Sertelli, tarihi romanlarının yanında melodram ağırlıklı, o dönemin deyişiyle “hissi aşk romanları” da kaleme almıştır.
Kitap Eki okurlarına yazmaya fırsat buldukça eski eserleri ve eski yazarları tanıtmaya gayret ediyorum. Bu gün de adı unutulup gitmiş bir yazı emekçisini, 1930’lu yılların çok tanınmış bir tefrika yazarını, İskender Fahrettin Sertelli’yi anlatmaya çalışacağım.
Genelde popüler edebiyatın konusu olan tarihi romanlarla, melodram ağırlıklı aşk romanları ve Angloamerikan polisiye edebiyatında “dime novels” denilen benim “onparalık öyküler” diye çevirmeyi yeğlediğim türde geniş kitlelere dönük polisiye öyküleri yazmayı tercih eden İskender Fahrettin Sertelli’nin doğum yılını uzun süren araştırmalarıma karşın bulamadım. 1943 yılında öldüğünü biliyoruz. Tahminime göre ellili yaşlarında vefat etmiştir.
Sertelli gibi okuyucu olarak geniş halk yığınlarını hedef kitle alan yazarlar hep küçümsenmişlerdir. Hiç satmayan bir iki şiir kitabı yayınlanmış ama eş, dost yarân arasında olduklarından isimleri ansiklopedilere, biyografi kitaplarına giren yeteneksiz yazarlara gösterilen itinadan, göreceli olarak onlardan daha yetenekli olan geniş kitlelerce sevilip okunan, onlara okuma zevkini bir nebze de olsa aşılayan yazı emekçileri hiçbir zaman nasiplerini almazlar. Çünkü onlar, rakı masasında ünlü yazarların, ozanların arkadaşları ve takdirkârları değildirler; kendi dünyalarında maişet motorunu çalıştırmak için devamlı üretmek zorunda olduklarından, seçimlerini yapmışlar ve halk yığınları için yazmaya karar vermişler, edebi incelikleri bir tarafa bırakıp, kolay anlaşılır, rahatlıkla okunur ve az eğitimli kişilere bir kaçış zevki verecek yapıtlar kaleme almışlardır. Genellikle herhangibir ideolojinin savunucusu olmamışlardır, bunun Naci Sadullah gibi istisnaları varsa da genel olarak durum budur. Bu yazı emekçileri bu nitelikleri ile hepsi seçkin(!) edebiyat adamları olan biyografi yazarları veya ansiklopedi yazarlarınca hiç önemsenmezler ve unutulup giderler.
Bu satırların yazarı; inceleme konusu yaptığı telif polisiye roman yazarları arasında, yukarıda tanımlamaya çalıştığımız halka dönük polisiye romanlar yazan kişilerle sıkça karşılaşmış, onların çabalarına saygı gösterilmesi gerektiğine inanmış ama yaşam öykülerini bulmakta da inanılmaz sorunlarla karşılaşmıştır. Örneğin hiçbir bibliyografya kitabında, edebiyat tarihinde ve edebiyat ansiklopedisinde İskender Fahrettin Sertelli’nin adına rastlamamıştır. Halbuki Sertelli 1928-1943 arasında “Behlül Dânâ” takma adıyla yayınladığı polisiye romanları dışında kitap olarak yayınlanmış 100, gazetelerde tefrika olarak yayınlanmış 80 yapıtın sahibi bir yazardır.
Bu üretkenliğini yaşam savaşının bir gereği kabul etsek te döneminde 100 kitabının yayınlanıp satılması ve gazete satışlarında önemli bir etken olan tefrika romanlar da 80 yapıtının gazete patronlarınca uygun görülmesi onun okuyucular katında büyük bir kabul gördüğününün kanıtıdır. 1930’lu yılların gazetelerinin –bunlar arasında dönemin önemli gazeteleri Akşam, Vakit, Milliyet de vardır – okuyucularına Sertelli’nin tefrikalarının gazetelerinde yayınlanacağını büyük puntolarla ilan etmelerine sıkça rastlıyoruz.
Tahminimize göre Sertelli, bu meşakkatli uğraşına 1928 yılında polisiye öyküler yazarak başlamıştır. Bu öykülerinde “Behlül Dânâ” takma adını kullanır. Dönem, Server Bedii mahlası ile yazan Peyami Safa’nın Cingöz Recai, Tilki Leman, Cıva Necati, Çekirge Zehra, Kartal İhsan gibi tanınmış polisiye kahramanların öyküleriyle ortalığı kırıp geçtiği bir zamandır. Onun bu tiplemelerinin yanında ancak Hüseyin Nadir’in “Fakabasmaz Zihni” si yaşama olanağını bulabilmiştir. İşte bu sırada Sertelli, polisiye roman pazarına üç ilginç tiple giriş yapar. Aslında Server Bedi’nin yazdığı polisiye öykü tiplerinin bir benzerini yaratmıştır. Server Bedi’nin Cingöz Recai ve Cıva Necati”sine karşı “İstanbul’un Arsène Lupin’i Elegeçmez Kadri” yi, Polis komiseri Kartal İhsan’a karşı “Türk Polis Hafiyesi Yılmaz” tiplemesini; Çekirge Zehra ve Tilki Leman’a karşı da “Şeytan Hadiye” yi yaratmıştır.
Bu tiplerin okuyucu katında tutulduğunu görüyoruz. Sertelli, İngilizce bilmektedir ve o günlerde Türk okuyucusunun çok sevdiği Nat Pinkerton, Nick Carter gibi Amerikan onparalık öykü kahramanlarının hikayelerini iyi incelemiştir. Öyküleri bunların paralelinde gelişir; çoğunun Türkiye’de geçmesi olanaksızdır. Onun için olayları Polis hafiyesi Yılmaz’da Amerika’da geçirir. Yılmaz emniyet örgütü tarafından staj için ABD’ye gönderilir. Uçuk, kaçık ama o kadar da eğlenceli Şeytan Hadiye öyküleri ise Londra’da geçer. Elegeçmez Kadri öykülerinde ise mekan İstanbul’dur, Kadri, Arsène Lupin ile Fantômas arası bir kahramandır. Sertelli’nin polisiye öyküleri hitap ettiği kitle göz önüne alınırsa çok başarılıdır ve Türk onparalık polisiye öykülerinde belirli bir aşamayı işaret eder. Yazarımız daha sonra polisiye roman yazmayı sürdürecektir ama bunlar onparalık öykü formatında olmayacak ve bağımsız polisiye romanlar olarak ortaya çıkacaktır. Bunlara örnek olarak Casus Mektebi(1929), İngiliz Casusu Lawrence İstanbul’da(1932), Amerika’ya Kaçırılan Türk Kızı(1937), 25 Kocalı Kadın(1938) ve Transatlantik Kundakçısı(1941) gibi eserlerini verebiliriz.
Sertelli’nin basılmış ve tefrika halinde kalmış eserlerini incelersek en çok tarihi roman yazdığını görürüz. Bunlardan bazıları döneminde çok tutulmuş, birkaç kez basılmıştır. Bunlar arasında Abdülhamit ve Afrodit, Deliler Saltanatı, Telli Haseki, Bizans’ın Son Günleri, Sümer Kızı-Asya’dan Bir Güneş Yükseliyor en tanınmış olanlarıdır. Bu romanlarda dönemin geçerli kıymet hükümleri olan; Osmanlı padişahlarını ve yönetimini kötüleme ve yeni tarih tezlerini destekleme (Sümer Kızı örneğinde olduğu gibi) görülse de; akıcı üslubu ve sevimli anlatımıyla geniş halk kitlelerine okumayı sevdirme bakımından yararlı olduğu muhakkaktır. Bu bağlamda Ahmet Refik, Turhan Tan, Reşat Ekrem Koçu ile birlikte popüler tarih romanı alanında en başarılı isimlerden biridir.
Sertelli tarihi romanları yanında melodram ağırlıklı o dönemin deyişiyle “hissi aşk romanları” da kaleme almıştır. Bunların arasında Hint Yıldızı, Sakın Beni Okuma, Üç Çiçek Bir Böcek, Eroin Müptelaları, Bir Deli Kızın Hatıra Defteri, Mukaddes Uçurum en bilinenleridir. Pınar Başında Ölen Kız isimli yapıtı ise pekâlâ sıradışı bir roman sayılabilecek bir yapıttır.
Yazarımızın İngilizce’den çevirileri de vardır. Hatta bugün yayın piyasasını kasıp kavuran iş yönetimi, pazarlama, yaratıcılık gibi konulardaki kitapların ülkemizdeki öncülüğünü Sertelli’nin yaptığını söyleyebilirz. 1930’lu yıllarda ilk kez Herbert N.Gasson adlı yazardan modern iş ve yönetim usulleriyle ilgili bir dizi kitabı dilimize çevirmiştir.
Sertelli 1943 yılında yönetici olarak çalıştığı Eminönü Halkevi’ndeki çalışma odasında aniden hastalanmış ve kısa bir süre sonra ölmüştür. Onun hakkında bir nekroloji yazısını, yazarı olduğu Tarihten Sesler dergisinde Prof. Yavuz Abadan kaleme almıştır. Bu yazıdan aldığımız kısa bir paragrafla konumuzu noktalayalım:
“Onun sessiz, gösterişsiz fakat ısrarlı bir çalışma, üretken bir yaratma yeteneği ile bezenmiş kişiliği arkadaşlarımız arasında yanlış bir duygu yaratmıştı. Onu daima özlerdik, aramızda bulunmasını dilerdik ama çoğu zaman aramızda bulunup bulunamadığının farkında olmazdık. Çünkü o, en heyecanlı münakaşaların, en neşeli konuşmaların en yüksek kıvamını bulduğu anlarda; yarına veya bir saat sonrasına bırakmayı uygun bulmadığı yazma işinine dalmak için, nefsini her zevkten mahrum ederek aramızdan ayrılıverirdi…”
- Unutulmuş Bir Yazı Emekçisi: İskender Fahrettin Sertelli - 17 Mayıs 2016
- Türkiye’nin İlk Yayıncı Kataloğu: Arakel Kitaphanesi Esami-i Kütübü - 11 Mayıs 2016
- Sahaflardan, kitap fuarlarına kitabın macerası - 26 Ocak 2016
FACEBOOK YORUMLARI