Sus Barbatus isimli kitaba başladım ve su gibi akıp gitti. Çok akıcı bir dili var Faruk Duman’ın. Kısa cümleler ve kısa bölümlerle sağlamış bu akıcılığı. Nasıl ilerlediğini anlamıyorsun bile.
Bu söz sıkı bir teorisyen olan V. İ. Lenin’e aittir. Kurduğu sağlam ve katı teori ile ülkenin (bir bakıma da dünyanın) kaderini değiştiren Lenin’e! Aynı Lenin her fırsatta yoldaşlarına işçi ve köylüleri yakından tanımaları için Rus edebiyatını okumalarını salık vermiştir. Kendisi de sıkı bir roman okurudur. En sevdiği romanın Nasıl Yapmalı? (Çernişevski) romanı olduğu da bilinir. Parti içindeki Bolşevik Menşevik bölünmenin fitilini ateşleyen ünlü kitabının adı ise Ne Yapmalı? dır! Lenin, teorik yazılarında ve kitaplarında da roman karakterlerinden esinlendiği ideolojik benzetmeleri de sık sık kullanmıştır.
Faruk Duman’ın Sus Barbatus romanını okurken bu sözü hatırladım sık sık. Çünkü romandaki Mustafa Öğretmen karakteri bir edebiyat öğretmeni ve devrimci gençlere edebiyatın gücünü hatırlatıyor. Onlara roman ve şiir okumaları için öğütlerde bulunuyor her fırsatta. Marx’ı Lenin’i okuyun ama roman da okuyun, diyor.
Çünkü romanlarda okuduğunuz teorinin canlı örneklerini görürsünüz. Açlık, yoksulluk çeken gerçek işçiler ve köylüler vardır orada. Yaşayan, ihanet eden, ağlayan, inat eden, direnen capcanlı insanlar olarak karşımızdadır onlar. Salt teoriyle donanmak bizi bu canlılıktan uzaklaştırabilir. Uğruna mücadele ettiğin insanları tanımak için iyi bir araçtır edebiyat. Özellikle de romanlar.
Ben de daha çok teorik okumalar yaptığım üniversite yıllarımda klasik romanları da beraberinde okumanın çok doğru bir yöntem olduğuna inanmış ve öyle yapmıştım. Komünist Manifesto, Ücret Fiyat ve Kar okuması yaptıysan hemen peşinden Germinal’i okumalısın. O kitaplarda teorik olarak ifade edilen sınıf ilişkilerinin yaşamsal karşılığını Germinal’de bulursun çünkü. Bolşevik devrimini anlamak için Lenin, Troçki okumak yetmez. O dönemin romanlarını da okumalısın… Bu nedenle Mustafa öğretmenle kişisel bir yakınlık da kurdum roman boyunca.
Kitabı elime aldığımda hacmi ve sayfa sayısı – ve tabii bir de konusu hakkında ön bilgim olduğu için- “Acaba bu yaz sıcağında doğru bir zaman mı?” diye düşünmedim değil. Konusunun 70’li yılların sonunda Karadeniz Bölgesindeki devrimci hareketle ilgili olduğunu biliyordum. Bu bölgedeki mücadele ile ilgili farklı okumalarım oldu daha önce. Ama bir roman bütünlüğünde ilk kez okuyacaktım. Bu nedenle de özenle seçip tatile ayırdığım bir kitaptı. Bir dönem kitabı olmasına rağmen demogoji yapmadan çekilen acıları, işkenceleri anlatabilmiş olması da çok değerli. Yazar acılarla örülü bu dönemi anlatırken masalsı anlatımı o kadar güzel kullanmış ki gerçekler daha bir katlanılabilir hal alıyor.
Kitaba başladım ve su gibi akıp gitti. Çok akıcı bir dili var Faruk Duman’ın. Kısa cümleler ve kısa bölümlerle sağlamış bu akıcılığı. Nasıl ilerlediğini anlamıyorsun bile. Bir de bakıyorsun ki ilk başta gözünde büyüyen o sayfalar bitmek üzere. Üzülüyorsun. Bitmesin istiyorsun. Ben bu duyguyu en son Vedat Türkali’nin Güven romanında yaşamıştım. Kalın kitapları görünce gözü korkan yeni kuşağın bu önyargısını yıkmak için iyi bir seçim olur.
Kitabın bir diğer yönü ise doğa tasvirleri konusundaki başarısı. Bu konuda üstadım Yaşar Kemal’dir. Onun bir karınca yuvasındaki devinimi sayfalarca anlattığı romanlarını okudum. Doğa hakkında çok şey öğretti bana. Faruk Duman da oldukça başarılı bu konuda. Uzun paragraflara gerek duymadan tasvir ediyor doğayı. Bu tasvirler öyle gerçekçi ki temmuz sıcağında zemheriyi hissettim. Bazı anlar Kenan’la birlikte ben de titredim 35 derece sıcağın altında. Beni Orta Karadeniz’de bir dağ köyünde geçen çocukluğuma götürdü yeniden. Çocukluğumda günlerce yağan karı, günlerce evden çıkılamayan kara kışları, ayazı, kar fırtınalarını, küçük bir tepe oluşturan kürtünleri gördüm.
Faruk Duman Eskişehir Adımlar Kitabevi’nde gerçekleştirilen söyleşide “Klasik bir roman yazmak istedim” demişti. Bence yazmış. İyi ki de yazmış. Ben yeni bir yazar kazandım, o da yeni bir okur. Şimdi diğer kitaplarına yolculuk yapma zamanıdır…
|
- TEORİ GRİDİR, HAYAT AĞACI İSE YEŞİL… - 3 Ağustos 2019
FACEBOOK YORUMLARI