
Evire Çevire, 90’ların sonunda çeviriyle ilgili uğraşlarını bölümün ötesine taşımak isteyen çeviri öğrencilerinin kurduğu Boğaziçi Üniversitesi Çeviri Kulübü’nün resmi dergisi. Dolayısıyla dergiyi kulüp üyeleri olarak hazırladık.
Kitap Eki, 16 Temmuz’dan itibaren her ay bir dosya konusu, her hafta dosya kapsamındaki röportajlar, incelemeler ve videolarla yayında. İlk dosya konumuzu, çocuk edebiyatı üzerine, “Yetişkinlerin Dünyasında Çocuk Edebiyatı” başlığı ile hazırlamaya karar vermiştik. İkinci dosyamız ise polisiye edebiyat üzerine “Edebiyatta Suç ve Suçlu”, üçüncü dosyamız ise “Edebiyatta Hayal Gücü ve Bilim kurgu” başlığı ile yayınlandı. Dördüncü dosyamızı ise kampüslere, üniversitelere açılmaya karar vererek ve “Kampüslerde Üretim: Üniversite Yayınları” başlığı ile hazırladık.
Boğaziçi Üniversitesi Çeviri Kulübü‘nün yayını olan Evire Çevire dergisi, bu dosya kapsamında konuşmak istediğimiz önemli bir yayın. Bu nedenle bizler de dergi ekibinden Rafet Koca ile üniversite ve ülkedeki çeviri faaliyetlerinden dergiciliğe uzanan sıkı bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar dileriz.
Öncelikle sizleri biraz tanıyalım. Nasıl bir araya geldiniz, Evire Çevire’yi çıkarma fikri nasıl oluştu?
Evire Çevire, 90’ların sonunda çeviriyle ilgili uğraşlarını bölümün ötesine taşımak isteyen çeviri öğrencilerinin kurduğu Boğaziçi Üniversitesi Çeviri Kulübü’nün resmi dergisi. Dolayısıyla dergiyi kulüp üyeleri olarak hazırladık. Yazarlar ve çevirmenler çoğunlukla kulüp üyeleriydi. Evire Çevire, kulübün kurulduğu yıllardan beri bazen düzenli bazen de düzensiz olarak çıkarılıyor. Ama mutlaka, bir şekilde çıkıyor diyebilirim. Biz de, bir süredir kulübü tekrar aktifleştirdikten sonra, dergiye devam etmek istedik, geleneği sürdürelim dedik.
Dergide hangi konulara ne kadar yer veriyorsunuz? Çevrilecek yazılara nasıl karar veriyorsunuz, dergi ekibiyle neler okuyor, neler tartışıyorsunuz? Kısacası bir Evire Çevire sayısı nasıl hazırlanıyor?
Kulüp olarak dergi için ayrı toplantılar alıyoruz. Çevrilecek metinler ya da yazacağımız yazılara bu toplantılarda karar veriyoruz. Üyeler, yayın kuruluna da danışarak kendi metinlerini seçebiliyorlar. Son sayımızda dosya konusu gibi bir kaygı gütmedik, çünkü dergi çok uzun süredir çıkmıyordu. Yani bu sayı, bir “Yeniden merhaba!” sayısı oldu, ancak genel olarak gündeme de dokunan bazı unsurlara da yer vermeye çalışıyoruz. Çeviri camiasında konuşulanlardan etkilenip bu konularda iki kelam edebiliyoruz. Bunun dışında çevrilmesini değerli bulduğumuz metinlere mutlaka yer veriyoruz. Daha sonra da tahmin edilebileceği üzere çeviri, redaksiyon ve tasarım süreçleri geliyor.
Üniversitelerdeki çeviri faaliyetlerini nasıl görüyorsunuz? Yanılmıyorsam kulübünüzün Boğaziçi Yayınları’ndan çıkan bir öykü derlemesi de var. Bu tip faaliyetler yaygın mı üniversitelerde?
Aslına bakılırsa antolojimiz, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkmadı. Kulüplerin Boğaziçi Üniversitesi Matbaası’ndan her yıl belirli sayılarda dergi, antoloji vb. bastırma hakları var. Biz de aslında bu hakkımızı kullandık, hem dergi hem de antoloji için. Çeviri faaliyetlerine gelecek olursak, kulübümüz üniversitede (zaten ismi gereği) bu faaliyetlerin başını çekiyor. Atölyeler, söyleşiler düzenliyoruz. Bunların içerikleri kulüp içi ve kulüp dışı talebe göre şekillenebiliyor. Bizim dışımızda, Edebiyat Eleştirisi ya da Evrim Ağacı gibi toplulukların çeviri faaliyetleri bulunuyor. Bu çalışmaları faydalı buluyoruz, bunları beslemeye ve onlardan beslenmeye çalışıyoruz. Bunun dışında, her dönem bölümümüz çeşitli çeviri etkinlikleri düzenliyor. Mesela geçtiğimiz günlerde Çeviribilim bölümü “Arap Şiirinde Nâzım Hikmet Etkileri” adlı bir söyleşi düzenlendi. Yani üniversitede bazı dönemler çeviri açısından epey verimli geçiyor diyebiliriz.
Üniversite yönetimi ya da hocaları yayınlara gerek maliyet gerekse dağıtım açısından ne ölçüde destek çıkıyor? Öğrencilik koşullarında bir dergiyi düzenli şekilde çıkarabilmek gerçekten çok zor olmalı.
Şimdiye kadar basım işlerinde hep okul matbaasını kullandığımız için, neyse ki basım sürecinde pek mali kaygımız olmadı. Kulübün geri kalan mali ihtiyaçlarını aidatlarla gidermeye çalışıyoruz. Dağıtım sürecinde ise kendi başımızaydık. Yönetimden ve hocalarımızdan herhangi bir şekilde destek aldığımızı söylememiz zor. Ama bir istisna var. Kulüp aktifleştiğinden beri yakın ilişki içinde olduğumuz bir hocamız var. Etimoloji derslerimizi veren hocamız Bülent Aksoy. Bizimle epey ilgilendi. Dergimize daha önce de yazı yollamıştı, bir sonraki sayımızda da bir yazısı yer alacak. Onunla defalarca atölye düzenledik. Söylemeden geçmek istemedim.
Üniversite öğrencilerinin çeviri ile ilişkisi ne durumda peki? Dergi ekibinde daha çok çeviri bölümünden öğrenciler mi bulunuyor?
Dergi, antoloji vb. çıkaracağımızı söylediğimizde ya da söyleşi, atölye duyurusu yaptığımızda farklı bölümlerden öğrenciler ilgi gösterebiliyor. Farklı okullardan öğrenciler de dergiye katkı sunabiliyor. Evire Çevire’nin son sayısı için farklı bölümlerden yazı ve çeviri yollayanlar zaten vardı. Bunun dışında, İstanbul’un diğer ucundan atölyelerimize katılanlar da oluyor. İnsanlar, çeviriyle özel olarak ilgilenmeseler de, çeviriye dair bir şeyler söyleme veya bir çeviri metin ortaya koyma konusunda istekli görünüyor.
Türkiye genelinde ya da diğer üniversite yayınları içerisinde takip ettiğiniz ya da takdir ettiğiniz başka dergiler var mı?
Çeviribilime, bu alanın gidişatına ve geleceğine dair her geçen gün yeni kitaplar çıkıyor. Yeni makaleler yayımlanıyor. Bunları takip etmeye çalışıyoruz. Bazı üyelerimiz hocalarımızın akademik çalışmalarını da takip etmeye çalışıyor ancak düzenli olarak takip ettiğimiz bir çeviri dergisi yok.
Türkiye’deki çeviri faaliyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz peki? Bu konuda eksiklerimiz var mı?
Türkiye’deki çeviri faaliyetleri hakkında genel anlamda pek iyi şeyler düşündüğümüzü söyleyemem. Ülkemizde çeviri politikası bulunmuyor. Belirli girişimler olmuş olsa da, “yeterli çeviri nedir?” sorusuna yanıt verebilen ortak bir mevzuat oluşturulmamış. Herkes bu soruya kafasına göre cevap veriyor. Büyük bir dağınıklık var ve emek sömürüsü almış başını gitmiş. Eksik gerçekten çok. Bu akademik bir çalışmanın bir konusu olabilecek kadar uzun bir mesele. Ama elbette birtakım önemli girişimler de bulunuyor. Öğrenci kulüplerinin belirli çabaları var. Örneğin bizim de üyesi olduğumuz TÜÇEB bu konuda atılmış büyük bir adım, yıllardır çeviri çalıştayları düzenliyor, ülkenin dört bir yanındaki çeviri kulüpleri, çeviri öğrencileri arasında bağ kuruyor. Çevirmenlere bir yaşam alanı açmaya ve onları belirli ilkeler ışığında bir araya getirmeye çalışan Çeviri Köyü projesi de bence bu önemli girişimlerden bir tanesi.
Üniversitelerde okuduğu kitaplar ya da izlediği filmler üzerine düşünmek, bir şeyler karalamak ya da okuduğu bir şeyi çevirmek isteyen çok sayıda insan var. Hatta biz de Kitap Eki olarak geçtiğimiz günlerde öğrencilere yönelik bir çağrı yaptık ve kapılarımızı kampüslere açtık. Siz bu durumdaki insanlara nasıl ulaşıyorsunuz?
BÜÇEV’in Facebook sayfasını elimizden geldiğince aktif kullanıyoruz. Yeterince beğenisi var gibi görünüyor. Oradan duyurular yaptığımız çok oluyor. BÜÇEV sayfası adı altında diğer çeviri platformlarında duyurular yapabiliyoruz. Bu sayede diğer çevirmenlere de ulaşmış oluyoruz. Kulübümüzün diğer sosyal medya hesaplarını ve mail gruplarını da etkili kullanmaya çalışıyoruz. Zaten oryantasyon dönemlerinde birçok üye alıyoruz. Kulüple ilgilenen ya da kulübü en azından takip etmek isteyenler iletişimini bırakıyor. Biraz zorlayınca insanlara ulaşma konusunda çok problem yaşamıyoruz.
Üniversite dergileri söz konusu olduğunda henüz şirketleşmiş ve piyasanın içine tam anlamıyla girmemiş olan yapılar söz konusu oluyor. Bu nedenle kolektif çalışmanın da en çok üniversite yayınlarında kendini gösterdiğini düşünüyorum. Bu konuda bizlere ne söyleyebilirsiniz? Kolektif çalışmanın size ne yararı oldu?
Evet, bir şeyler üretirken bahsettiğiniz kolektivizmi doğrudan deneyimlediğimiz çok oldu. Böyle çalışınca her şey çok daha derli toplu oluyor, daha hızlı ve planlı ilerliyor; haliyle alınan sonuçlar, tepkiler olumlu oluyor. Herkes bir şey ortaya koymuş oluyor. Ama o kolektif çalışmayı her zaman gerçeğe dökemiyoruz. Zaten kolektif çalışma tarzının değerini bu durumlarda anlayabiliyoruz.
Son olarak okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şey ya da bahsetmek istediğiniz yeni bir proje var mı?
Evire Çevire’nin yeni sayısı geliyor. İçerik belirleme ve toplama aşamasındayız. Şu an tam bir tarih vermek zor ama “yakında” diyebiliriz. Yeni bir kısa hikaye antolojisi planımız da var. Bu seferki biraz farklı olacak, hem konu hem de coğrafya bakımından.
- Sabahattin Ali’nin kitapları artık telifsiz - 3 Ocak 2019
- Ece Erdoğuş Levi her şeyi baştan anlatıyor - 17 Ekim 2018
- Özlem Özdemir yanıtladı: Ekonomik kriz yazarları nasıl etkileyecek? - 28 Eylül 2018