Taksim’den Tünel’e Adım Adım Beyoğlu

Belki birçok kez önünden geçtiğimiz, belki estetik değeriyle de dikkatimiz çekmiş olan bazı mekanlarda yaşanılanları bilmek çok iyi gelecektir, emin olabiliriz.

Türkiye’de gezi kitaplarında son yıllarda bir kıpırdanma olduğu görülüyor. Eskiden de vardı ama bu kadar yoğun olarak basılmıyorlardı.

Gezi kitapları derken turistlere yönelik yazılan, bol fotoğraflı ve mekânlarla ilgili yüzeysel bilgiler veren kitapları kast etmiyoruz. Bunlar vardır ve bazı durumlarda gayet yardımcı da olabilirler. İnternetin bu görevi fazlasıyla yerine getirebildiğini de belirtelim bu arada. Bazı gezi kitapları ise sizi o mekâna ulaştırır sonra da oranın tarihini size adeta yeniden yaşatır.

Elimizde böyle bir kitap var: Turgay Tuna’nın “Taksim’den Tünel’e Adım Adım Beyoğlu” adlı kitabı…

Gezi kitaplarının en çok ilgi gösterdiği şehir İstanbul olmalı. Bu da gayet doğaldır çünkü tarih, kültür, mimari merakı olanlar için sadece Türkiye’nin en çok şey vadeden şehri değil bu konularda dünyanın sayılı şehirlerindendir. Tarihi başkentler, o medeniyetlerin her anlamda ulaştığı zirve noktalarının izleriyle doludur. İstanbul; üç imparatorluğa başkentlik yapması, bir ülkenin de en önemli şehri olması açısından, bu anlamda, benzersizdir.

İstanbul’un en özel bölgesi de Beyoğlu’dur…

Beyoğlu’nun eski adı Pera idi. “Pera” Yunancada “karşı taraf” demektir. Gerçekten de Beyoğlu hep bir şeylerin, bir yerlerin “karşı tarafı” olmuştur. Hiç “bu taraf” gibi değildir.

Tarihçi İlber Ortaylı’ya göre 19. yy, Osmanlı Devleti’nin en uzun yüzyılıdır. Bana göre de dünyanın en uzun yüzyılıdır. Bu yüzyılda; devrimler, karşı-devrimler, sömürge savaşları, kapitalizmin yerleşiklik kazanması, önemli buluşların gerçekleşmesi, dünya savaşlarına hazırlık gibi çok önemli olaylar yaşanmıştır.

Osmanlı Devleti bu çağda bir seçim yapmış ve geleceğini Batı’da aramıştır. Coğrafi olarak da batıyı seçmiştir. Eski merkez olarak Sultanahmet ve çevresi terk edilmiş, ilgi “karşı tarafa” yönelmiştir. İktidar da karşıya taşınmıştır.

Çok eski zamanlardan beridir yaşanılan ve ticaret yapılan bir bölge olarak Galata ve çevresi iki sorunun çözülmesiyle ve dünya siyasal ikliminde yaşanılanlarla korkunç bir derecede “gelişmiştir”. Su sorunu Maksem’le çözülmüştür. Galata Köprüsü’nün inşa edilmesi de ticareti daha kolay hale getirmiştir.

Osmanlı Devleti’nin Batılı ülkelerle bağımlılığa varan ilişkiler geliştirmesi de bu ülke vatandaşlarını İstanbul’a çekmiştir. Levanten denilen bu insanlar Pera bölgesine yerleşmişlerdir. Zaten önceden beri buralarda yaşayan Osmanlı vatandaşı gayrimüslimlerle beraber, bu bölgede İstanbul’a hiç benzemeyen, kültürel dokudan mimari tarzlara kadar oldukça farklı olan bir bölge ortaya çıkarmışlardır. Ekim Devrimi’nden kaçıp gelen 10 binlerce Rus da bu bölgeye yerleşmiştir. “Karşı taraf” böyle ortaya çıkmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sonundan, 6-7 Eylül olaylarına kadar, bu bölgede önceden sayısı 100 binleri bulan gayrimüslim kitle adım adım buraları terk etmişlerdir. Önemli bir bölümü bu dünyayı da terk etmiştir. O kültürel dokuyla uyumsuz, o birikimin hakkını veremeyecek kitleler buraları doldurmuşlardır. 1980’lerden sonra, Beyoğlu’nda, arabesk kültürün etkisi altında olan bir lümpen istilası gerçekleşmiştir.

Cumhuriyet’in ilanından sonra ise bu bölge bir ideolojik mücadele alanı haline gelmiştir. Kent meydanlarında kendisini anlatmak isteyen Cumhuriyet ideolojisi ile muhafazakâr ideolojinin çetin bir mücadelesine tanık olmuştur Beyoğlu’nun en önemli yeri olan Taksim Meydanı. Bu mücadele hala devam etmektedir. Şu anda Taksim Meydanı’ndan gördüğümüz büyük vinç neden oradadır acaba? Taksim Meydanı, 70’li yıllarla beraber devrimcilerin de anılar biriktirdiği ve dolayısıyla duygusal bağla bağlı oldukları bir alan olagelmiştir. Bütün bunlara rağmen hala büyüleyici bir yerdir Beyoğlu. Arayana çok ilginç hikâyeler sunar.

Turgay Tuna’nın bu kitabı bu iş için bire birdir. Sizi Gezi Parkı’nın merdivenlerinde karşılar, Galata’daki Bankalar Caddesi’nde uğurlar. Rotayı yürüyüş istikametine göre belirler. Her yapıya davet eder sizi. Şu anda yerinde yeller esen önemli bir mekândan da bahsedebilir, hala faal olan bir yerden de…Kitap 2014 yılında basılmış olmasına rağmen, şu anda (2017 Kasım) kapanmış mekanlar da vardır. Bu bile, bize Beyoğlu’nun maruz kaldığı baş döndürücü dönüşüm hızı hakkında bilgi verir.

Mekânların teknik özellikleriyle beraber hikâyeleri de ilgi çekicidir. Hatta hayret vericidir. Neler neler yaşanmamıştır buralarda… Belki birçok kez önünden geçtiğimiz, belki estetik değeriyle de dikkatimiz çekmiş olan bazı mekanlarda yaşanılanları bilmek çok iyi gelecektir, emin olabiliriz.

Bu tür nitelikli gezi kitaplarının artmasını diliyorum. Gönül rahatlığıyla bu kitabı herkese öneriyorum…

  • Taksim’den Tünel’e Adım Adım Beyoğlu
  • Yazar: Turgay Tuna
  • Türü: Gezi
  • Baskı Yılı: 2014
  • Sayfa Sayısı: 382 Sayfa
  • Yayınevi: E Yayınları
Baran Doğan
Latest posts by Baran Doğan (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Tüm zamanların en iyi yazarlarından okunması gereken 5 kitap

Read Next

“Yazmak, yaşanmamış hayatlardan intikam almaktır!”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *