Tanju Akerson’dan New York hikâyeleri

Akerson, New York’ta 1983-86 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinin muhabiri olarak görev yaptığı yıllardaki ilginç gözlemlerini yazmış.

Dünyanın en önemli ticaret ve finans kenti olan New York hakkında onlarca kitap yazıldı. Çünkü New York bir dünya şehri. Politika, eğlence, kültür ve moda sektöründeki atılımları yazmakla tükenmiyor. Kentin dokusu, kozmopolit halkı, sürekli kendini yenilemesi insanları kendine çekiyor. 11 Eylül olayları dahi New York’ta yaşamak isteyenlerin sayısını azaltmadı. New York kitaplara, dergilere ve sanata konu olmaya devam etti, ediyor.

Bense öteden beri turist rehberi tadında gezi kitaplarına alışamadım. Güzel bir harita ve etkinlikleri gösteren bir broşürle –vakit de varsa- keşfedilmeyecek kent yok bana göre. Sokakları, pazarları, lokantaları, sergileri bulabilmek zor değil. Hele de bunlar New York’taysa; Özgürlük heykeli, Empire State Binası, Central Park, Times Meydanı, Modern Sanat Müzesi, Guggenheim Müzesi, Modern Tarih Müzesi, mimarisi ve sanatçılarıyla göz dolduran Greenwich Village, Brooklyn Köprüsü, gökdelenleri…

Tanju Akerson’un  H2O Yayınlarından çıkan New York New York kitabını elime aldığımda bir an için bildiğim şeyleri okuyacağımdan endişe etmiştim açıkçası. Birbirine benzer o kadar yayın vardı ki. New York, üç günlük turistlerin dahi anlatmak istediği bir kentti ne de olsa.

Bense Tanju Akerson’un kalemiyle henüz tanışmadığım için ne beklemem gerektiğini bilmiyordum. Gel gör ki çekinerek başladığım kitabı bir solukta okudum. Çünkü Akerson bu kenti bir kentin coğrafi yapısından, turistlerin ilgi odaklarından, pizzaların büyüklüğünden, plazaların görkeminden, nerede ne yersek ne kadar öderiz’den değil ‘sadece galerileri, sergileri, tiyatroları, müzikholleriyle değil barları, lokantaları, şarküterileri, apartmanları, sokakları ve sigara dükkânlarıyla; hatta komşularının ve müşterilerinin arabaları çekilmesin diye park otomatlarına para atan ya da uzaya gömülmek isteyen insanlarıyla kıpır kıpır bir şehir yaşamın sayfalara döküldüğü bir öyküye dönüştürerek’ anlatmıştı[1].

Akerson, New York’ta 1983-86 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinin muhabiri olarak görev yaptığı yıllardaki ilginç gözlemlerini, çat kapı evinize gelmiş de ona ikram edeceğiniz kahveyi beklerken bir yandan da şahit olduğu bir olayı naklediyormuşçasına yazmış.

Kürk merkezi Manhattan’ın batı yakasında 29. Sokak üzerinde. Toptancılar, dikiş atölyeleri, kürklerin saklandığı soğuk hava depoları, defile salonları hepsi bir arada burada. Bir kürk defile salonunun yöneticisi soğuk hava ve kadınların kürk merakını şu şekilde formüle ediyor (…) Kürk merkezinde genç bir bağış toplayıcı kentin baş sorunlarından biri olan evsizler için tüm ikna gücüyle insanların peşine takılıyor. Havanın çok soğuk oluşunun, vicdanlara şöyle bir uğrattığı evsizler gerçeğinin yardımsever gönüllülerinden biri. Davellin Balencia mağazasından çıkan orta yaşlı kadının yanına yaklaşarak evsizlerin toplandığı bir belediye barınağı için para toplandığını söylüyor ve bağışta bulunmasını istiyor “Vereceğiniz para bu soğukta barınağa girebilen evsizlere yemek alınmasını sağlayacak” diyor. Kadın çağırdığı taksiye atlarken çantasından bir kağıt dolar çıkarıp gencin eline tutuşturuyor. Bağış toplayıcı gencin yanına o sırada elinde plastik bir bardak, gözleri soğuktan büzülmüş biri yaklaşıyor, “Ben evsizim, lütfen yardım eder misiniz?” diyor. Genç, evsiz adama dik dik bakıyor:

“Ben sana niye yardım edeyim ki? Ben evsizlerin toplandığı bir barınak için para topluyorum. Sana zaten yardım etmiş oluyorum.”

Evsiz adam açık açık konuşuyor:

“Ben aslında bir barınak buldum. Orada soğuktan korunuyorum. Ama yemeklerini beğenmiyorum. Aslında dışarıda yemek yemek için paraya ihtiyacım var.”

Evsiz adam ile evsizlere para toplayan genç bir süre tartışıyorlar. Sonunda evsiz adam içindeki bozuk para miktarı bir doları geçmeyen plastik bardağından bir 25 cent çıkarıp evsizler için bağış toplayan gence veriyor. (S.81-82)

Mevsimlerle, kah rengarenk kah siyah beyaz kesitlerle anlatmış New York’u. Sade ama vurucu, okuru tepeden tırnağa doyuran bir üslupla. Gazeteciliğinin farkını konuşturarak, varlığını geride tutarak, okurun üzerinde egemenlik kurmaktan kaçınarak usul usul yazmış. İşte bu yüzden New York New York, diğerlerinden ötede durmuş.

Gezi edebiyatımıza böyle bir eser kazandırdığı için kendisine teşekkürü borç bildiğimden ben de bu yazıyı kaleme aldım. Umarım siz de bu kitapta benim bulduğum lezzeti bulursunuz!

 

 

 

[1] H2O Yayınevi’nin web sayfasındaki tanıtımdan alıntıdır. http://www.h2okitap.com/portfolio/new-york-new-york-tanju-akerson/

  • New York New York
  • Yazar: Tanju Akerson
  • Türü: Gezi
  • Baskı Yılı: Şubat 2016
  • Sayfa Sayısı: 160 Sayfa
  • Yayınevi: H2O Yayınevi
Zeynep Rade
Latest posts by Zeynep Rade (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

‘Uçurtma Avcısı’nın yazarının Alan Kurdi hikayesi 360 derecelik filme dönüştürüldü

Read Next

İki Şair, İki Kitap, Pek Çok Şiir

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *