İlk basımı 1927 yılında yapılan Yıldızın Parladığı Anlar, insanlık tarihine o güne kadar iz bırakmış 14 olayı anlatıyor.
Kaçımız gün içinde tarihin sokaklarında yol aldığımızı düşünüyor? Haberlerde takip ettiğimiz gündeme geleceğin tarihi olarak bakabiliyor muyuz? Bakamıyoruz gibi görünüyor. Çünkü tarih bizim için köhne, fantastik, ego dolu bir olgu. Bunun yazıyla aramızın kötü olmasıyla ilgisi olmalı. Önce okumayı, yazmayı ve kayıt altına almayı kavramalıyız ki toplum olarak, sonrasında olayları geçmişten günümüze irdeleyebilelim. Stefan Zweig’ın “Yıldızın Parladığı Anlar” kitabıyla ilgili söz açmadan önce İlber Ortaylı’nın tarihle ilgili şu cümlesini paylaşmak istiyorum: “Bir toplum iyi tarih yazıyorsa rafine bir toplum olur.” Rafinenin sözlük anlamı kurtulmak için çırpındığımız günlere ne kadar uzak olduğumuzu anlatıyor: Hassas, duygulu, nazik, ince, seçkin.
14 Tarihsel Minyatür
İlk basımı 1927 yılında yapılan Yıldızın Parladığı Anlar, insanlık tarihine o güne kadar iz bırakmış 14 olayı anlatıyor. Birbirinden bağımsız gibi görünen bu olaylar geniş açıdan bakıldığında ve soyut anlamda birbirleriyle ilintili aslında. Cicero’nun kişiliği, aldığı kararlar ve almadığı kararlar yaklaşık 1500 yıl sonra İstanbul’un fethi ile sonuçlanan küçük, görünmeyen ama etkisi büyük domino taşlarını harekete geçirmiş olabilir. Keza Büyük Okyanus’un keşfi ile Lenin’in mühürlü tren ile Petersburg’a gelmesi arasında devrimsel bir bağ olmalı. Yıldızın Parladığı Anlar kitabı kişilerin toplumları, toplumların ise tarihi değiştirmesinin hikayesi. Stefan Zweig kitabı için şöyle diyor:
“Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar diye adlandırdım; çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar. İşte bu kitabımla, değişik zamanlara, değişik bölgelere ait kimi önemli anları, İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar’ı anımsatmaya çalıştım. Kitapta yer alan tarihsel olayları anlatırken, gerçekleri hiçbir biçimde değiştirmedim, katkılarımla renklendirip zenginleştirmedim. Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzanan ellere gereksinim duymaz.’
Kitabı bitirdikten sonra aklınızdaki ve yaşadığınızı düşündüğünüz yarım yamalak tarihsel olayları Stefan Zweig’in kaleminden okumak isteyebilirsiniz. Mesela Gezi Direnişi, üzerinde komplo teorileri üretilen 11 Eylül saldırıları veya Suriye’deki emperyalist kıyım Zweig’in kaleminde Dünya tarihine iz bırakabilir ve az da olsa bir ihtimal kötülüğün büyümesine engel olabilirdi. Zweig’in dünyayla ilgili umudunu bitirip intihar etmesi, kelimeleriyle umut önderliği yapmasına engel değil. Yıldızın Parladığı Anlar’da şöyle diyor: “Uyruk olmaktan bir türlü kurtulamayan insanlar verilen buyruklara hep boyun eğerler, yazgının çağrısına kulak asmazlar.” Buyruklara ve nutuklara karşı insan olmanın onuru büyük yazarın kalemiyle hep canlı kalabilir.
Anımsadığınız tarihin Zweig tarafından yazılmasını istemek hissini Stefan Zweig’in yazdığı biyografilerden sonra yaşam öykünüz için de duyumsarsınız. Bu da olayların öneminin yanında dilin okunabilirliği de alakalı. Zihninizdeki kalın ve sarsılmaz anlam kapılarını tatlı ve yumuşak diliyle açan Stefan Zweig okunurluğuna göre kategorilere ayırdığınız konularla ilgili tabuları kolaylıkla yıkar. Çünkü toplum olarak tarih okumalarını çoğunlukla akademik ve sıkıcı kategorisine atarız. Yıldızın Parladığı Anlar hayatınızı Zweig öncesi ve Zweig sonrası diye ayırabilir ve seçici bir tarih okuru olabilirsiniz.
Kitapta anlatılan yıldızın parladığı anlar şunlar:
- Bizans’ın Fethi: Fatih Sultan Mehmet ve Bizans’ın fethinde açık kalan kapı.
- Ölümsüzlüğe Sığınış: Vasco Nunez de Balboa ile Büyük Okyanus’un keşfi.
- Haendel: Yeniden hayata geliş, besteci George Friedrich Hândel.
- Bir Gecelik Dâhi: Marseillaise. Rouget de Lisle ve Ren ordusu için hazırladığı beste.
- Dünya Çapında Saniye: Napoleon Waterloo’da.
- Goethe: Marienbad Elejileri.
- A.Suter: Eldorado’nun Keşfi. San Fransisco’nun sahibi beş parasız John August Suter.
- Dostoyevski: Bir yiğitlik anı.
- Okyanusu Aşan İlk Söz: Cyrus W. Field ve okyanusa döşenen telefon hattı.
- Tolstoy: Tanrıya sığınış.
- Scott: Güney Kutbu için Mücadele
- Lenin: Mühürlü Tren
- Cicero
- Wilson Başaramadı
Bazı anların bizi ve dünyayı değiştirdiğinin farkına varmayız. Yaptığımız her şeyin ve ortaya koyduğumuz her davranışın bir şeylere etki ettiğini düşünmek eninde sonunda özeni getirir diye düşünüyorum. Yıldızın Parladığı Anlar bu açından okuru yönlendirebilir ve ufak da olsa değiştirebilir.
- Yıldızın Parladığı Anlar
- Kaosun Kalbi Üzerine - 9 Nisan 2020
- PLATONOV’DAN YAŞAYAN VE ÇÜRÜYEN ÖYKÜLER - 12 Şubat 2020
- VAHŞİ BATI OYUNU ÜZERİNE - 19 Ocak 2020
FACEBOOK YORUMLARI