Tribündeki Ötekilerin Sıradışı Hikayesi: St. Pauli

Koşullar ne olursa olsun, herşeyin yenmek ve yenilmek olmadığını bilen St. Pauli ve benzeri taraftar grupları, direnmeye devam ediyor.

Almanya ulusal takımı; geçtiğimiz ay katıldığı iki turnuvada, –kıta şampiyonlarının katıldığı– Konfederasyon Kupası’ndan ve 21 Yaş Altı Avrupa Kupası’ndan şampiyon olarak ayrıldı. Bu durum; Almanya’nın, 2014 Dünya Kupası’nı da aldığı düşünüldüğünde, dünya futbolunu domine etmesi anlamına geliyordu. Üstelik Konfederasyon Kupası’na önemli yıldızlarını götürmeyerek, geleceğin yıldızı olması beklenen genç bir kadroyla şampiyon olmayı başarıyorlardı. Halbuki, Almanya futbolu çok yakın bir zamana kadar çöküş içerisindeydi. Uluslararası sampiyonalardan başarı elde edilemediği gibi, ülke futbolu izleyenler için pek tat vermiyordu. Ülke; yeni yıldızlar yetiştiremiyor, tribündeki seyirci sayısı azalıyor, futbol holiganizm ve şiddete teslim oluyordu.

Ancak; 2000’li yılların başında, Almanya’da futbolu yönetenler, göçmen çocuklarını sisteme entegre edecek ve onları altyapıda yeteneklerini gösterebilecekleri bir düzenlemeye yöneldiler. Bunu başarıyla yapan Fransa’nın durumu ortadaydı. Hem futbolcu yetiştirilecek, hem de onların eğitmenleri olan antrenörler yetiştirilecekti. Yapılan düzenleme, kısa zamanda meyvesini vererek, yukarıdaki başarıların gelmesini sağladı. Bunda, 50+1 kuralı denilen, kulüplerin zenginlere satılmasını engelleyen düzenlemenin varlığının ve Alman seyircisinin, diğer ülkelerdekinin aksine, kendi futbol kültürüne sıkı sıkıya bağlılıklarının etkisi büyüktü.

Almanya futbolu; önemli bir ekol değişimine giderken, mütevazi bir kulüp olan St. Pauli ise, tüm bu yaşananlardan azade, kendi değişimini geçiriyordu. Öyle ki; Hamburg şehrinin, köklü bölgelerinden olan St. Pauli, bu değişimi saha içerisinden çok saha dışarısında geçiriyordu. St. Pauli bölgesi, Avrupa’nın vebadan kırıldığı dönemlerde, karantina bölgesi olarak görülmüş, uzun yıllar süren savaş yıllarında, sınır bölgesi olması nedeniyle sürekli olarak baskı ve zulüme maruz kalmıştı. Bu kimlik; günümüze kadar farklılaşarak devam etmeyi sürdürmüş, öğrenciler, punklar, hayat kadınları, yoksullardan oluşan bölge halkı Almanya’nın ötekileri olarak görülmeye devam etmişlerdir.

St. Pauli’yi meydana getiren bu ötekiler toplamı, bölgenin takımını sahiplenerek, futbol piyasasının ilişkilerine aykırı bir taraftar topluluğunu meydana getirdiler. İthaki Yayınları tarafından basılan Nick Davisson imzalı Korsanlar, Punklar ve Siyaset – FC St. Pauli: Radikal bir futbol klübüne aşık olmak isimli kitap, bu yolculuğun detaylı bir anlatımına girişmeye çalışıyor. Kendisi bir İngiliz olan Nick Davidson, İngiltere futbolunun piyasa koşullarına yenilmesi ile, farklı arayışlara gitmiş ve en nihayetinde St. Pauli’yi farketmesi pek uzun sürmemiş. İngiltere’den uzun yolculuklar sonrası St. Pauli maçlarına gitmeye başlamış, kısa zamanda kendisini kulübün en sıkı yurtdışı takipçilerinden biri olarak bulmuş.

Korsanlar, Punklar ve Siyaset; St. Pauli hakkında İngilizce yazılan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Öyle ki; kulübün yurtdışında tanınmasına önemli bir katkısı olmuş durumda. Ayrıca; St. Pauli tarihinden, taraftar topluluklarına, punklardan, kuru kafa logolu bayraklara kadar kulübü bugüne getiren ne varsa bir taraftarın gözünden görme imkanına sahip oluyorsunuz. Bu aynı zamanda kitabın edebi anlamda çok şey beklenmemesi anlamına da geliyor. Yazar çoğu zaman akıcılık ve olayları öyküleştirme sorunu yaşıyor. Ama ne olursa olsun yazarın samimiyetini anlıyor ve anlattığı St Pauli hikayesinin samimiyetini yakalayabiliyorsunuz.

Türkiye şartlarında; St. Pauli gibi ırkçılığa, homofobiye, savaşa, şiddete vb karşı bir çok taraftar topluluğu bulunuyor. Ancak bunların pek azı, St. Pauli’de olduğu gibi kulübü değiştirme ve dönüştürme özelliğine sahip. Kısa bir örnek vermek gerekirsek; St. Pauli ve Gençlerbirliği’nin eski oyuncusu Deniz Naki, Amed Spor’da oynarken terör örgütü propagandası yapmaktan ötürü cezalandırılır. Buna ilk tepkiyi veren yine St. Pauli taraftarı olmakta gecikmez. Tüm taraftarlar “Hepimiz Deniz Naki’yiz sloganı ile futbolcuyu sahiplenirler. Ian Joy’un önsözde bahsettiği gibi; “futbolun ruhu en çok para veren alıcıya satılıyor.” Ancak koşullar ne olursa olsun, herşeyin yenmek ve yenilmek olmadığını bilen St. Pauli ve benzeri taraftar grupları, direnmeye devam ediyor.

  • Korsanlar, Punklar ve Siyaset
  • FC St. Pauli: Radikal bir futbol klübüne aşık olmak
  • Yazar: Nick Davidson
  • Çeviri: Ulaş Uçan
  • Türü: Spor
  • Baskı Yılı: Haziran 2017
  • Sayfa Sayısı: 328 Sayfa
  • Yayınevi: İthaki Yayınları
Serkan Atak
Vinkmag ad

Read Previous

Tudem’den Mavisel Yener için özel ay…

Read Next

Akhisar’ın M. Gorki’si; Fahri Erdinç

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *