Uçuşan Etekler

Ölümün ardından yazmış baba-oğul yıllar önce… Şimdi, kendisi de yok aramızda. John Berger önemli bir yazardı. Üretkendi. Sözcüklerini ince eleyip sık dokuyarak birkaç katmanda anlamlı olmasına özen göstererek yazandı… Çiçekler çelenk örsün başucunda.

“…senden önce ölürsem eğer, dedin bana,
bayatlamış sözcüklerden ve gecikmiş buluşmalardan
esirge beni…”

Zorlu bir uğraşın ardından kendi başınıza kaldığınızda, bir anlamda muhasebesini yaparken yaşadıklarınızın, doluya koyarsınız almaz, boşa koyarsınız dolmaz da bir türlü istediğiniz sonuca ulaşamazsınız ya… İçinizde ırmaklar çağıldar, fırtınalar kopar, gök gürültüleri arasında bardaktan boşanırcasına yağmur yağar, kar yolları kapar, güneş yazı yabana döndürür her yeri, kuşların cıvıltısı kötü seslere dönüşür… Nedenini, niyesini bilemezsiniz. İşte tam o anda ne konuşulanları ne okuduğunuzu ne de elinizdeki yaptığınız işi anlarsınız. Başa dönmeniz gerekir.

Acı acıya, su sancıya…

Tam da bunu anlatıyor John Berger. Tam da bu söylediklerimi, tabii ki çok daha güzel, çok daha bütüncül ve çok daha geniş anlatıyor. Sizi, en çok da kendisini aslında, sıyırmak istiyor o travmatik ortamdan, duygudan. “Solo müzik dinlerken, çoğu zaman başlangıçta insan bir başkasına hitap edildiği, kendisininse kulak misafiri olduğu izlenimine kapılır.” (s.14)

Okurun kendisinin yerine geçebileceği gerçekliğini unutmaksızın söylüyor bunu.

Acıyı yaşamak zordur, kaldı ki paylaşmak… Kuşkusuz acı paylaşıldıkça azalır, ama buradaki paylaşımdan kasıt, acıyı dillendirmek, anlatmak, aktarmak… okurun da o acıyı aynı şiddette, aynı düzeyde duymasını sağlamak.

Acı paylaşılabilir mi?

Şairini şiirce dile getirdiği, “Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz” (Özdemir Asaf) gibi acının da paylaşılamayacağını söyleyenler var. Olacaktır da, ama paylaşılabileceğini ve paylaşıldığından da güzellikler (estetik duygular) doğacağını somut olarak görüyoruz John Berger’in Yves Berger ile birlikte yazdığı “Uçuşan Etekler”de.

“Cesaretinin güzelliği sonuna kadar yalnız bırakmadı seni. Ve zamana inat şimdi bizimle. Sessizliği dolduruyor.” (s. 26) dediğine göre paylaşımın belli bir sonucu da alınabiliyor. Hepimiz için geçerli bu. Hepimiz yaşadıklarımızdan süzüyoruz bir şeyleri ve kimini reddedip atıyoruz, kimini ise sadece inkâr ediyoruz.

Ret ile inkâr

Bilimsel ve geniş bir tartışma açmak değil derdim. Okuduklarımdan süzdüklerimle, sizlerin de sözünü ettiğim kitabı okumanızı; bağlı olarak kendi duygularınıza uyanları süzmenizi ve onlarla daha bir güçlü, güzel, coşkulu, heyecanlı, mutlu(!!!) olmanızı istiyorum. Yani tek amacım bu. Birazcık da tartışmanızı tabii, duygularınızı paylaşmanızı… Beğenmişseniz (tabii ki kitabı) arkadaşlarınıza, yakınlarınıza anlatacaksınızdır. Okudukça daha bir yaşanabilir olacaktır Dünya. Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız böyle işaret ediyor. Dilerseniz, bu yolu tutabilirsiniz, dilerseniz de unutmayı tercih edersiniz bu yazıyı. Karar sizin ve kararınız muhakkak ki en doğrusudur, inanın.

İşte o nedenle tümden silip atmak yerine, iyisini süzerek alıp kötüsünü çıkarıp atmak, iyisini sürdürmek gerek. Benim anladığım ret ve inkâr bu. Tasada ve kıvançta, hastalıkta ve sağlıkta bir arada olmanın; acıda da, sevinçte de, hüzünde de, çalışmada da yansıması. Yves Berger ile John Berger bunu kanıtlıyor işte.

Bir ağıt

Yves Berger, annesine, ilk sergisini haber veriyor, ilk sayfada hüzün yüklü. “Uçuşan Etekler”in alt başlığı “Bir Ağıt”, dolayısıyla hüzün de yoldaşı acının. Baba oğul; anne ve eşten çok, arkadaş olan Beverly’nin arkasından, kimi zaman iç içe geçen, birbirine karışan duygularını aktarıyorlar. Çizimler de var, öykücükler de… Zaten girişte neler duyumsadığımı anlatmaya çalışmıştım.

Bir şiir bu “ağıt”; bir bulut, bir an için Güneşi kapatan ama ardından da yakan; bir nehir, taşan, önüne geçeni silip süpüren… En çok da duygu seli; kısa, öz ve alabildiğine duru ama yoğun. “Geçmişe bakıyoruz, bakarken senin de bizimle birlikte olduğunu hissediyoruz. Elbette saçma bu, çünkü sen geçmişle geleceğin var olmayacağı bir yerde, zamanın ötesindesin. Buna rağmen bizimlesin.” (s. 33)

Bundan daha yoğun, bundan daha somut duygu aktarımı olabilir mi? Sanki Orhan Veli’nin “Dokunabilir misiniz, / Gözyaşlarıma, ellerinizle” dizelerini yanıtlıyorlar.

 

  • Uçuşan Etekler
  • Bir Ağıt
  • Yazar: Yves Berger, John Berger
  • Çeviri: Beril Eyüboğlu
  • Türü: Mektup
  • Baskı Yılı: Nisan 2014
  • Sayfa Sayısı: 44 Sayfa
  • Yayınevi: Metis Yayınevi
Korkut Akın
Latest posts by Korkut Akın (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Ne Yediğini Göster, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim

Read Next

Yol Arkadaşım

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *