Türkiye’nin İlk Yayıncı Kataloğu: Arakel Kitaphanesi Esami-i Kütübü

Bugün sıkça rastladığımız yayın kataloglarının ilki 1884 yılında basılan Kitapçı Arakel’in kataloğudur

Yayıncıların yayınladıkları eserleri bir yayın kataloğunda toplayıp okuyucularına toplu olarak sunmaları çok rastlanan bir uygulamadır. Kitap Eki okuyucularına bu yazımızda yayıncılıkla ilgili bu özel uygulamanın ülkemizde yayınlanan ilk örneği olan ilk kitap kataloğunu tanıtacağız. Bu katalog bundan 132 yıl önce 1884’ de yayınlanmıştır. Dönemin en tanınmış yayıncısı, o günlerin tâbiriyle “Kitapçı Arakel” in gerek kendi yayınladığı gerekse kitapçı dükkanında sattığı bütün yapıtlarıları kapsayan bir katalogdur.

Sözkonusu katalog, bir yayın kataloğunun ne olduğunu anlatan 6 sayfalık bir giriş yazısı ile tam 968 kitabı tanıtan katalog bölümü ve pembe kağıda basılan 8 sayfalık bir dizin kısmından oluşmaktadır. Bu ilk katalog dönemin okuyucularının ilgisini çekmiş olmalı ki izleyen yıllarda yeni basılan kitapları tanıtan yedi adet eki çıkmıştır. Bu arada o yılların Arakel gibi sahipleri hep Ermeni olan diğer yayınevlerinin yani Kasbar, Asır ve Vatan Kitaphaneleri’nin de kendi kataloglarını çıkardıklarını görüyoruz. Bunları dönemin ender Türk kökenli yayıncılarından Tüccarzâde İbrahim Hilmi Bey’in sahibi olduğu ileriki yılların ünlü yayınevi Hilmi Kitabevi olacak Kitabhâne-i Hilmi’sinin katalogları izleyecektir.

Kitapçı Arakel (?-1912) hakkında pek ayrıntılı bilgi yoktur. Kayseri doğumlu olan kitapçı Arakel Efendi Tozluyan gazete müvezziliğinden yetişmedir. Kitapçı dükkanını 1875 yılında kurmuştur; kendine ait matbaasını da 1898 yılında faaliyete geçirmiştir. Kitabçı Arakel’in sürekli çalıştığı yazarlar arasında dönemin önemli edipleri Halid Ziya Uşaklıgil, Ahmet Rasim ve devrin önemli dergisi Servet-i Fünun’un sahibi Ali İhsan Tokgöz de vardır. Halit Ziya Arakel Efendi’den “Kırk Yıl” isimli hatıralarında “ zamanın en yetenekli ve en cesur yayıncısı” olarak söz etmektedir. Arakel Efendi, Muallim Naci ile kendisinin birlikte hazırladığı “Tâlim-i Kıraat” adlı kitabının 36. baskısını Sirkeci’de Musullu Hanı’ndaki matbaasında gerçekleştirdikten sonra 1912 Nisan’ında vefat etmiştir.

Arakel Efendi’nin bir özelliği yazarlarına karşı hasis olmamasıdır. Örneğin Ahmet İhsan, Arakel Efendi için çevirdiği Jules Verne’in kitaplarından aldığı çeviri paralarıyla ilk matbaasını kurmak olanağını bulur.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Edebiyat Hatıraları” isimli yapıtında da Arakel Efendi ile ilgili ilginç bir anı vardır. Yazarımız çok genç yaşlarında yazdığı ve çok başarılı olduğunu zan ettiği ve sonra “Nadide “ ismiyle yayınladığı romanını Ahmet Mithat Efendi’nin bir beğeni mektubuyla Kitapçı Arakel’e götürdüğünü ama ünlü yayıncının beğeni yazısını bile okumaya gerek duymadan gayet soğuk bir davranışla kendisini kapı dışarı ettiğini anlatıp “Bir fatih edasıyla girdiğim dükkândan nefret ve galeyan ile ayrıldım” der.

Kataloğa dönersek, “giriş” bölümünde kendi değişiyle “sahib-i defter” Arakel Efendi; kataoloğu çıkarmanın nedenini şöyle açıklar:

Ama vatan çocuklarının Padişahımız Efendimiz sâyesinde edindikleri okuma merakını tatmin için istedikleri kitapları kolaylıkla arayabilecekleri bir katalog yoktur.”

Bu sözlerden sonra şunları da eklemeyi unutmaz:

İş bu katalog öyle sanıldığı gibi pek de kolaylıkla vücuda getirilmiş bir şey olmayıp, basılıp ortaya çıkıncaya kadar hacmine oranla epeyice masrafa neden olmakla meccanen verilmeyip fakat yalnızca bir bölüm masrafımızı kapatabilmek için göreceli olarak ehven bir fiyatla satışa sunulmuştur.” Yani katalog bedava değildir(!)

Ülkemizdeki bu ilk katalog kitap konularına göre bölümlere ayrılmıştır. İlk beş bölüm dini kitaplarla hukuk kitaplarına aittir ve 131 kitabı kapsar. Altıncı bölüm şiir kitaplarını ihtiva eder ve bu bölümde 45 kitap tanıtılır. Örnek olarak döneminde çok tutulan Recaizâde Mahmut Ekrem’in “Zemzeme” isimli şiir kitabının tanıtımını sadeleştirerek veriyoruz:

Zemzeme: Zamanımızın tanınan yazarlarından Recaizâde Mahmut Ekrem Beyefendi’nin eserlerinden olup Nağme-i Seher isimli şiirlerinden sonra söylemiş olduğu nefis şiirlerin bir kısmı olduğundan diğer eserleri gibi bu da gayet şevk ve ibret vericidir(!) Ebüzziye Tevfik Bey’in matbaasında basılmış olup basımı ve kağıdı nefis ve genel beğeni kazanmış aranılan eserlerdendir.”

Yedinci bölüm çeşitli dergileri içerir ve 23 dergi tanıtılır. Sekizinci bölüm o zaman “Münşeat” denilen yazışma ve mektup örneklerini içeren kitaplardır ve 37 kitap tanıtılır. Dokuzuncu bölümdeyse 28 sözlük okuyuculara sunulmaktadır. Bu bölümden de Şemsettin Sami’nin ünlü sözlüğü “Kamûs-ı Fransevi” yi tanıtan satırları alıntılıyalım:

Kamus-ı Fransevi: Ünlü muharrir Sami Beyefendi’nin seçkin eseri olup gayretli yayıncı Mihran Efendi’nin himmeti sonucu olarak basılmış; Fransız dilinin kullanılan bütün kelimeleriyle birlikte bilim, fen ve çeşitli sanayi dallarının özel terimlerini içerip söz konusu dili bilenler ile tahsil etmekte bulunanlara gerekli ve mükemmel bir eserdir. İki sütun üzerine 1630 sayfadan ibarettir. İki cins kağıt üzerine basılmıştır. Birinci cins kağıtlısı bir lira olup ikincisi 65 kuruştur.”

Bir sonraki bölüm aralarındaki ilişkiyi çıkaramadığım macera ve biografi kitaplarıdır. Bu bölümde Robinson Cruzeo’nun yanında Diyojen, Benjamin Franklin, Napoleon, İbni Sina biyografileri de bulunmaktadır.

Daha sonraki bölümlerde 13 adet gezi kitabı, 24 siyasetle ilgili kitabı, 56 adet şiir ve nesir antolojisi, 89 adet tarih kitabı tanıtılmaktadır. Onbeşinci bölüm hıfz-ı sıhha kitapları yani tıpla ilgili eserleri kapsamaktadır ve 15 kitaptır.

Onaltıncı bölüm ise kataloğun en ilgi çekici bölümüdür. Bölümün adı “Edebiyattan Tiyatro Kitapları” dır ve sıkı durun tam 112 kitap tanıtılmaktadır ve kataloğun en çok kitabı içeren bölümüdür. Bir başka deyişle katalogdaki her dokuz kitaptan biri tiyatro kitabıdır. Zamanımızın çok bilir “ülemay-ı kirâmı” bu olağanüstü olguyu acaba nasıl yorumlar?

Tiyatro kitapları arasında yerli yazarlar kadar Batılı yazarlardan da çeviriler var. Örneğin William Shakespeare”den “Kış Masalı” çevrilmiş ve yazar “İngiliz meşâhir-i üdebasından” (İngilterenin ünlü ediplerinden) diye tanıtılmıştır ama aynı yazarın ünlü eseri Othello’nun çevirisini tanıtan yazıyı okuyunca apışıp kalıyorsunuz:

Othello: Bu eser de tiyatro külliyatının bir bölümü olup önce İtalya’da büyük bir opera olmak üzere tasvir olup sonra Fransızcaya çevrilip trajedi şekline getirilmiştir. İçeriği Arap çocuklarının mertliğini belirttiğinden özellikle seçilerek dilimize çevrilmiş- tir.”

Gördüğünüz gibi tanıtma yazısında diğer tiyatro oyunlarını tanıtırken yapıldığı şekilde oyunun konusundan ve yazarı olan Shakespeare’den hiç söz yok. Osmanlı o dönemde Shakespeare’i tanımıyordu diyemeyiz, yukarıda değindiğimiz gibi kendisinden bu bölümde söz edilmiş. Tanıtımın asıl ilginç tarafı Arap çocuklarının mertliğinden söz ettiği için özellikle dilimize çevrildiğinden söz edilmesi. Bu açıklama gezginci tiyatro truplarının uzun yıllar Anadolu’da Othello’yu “Arab’ın İntikamı” diye oynamalarını da açıklıyor mu?

Kataloğumuzun 20. bölümünde 49 roman tanıtılıyor ; bunların büyük bölümünü melodram ağırlıklı Fransız romanları oluşturuyor. 22. bölümde bilim kitapları adı altında 26 matematik,6 muhasebe,5 kimya, 10 coğrafya kitabı tanıtılıyor. Bir sonraki bölüm tarımla ilgili kitaplar.Tavukçuluk, arıcılık, meyva ağacı yetiştiriciliği arasında ne hikmetse Ahmet Mithat Efendi’nin “Ekonomi Politik” isimli kitabı da tanıtılıyor.

Kataloğun en eğlenceli ve sonuncu bölümü ise 49 kitabın tanıtıldığı “Kitâb-ı Muhtelife” yani çeşitli konulardaki kitapların tanıtıldığı bölüm. Bu bölümde bir taraftan ahlâk ile ilgili kitaplar bir taraftan hokkabazlık,yemek, avcılık, şarkı kitapları, yıldız falıyla ilgili eserler hatta leke çıkarma yöntemlerini anlatan yapıtlar tanıtılıyor. Bu bölümdeki bir ilginç kitap da Mehmet Emin Bey tarafından yazılan ve 1876’da basılan “Esrâr-ı Farmason” isimli dilimizdeki masonlukla ilgili ilk eserlerden biri. Tanıtım yazısında Mehmet Emin Bey’in mason olduğu yazılıyorsa da kitabın masonluk karşıtı bir yapıt olduğu okununca anlaşılıyor. Bu bölümden vereceğimiz son örnekse ilk basımı 1883’de yapılmış ve izleyen yıllarda dört kez daha basılmış ve Ayşe Fahriye Hanım isimli bir kadın yazarın eseri olduğu iddia edilen bir yemek kitabı. Bugünlerde ortalığı kasıp kavuran yemek kitaplarının ilk örneklerinden biri olan bu eser şöyle tanıtılıyor.

Ev Kadını: Eserin yazarı Ayşe Fahriye Hanım olup bu kitap ev idaresine gerekli tüm önlem ve eylemleri tanıtmasıyla yalnız kadınlara değil erkeklere de pek gereklidir. İçerdiği bilgilerin gereği yapılırsa düzeni ve bereketi sağlar, karı koca arasında hoşnutluğa neden olur…Tanesi 20, ciltlisi 25 kuruştur.”

Kitapta yalnızca yemek ve tatlılar değil şarap ve likör üretimi de anlatılıyor. Bu arada rakı üretiminden de söz ediliyor ama Ayşe Fahriye Hanım, şarap üretimini anlatırken yazmadığı bir hususu bu bölümde özellikle vurguluyor yani rakı üretimini anlattığı bölümün başında rakının kötülüklerinden uzun uzun söz ediyor ve sonunda “ama yine içecekseniz bari âlâsını benim tarifime göre imal edin öyle için” diyor.

Ne diyelim herhalde saygıdeğer hanımefendi de günümüzün bazı entellektüelleri gibi şarap ve emsalini “üst kültür” , Osmanlının deyimiyle yâr-ı kâdimimiz rakıyı “alt kültür” ürünü sayıyor(!)

Erol Üyepazarcı
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Kadın olmak; acıdır, acımaktır – Karaliçe ve Sonra

Read Next

İletişim Yayınları’ndan bir klasik; Israel Potter

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *