Ömer Açık’ın en yeni romanı Taşkafa’da bir ortaokul öğrencisinin aile geçmişinde sır gibi saklanan bir olayı öğrenip araştırmalara başlayarak gizemi aydınlatmasını okuyacaksınız.
Çocukluk döneminde ortaokul çağı ayrı bir konu bence. Ne tam çocuk grubuna ne de tam genç grubuna giren bu yaş insanları yetişkinleri en zorlayabilecek canlı türüdür. Yaratık demek istemiyorum ama başka da tabir bulamadığım, arada kalmış, fiziksel olarak oransız, akıl olarak ziyadesiyle saçmalayabilen ortaokul çocuklarına yaklaşmak, onlarla bağ kurmak pek kolay olmaz. Çünkü ruh halleri de sürekli değişkenlik gösterir. Kendi ortaokul dönemimi hatırlayabildiğim kadarıyla ve hali hazırda bu çağı alabildiğince yaşayan bir yeğenim olmasına dayanarak söylüyorum bunları. Tabi ki doğal bir süreç bu, zira hormonal düzen tam bir keşmekeş halindedir, bireyselliği keşfedip ortaya koyma çabaları tavan yapmıştır. Mantık kurmayı bir lise öğrencisi kadar başaramayan bu yaş grubuna yaklaşmak hassas bir denge ister. İnatlaşmak beyhude bir çaba olur ve sizin otoritenizi ya da karar mercii oluşunuzu yerlerde süründürebilirler. Çok ezmiş gibi göründüysem de ortaokul öğrencilerinin yaşadığı bu dönem onlar için de zorlu bir süreç olduğundan anlayışlı yaklaşmakta fayda var. Ortaokul dönemi çocuklarına uygun kitapları okumak bu yüzden bence veliler için önemli. Sadece çocuğunuzun değil, sizin de farkına varabileceğiniz, öğrenebileceğiniz noktalar mevcut bu kitaplarda.
Öğretmenlerin örnek gösterdiği türden bir öğrenci olmadım hiçbir zaman. Lafımı esirgemedim çünkü. Ama öğretmenlerimin kişiliklerine karşı bir garezimin olmadığını, bütünüyle dersin içeriğine ya da işlenme yöntemine dair konuştuğumu hissettirmeye özen gösteririm. Bu önemli. (s.181)
Ömer Açık’tan yeni kitap; Taşkafa
Ömer Açık’ın yeni kitabı Taşkafa İdil adlı bir ortaokul öğrencisinin ağzından anlatılıyor. Anne baba ve dedesiyle birlikte yaşayan bu kız çocuğu çevremizdekilerden farklı değil. Derslere ve öğretmenlere bakış açısı pek parlak değil. Haklı olarak daha ilginç, sıra dışı öğretmenler bekliyor ve istiyor. Kendisi de öğretmen kızı olan İdil, İngilizce öğretmeni başka bir okula gidip yeni gelen öğretmeni farklı bir tarzda çıkınca hem çok şaşırıyor hem de çok seviniyor. Aslında arkeolog olan yeni öğretmen aynı zamanda sınıf rehber öğretmeni oluyor İdil’e. Rehberlik saatinde değişik bir çalışma yapmaya kalkışıyor çocuklarla. Öğrencilerin aile geçmişlerinin izini sürebilecekleri ve bazı parçaları sınıfta özel bir yerde sergileyebilecekleri yaşayan bir müze yapmaya karar veriyor. İdil de dedesi ile evde araştırma yaparken şimdiye kadar varlığını bilmediği bir halası olduğunu keşfediyor. Dedesi tartışmalarla dolu bir olay yaşadığı halayı hayatlarından silmiş gitmiş, bu yüzden de İdil onu hiç öğrenememiş. Dedesinin katı, inatçı ve taşkafalılığı hala ile tanışmasını engellemiş. Bu yeni bilgi ile birlikte İdil araştırmalara başlıyor. İki kankası Nazım ve Behice de ona yardım ediyor.
Anne ve babasından kopardığı ufak bilgi kırıntılarını birleştirince bir şans doğar İdil’e. Kaptan lakaplı İngilizce öğretmeninin de yardımıyla halasına ulaşmayı başarabilecek midir acaba?
Üçümüz yoldaştık. Kelimenin gerçek anlamıyla ama. Aynı yolun yolcusuyduk demek istiyorum. Okul yoluna Nazım’la birlikte düşüyorduk sabahları. Dönüşteyse üç kişi oluyorduk. Okula annesinin döküntü pikabıyla gelen Behice de çıkışta bize katılıyordu. (s. 27)
Çocuklar için yazdığı ilk roman olan ve dayanışmanın öyküsünü anlatan Menekşe İstasyonu’nu* okuduğum Ömer Açık’ın Benim Babam Ömür Adam ve Montsuzlar Çetesi isimli iki kitabı daha var.
Ömer Açık çocukların dünyasını iyi biliyor.
Kendisi de öğretmen olan yazar, kitaplarından anlaşılacağı üzere çocukların dünyasını iyi biliyor. Taşkafa’da da ortaokul öğrencilerini bazen sivri ama kesinlikle zeki bakış açılarıyla iyi resmetmiş. Bir çocuğun okuldan ve öğretmenlerden beklentilerini hepimiz için açıkça ortaya seriyor. Dahası içlerinden biri olarak öğretmenlerin eleştirisini de hafiften esprili ve doğru bir tespitle yapmış.
Kitapta, İdil’in ağzından anlatıldığı için, çocuk gözüyle anne baba, çocukların anne babalarına yaklaşımları, çocuk-ebeveyn çatışmaları da öğrenilmiş oluyor. Çocuklarının kendileri hakkında ne düşündüğünü her zaman bilemeyen anne babalar için bu anlamda basit bir rehber niteliği taşıyor.
Öğretmenlerin, bir araya geldikleri her yeri öğretmenler odasına çevirdiklerini söyler durur babam. Kaşla göz arasında insana hafakanlar basmasına yol açan bir muhabbet döndürüyorlarmış aralarında. Öğretmen olmayan birisi için kesinlikle katlanılmazmış böylesi. Ama bunu onların anlamasını da beklemiyormuş zaten. (s. 184)
Günışığı Kitaplığı’ndan çıkmış, sıradan ve içimizden bir ortaokul öğrencisinin hayatını anlatan, maceralı, merak ve ilgi uyandırıcı bu kitabı başta da belirttiğim gibi çocukların yanı sıra anne babalara da öneririm. Zira çocuklarımızı anlamazsak onlara yardımcı olamayız. Anlamanın bir yolu onlarla sohbet etmek, konuşmaksa diğer bir yolu da onları anlatan, onlara hitap eden kitapları okumaktır.
Menekşe İstasyonu ile ilgilenenler için yazım
http://ilerihaber.org/icerik/perge-dundar-tanitti-menekse-istasyonu-11365.html
|
- EĞİTİM HAKKIMIZ SÖKE SÖKE ALIRIZ - 6 Haziran 2022
- Zeka mı? O da ne? - 3 Ağustos 2018
- Taşkafa; İdil ve inatçı dedesi… - 20 Nisan 2018
FACEBOOK YORUMLARI