değil, okumaya başladığınız andan itibaren sizi içine çekecek olan kurgusu, karakterleri ve atmosferiyle edebiyatseverleri de tatmin edecek harika bir distopik bilimkurgu romanı. Aklınızdan uzun bir süre çıkmayacak hikayesi, alıntıları ve karakterleriyle sizi uzun bire süre tesiri altına olacak bu roman kim bilir, belki de daha önce hiç fırsat vermemiş olduğunuz bilgisayar oyunlarının başına oturmanıza sebep olabilir.

  • Bioshock: Rapture Şehri
  • Yazar: John Shirley
  • Çeviren: Kerem Ergener
  • Yayınevi: İthaki
  • Baskı tarihi: 2016
  • Sayfa yapısı: 424

 

*Bu yazı Kültür Mafyası ile eşzamanlı olarak yayınlanmaktadır.

Vinkmag ad

Read Previous

Roman Sanatının Önemli Bir Örneği Olarak; Kokoschka’nın Kuklası

Read Next

Sana Sesleniyorum…! Hem Düşleyen, hem de Düşlenen Ol

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *