Arjantin asıllı bir psikanalist olan Juan David Nasio, Aşk Acısı’nda Freud ve Lacan’ın kavramlarından beslenerek kendi kuramını oluşturuyor.
Şarkılarda hep aşktan bahsedildiğini ilk kez fark ettiğimde küçük bir kız çocuğuydum. Neden aşkla ilgili bu kadar şarkı var acaba? diye düşünmüştüm kendi kendime. Hayattaki her “mesele”nin özünde “aşk” olduğunu ise sonradan öğrenecektim.
Psikanalize göre ilk aşk nesnemiz annemizin memesi; yani annemizdir. Bu nesne ile kurulan ilişkinin düzeyine, varlığına ve hatta yokluğuna göre de hayatlarımız şekillenir. Sigmund Freud 1888-1905 yılları arasında yeni bir bilim icat eder. Psişe (psyche) latince ruh anlamına gelir. Psikanaliz ise en kaba tabiriyle “Ruh Bilimi”dir. Bilinçte ve bilinçdışında var olan her “şey” analiz konusudur. Şüphesiz aşk acısı da bunlardan biridir.
Arjantin asıllı bir psikanalist olan Juan David Nasio, Aşk Acısı’nda psişik bir acı olan aşk acısını inceliyor. Freud ve Lacan’ın kavramlarından beslenerek kendi kuramını oluşturuyor. Aşk nedir? Aşk acısı nedir? Neden aşk acısı çekeriz? Aşk acısı biter mi? Aşk acısı nasıl biter? vb. Soruların yanıtlarını detaylıca açıklıyor. Oldukça ilgi çekici ve can yakıcı bir konu değil mi? Öncelikle belirtmek isterim ki haberler iyi. Nasio’ya göre:
“Acıdan ölünmez. Acı oldukça, kötüyle savaşmak ve yaşamaya devam etmek için gerekli güç elimizde demektir.”
Nasio kitabına trajik bir vaka örneği ile başlıyor. Uzun seneler anne olmak için çabalayan ve sonunda bu arzusuna kavuşan Clemence, doğumdan üç gün sonra Nasio’yu arar ve bebeğini kaybettiğini söyler. Bebeği hastanede ölmüştür ve ölüm sebebi bilinmemektedir. Bu örnek vaka üzerinden kayıp ve yas konusunu inceler. Çünkü aşk acısında da söz konusu olan bir kayıptır. Aşk acısı çektiğimiz süreç de aslında bir yas dönemidir. Psişik acıyı açıklarken “Temeli aşka dayanmayan hiçbir acı yoktur.” der.
Clemence yas sürecindeyken psikanaliz seanslarına gelmeye devam eder. Çevresindeki insanlar ona “Yeni bir çocuk yaparsan acın diner.” şeklinde bir teselli verirken onlardan ne kadar tiksindiğini ve nefret ettiğini söyler. Nasio’nun bu noktada ağzından sihirli bir cümle çıkar. Bu cümle o kadar sihirlidir ki, Clemence’in acısının dinmesini sağlar. Bu cümlenin ne olduğunu kitabı okuduğunuzda anlayıp, eminim çok şaşıracaksınız.
Psikanalitik bakış açısına göre, fiziksel acı ile psişik acı arasında, ya da tam olarak, fiziksel acıya özgü olan duygu ile psişik acıya özgü olan duygu arasında bir fark yoktur.
Yani sevdiğimiz bir insan öldüğünde, bedenimizden bir uzuvumuzu kaybettiğimizde veya sevgilimizden ayrıldığımızda hissettiğimiz acı ve sonrasında gelişen süreç aynıdır.
“Aşk sevilenin bilinçdışındaki düşlemsel varlığıdır.”
“Sevilenin kaybedilmesi benin dışında değil içinde gerçekleşen bir kopmadır.”
Görüldüğü gibi aşk da, ayrılık da dışarıyla ilgili bir durum gibi gözükse de aslında tamamen içsel bir meseledir. Dolayısıyla içeride halledilmesi gereken bir meseledir. Dışarıda değil. Tüm bunların nasıl yapılacağına dair farkındalık kazanmak isteyen “meraklı” kişileri kitabı okumaya davet ediyorum.
Psikanalitik bir eser ne kadar basit bir dille yazılabilirse o denli sade bir dille yazılmış olan kitap, başarılı bulduğum bir çeviri ile türkçeye kazandırılmış.
“Aşk bir bekleyiştir ve acı bu bekleyişin tahmin edilemeyen bir şekilde aniden kopuşudur.”
Aşkı beklemiş, bekleyen, acısını ise yaşamış ve yaşıyor olan herkese şimdiden iyi okumalar dilerim.
- AŞK ACISI
- Yazar: J.D. NASIO
- Çeviri: HATİCE BAKANLAR – CANAN COŞKAN
- Yayınevi: İmge Kitabevi
- Sayfa Sayısı: 170
- Baskı Yılı: (ilk baskı 2007)
- Gezi ve Psikanaliz - 2 Haziran 2017
- İkinci Hayat - 25 Mayıs 2017
- Psikanalizin Unutulmuş Kadın Öncüsü - 8 Mart 2017
FACEBOOK YORUMLARI