Şüphe, Gerilim Ve Cinayet…

10 Numaralı Kamara, İskandinav fiyortlarında geçen, okurlarını heyecana ve gerilime sürükleyecek bir deniz hikâyesi.

Buharla kaplanan aynaya, tahminen on beş santim uzunluğunda harflerle şöyle yazılmıştı: “EŞELEMEYİ KES”. (s. 175)

Seneler önce orijinal ismi Gaslight olan 1944 yapımı bir film izlemiştim. Bir takım işlerini gizli tutmak isteyen bir adamın, halasının öldürülmüş olduğu eve dönen hassas yapılı eşi Ingrid Bergman’ı delirtmesini anlatıyordu film. Hayal meyal hatırlıyorum ama film boyunca yaşanmamış olayları, durumları yaşanmış, olmuş gibi göstererek kafa karışıklığı yaratıp kadının akıl sağlığını delilik sınırına getirmişti adam.

Gerçekten ölmüş olabilir miydi?

Ama ölmemiş olması bundan daha iyi bir seçenek sayılmazdı. Eğer ölmediyse, geri kalan tek olasılık –birden bunun daha mı iyi, yoksa daha mı kötü olduğu konusunda tereddüde kapıldım- delirmek üzere olduğumdu. (s.133)

İthaki Yayınları’ndan çıkmış olan 10 Numaralı Kamara isimli kitabı okurken aklıma bu film geldi. Üzerinde incelikle çalıştığınızda insan psikolojisi her yöne savrulmaya hazır aslında. Ve kanıtlamakta zorluk çektiğiniz bazı durumlarda kendinizden şüphe eder hale gelmeniz işten bile değil. Yazar Ruth Ware kitabında psikolojiyi kullanmış ve bazen nasıl da kaygan bir zemine dönüştüğünü, gerilime yardımcı olduğunu gayet güzel işlemiş.

Aurora Borealis: Norveç fiyortlarını gezen butik, süper lüks bir yolcu gemisi. Nedenini çözemediğim şekilde şansım, bazı gazetecileri alt ederek geminin bu ilk yolculuğuna çıkma hakkı kazanacak kadar yaver gitmişti.(s.24)

10 yolcu kamarasına sahip olan butik gemi Aurora Borealis, denize açılacağı ilk seferinde gazeteci ve gezi yazarlarını ağırlayacaktır. Aslında daha kıdemli birinin gideceği bu geziye son anda değişen planlar yüzünden sivrilmek ve kendini göstermek isteyen Laura Blacklock -kısaca Lo- katılacaktır. Yolculuğa çıkmadan birkaç gün önce Laura’nın evine hırsız girer. Maskeli adamla yüz yüze geldiği ve ışığa tutulmuş tavşan gibi kalakaldığı bu olay tüm yolculuğu boyunca psikolojisini etkileyecektir.

Işığı kapayıp yorganı üzerime çektim ama uyumadım. Yan yatarak denizin kalın, fırtınaya karşı dayanıklı camların ardından insanı hipnotize eden tuhaf bir şekilde kabarıp alçalmasını izledim. Ve bu gemide bir cinayet işlendiğini düşündüm. Üstelik bunu benden başka kimse bilmiyordu.(s.115)

Seyahatin ilk akşamında düzenlenen tanışma toplantısına katılmak için hazırlanırken rimelini evde unuttuğunu fark eden Laura, yandaki 10 numaralı komşu kamaranın kapısını çalar. Sinirli görünen bir genç kadın sohbetten kaçınarak kendi rimelini Laura’ya verir. Bir süredir uykusuzlukla boğuşan ve ruhsal durumu hassas durumda olan Laura, o gece sesler duyup da kamarasının verandasına çıktığında yan kamaradan birisinin denize atıldığından şüphelenir. Olan biteni anlattığı güvenlik şefi Johann Nilsson ile birlikte yan kamarayı araştırsalar da, değil öldürüldüğünü, birisinin orada kaldığını gösteren bir iz bile yoktur. Ertesi sabah şef Johann, Laura’yı personelle görüştürür ama aralarında akşam kendisine rimel veren ve denize atıldığından şüphelendiği kadın yoktur. Bir avuç insandan ibaret olan yolcuların arasında da bulunmayan kadın öldürülmüş müdür? Dahası gerçekten böyle bir kadın var mıdır?

“İyisin sen,” dedim kendi kendime. “Tamamen güvendesin. Okyanusun ortasında bir gemideyiz, biri ne gemiye atlayabilir ne de buradan kaçabilir. Burası muhtemelen olabileceğim ne güvenli yer.” (s.96)

Gemiye binerken tamamen güvende olacağını ve hırsız travmasını atlatacağını düşünen Laura, kitap boyunca kendi ruhsal sıkıntılarının yanı sıra işlendiğinden emin olamadığı bir cinayeti çözmek ve kimliğini belirleyemediği kurbanı bulmak ile boğuşur. Her şeye rağmen bırakmadığı araştırmaya yolcuların içinde olan eski sevgilisi yardım etse de Laura herkes gibi ondan da şüphelenmeyi bırakamaz. Acaba Laura üstünde hissettiği bütün baskılara rağmen gerçekleri aydınlatabilecek midir?

Kulaklarıma akın eden kanın hırıltısı ve duşun kükremesi dışında bir şey duyamıyordum. Duşun dijital düğmelerinin kırmızı ışığı dışında bir şey görebildiğim de söylenemezdi. Lanet olsun. Lanet olsun. Neden kamaranın kapısını iki kez kilitlemedim ki?

Banyonun duvarlarının üzerime üzerime geldiğini hissettim. Karanlık beni tek parçada yutacak gibiydi. (s.60)

“Kapkaranlık Ormanda” adlı romanıyla New York Times’ın çoksatanları listesine girmiş olan Ruth Ware’in okuduğum ilk kitabı olan 10 Numaralı Kamara, insan psikolojisini iyi kullanarak yazdığı sayfalarıyla film izlermiş gibi gözünüzün önünde canlanan sürükleyici bir gerilim romanı. Akıcı dili ile başından sonuna kadar merakınızı canlı tutup kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Bir cinayet gerçekten var mı, yoksa her şey ruhsal dengesi sınırda olan Laura’nın günlerdir süren uykusuzluğunun, gerginliğinin ve çocukluğundan beri hassas olan sinirlerinin bir oyunu mu ikilemi içinde kalarak bir çırpıda okuyacağınız bu kitap yaz günleri için ideal bence. Denizi ve gemileri çok seven bir okur olarak bana çok iyi geldi doğrusu. Size de tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.

İçimden yükselen, büyüyüp şişip dışarı çıkmak için baskı yapan çığlığı nihayet serbest bıraktım. (s.258)

  • 10 Numaralı Kamara
  • Yazar: Ruth Ware
  • Çeviri: Aslıhan Kuzucan
  • Türü: Roman, Gerilim, Polisiye
  • Baskı Yılı: Ağustos 2017
  • Sayfa Sayısı: 370 sayfa
  • Yayınevi: İthaki Yayınları
Perge Dündar
Latest posts by Perge Dündar (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Bir kitabın kalbini okumak

Read Next

Davıd J. Hand’den “Loto” Oynayanlara Tavsiyeler!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *