Şüpheci Tanrının Ateist Haham Adayı

Joshua Ferris bu kitabı yaratırken kült ve din arasındaki sınırla ilgilenmiş ve kültlerin ardından milyonların gittiğini fark etmiş. Mormonizm’in kurucusu Joseph Smith’den etkilenen Ferris, kurmaca dünyasında bir din yaratmaya karar vermiş.

Ateist bir Yahudi, göründüğü halktan “benden kuşku duy” diyen bir Tanrı, tarihten silinmiş bir ırk ve tam ortalarında bu bilmeceyi birbirine bağlamaya, çözmeye çalışan bir dişçi…

joshua

Çağdaş Amerikan edebiyatının genç yazarlarından Joshua Ferris’in 2014 yılında yazdığı Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam adlı kitabının konusu bunlar. Dylan Thomas ödülüne kayık görülen ve yılın en iyi kitapları arasına giren eser ülkemizde de çok satanlar arasında. İnanç ve şüphenin anlaşılmazlığı üzerine etkileyici bir araştırmayı konu alan romanın anlatıcısı bir dişçi. Öncelikle yazarın dişçilik konusundaki derin bilgisi beni şaşırtmadı diyemem. Hatta gerçekten dişçi mi diye kontrol bile ettim. Ama yazarımız İngiliz edebiyatı ve felsefe bölümlerinden mezun olmuş, çevirmenlik ve reklamcılıkla uğraşmış. Sadece bu kitap için çalışılmış bir ödev dişçilik. Bir yazarın yarattığı kahraman hakkında her şeyi bilmesi gerekir, yoksa inandırıcı olamaz. Ferris, kahramanı dişçi Paul O’Rourke’u öyle başarılı birinci tekil şahısla sunmuş ki, sadece anlatıcımızın değil, bunu yazan adamın da dişçi olması gerektiğini düşündürmüş okuyucuya.

Kitap, başarılı bir dişçinin başına gelen garip olayları anlatıyor. Sanal âlemden oldukça uzakta duran ama “ego-cihazını” da elinden düşürmeyen Paul bir gün kendi kliniğinin internette açılmış sayfasıyla karşılaşır. Kendi açmamıştır, konu hakkında bilgisi bile yoktur. Bunu sırasıyla bir facebook profili ve twitter hesabı izler. Sanki hayatı bir anda elinden kayıp gitmiş, kontrolünden çıkmıştır. Üstelik twitter hesabından düzenli olarak dini içerikli, anti-semitik yorumlar atılmaktadır. Paul, ayrıldığı Yahudi sevgilisi Connie’nin kınayan bakışları altında konuyla ilgisi olmadığını açıklamaya çalışır, avukata gider, siteyi kuran web firmasına ardı ardına e-postalar atar. Sonunda yanıt gelir;

“Kendini ne kadar iyi tanıyorsun?”[1]

Ateist, Red Sox’a gönülden bağlı, güzel kadın gördüğünde kendini, benliğini ve mantığını kaybeden, din inancının birleştirdiği topluluklara hayranlık duyan ve o topluluğun bir parçası olmak için çabalayan Paul bu yanıt karşısında kendini, hayatını sorgular, kim olduğunu bilmediği bu adamla düzenli yazışmaya başlar. Her e-posta ile kendini daha iyi tanımaya başlayan Paul kadim bir ırk olan Ulm’lerden geldiğini öğrenir, sonunda o da bir topluluğa ait olmuştur.

Yazar bu kitabı yaratırken kült ve din arasındaki sınırla ilgilenmiş ve kültlerin ardından milyonların gittiğini fark etmiş. Mormonizm’in kurucusu Joseph Smith’den etkilenen Ferris, kurmaca dünyasında bir din yaratmaya karar vermiş. Bir röportajında[2] “şayet bir kişi bile kitabımı okurken Ulmizm’i Google da aratmışsa başarılı oldum demektir” diyerek bu konudaki iddiasını da gözler önüne serer. Gerçekten de o kadar inandırıcıdır ki kitapta verilen bilgiler, orada geçen isimleri ister istemez Google da aratıp daha detay öğrenmek isteyeceksiniz. Şimdiden uyaralım, hepsi kurmaca!

Ferris, hepimizin birer yansımasının internette olduğunu, aslında hiç de biz olmayan bu görüntülerin bizi temsil ederek sosyal bağlar yaptıklarını, kısa bir süre sonra farklı ve otantik kimse kalmayacağını söyleyerek aslında kişiye özel hayatın ortadan kalktığını anlatıyor. Nabokov ve Barthelme’den etkilendiğini itiraf eden yazar, kitabında kullandığı isimlerin metaforik anlamlarıyla bu konuda ünlü olan Nabokov’a bir tür selam gönderiyor. Örneğin Plotz Yiddish dilinde bir sürpriz veya heyecandan sonra yaşanan yıkım anlamına geliyor. Santacroce, kutsal haç demek, Mr. Belisle ise Hebrew terminolojisinde Şeytan anlamında kullanılıyor.

Çağımızın nihilist protagonisti Paul, üç dikkat çekici özelliğe sahiptir;

  • Hiç kazanamamasına rağmen bir takımı destekler,
  • Tanrıya inanmamasına rağmen bir dine ait olmak ister,
  • Hiç zevk almamasına rağmen alış-veriş yapar, tüketir.

İntihar etmesine rağmen babasını sevmesi gibidir belki tüm bu çıkmazlar. Kitapta kendiyle çelişen gerçekler okuyucunun mizah sınırını yokluyor. Haham olmaya çalışan ateist Arthur, tebaasından şüphe duymasını isteyen bir tanrı gibi. Tanrı hiç kendinden şüphe duyulmasını ister mi? Ya da din tanrıya ulaşmanın bir yoluysa ateist birinin din adamı olmasının mantığı ne? Okudukça bir topluluğa ait olmanın belki de her şeyin üzerinde olduğunu, geleneklere sahip olmanın yarattığı güven ve aidiyet duygusunun gerekliliğini hissedecek ve bu çarpık düşüncelere arka çıkacaksınız, tıpkı Paul gibi.

Akıcı anlatımı, mizahi dili ile kolay okunan, keyifli bir roman Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam. Belki dini anlatımlarının biraz fazla olması, anlatılan dinlere uzak olanlara zorlayıcı gelebilir. Ne de olsa her din hakkında derin bilgiye sahip olmak zorunda değiliz. Yine de konuyu verebilmesi açısından gerekli olduğuna inandığım detaylar bunlar. Olmayan bir din yaratacaksanız, olan bir dinin detaylarına bağlamalısınız belki de!

İyi Okumalar…

  • Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam
  • Yazar: Joshua Ferris
  • Çeviren: Begüm Kovulmaz
  • Yayınevi: Siren Yayınları
  • Baskı tarihi: 2015
  • Sayfa yapısı: 336 sayfa

[1] Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam, Joshua Ferris, Siren Yayınları s: 84

[2] Kaynak: Paris Review, May 19 2014

Zümrüt Bıyıklıoğlu
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Uluslararası Eskişehir Buluşması Başlıyor

Read Next

François Marie VOLTAIRE – CANDIDE

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *