İsmail Birateş, müzik ağırlıklı bir yaşamdan geldiği ve iki usta şairin de dizelerini bestelediği için, onların müziğe bakışını da ele almış belgesel çalışmasında.
Şairler duygularımıza seslenir, bizi taşırlar yepyeni dünyalara. Kimi zaman anılarımızı buluruz aynı dizelerde kimi zaman gelecekten bir parça… Aynı dize bir başka gün, bir başka okuyuşta başka bir anlam yüklenir. Zaten sanat oluşunun temelinde bu diyalektik bağ yatar. Muhakkak ki her şiir her dize her şair için geçerli değildir bu… Ancak o dizeler ve/veya şiirler özel yere sahiptir okuyan için.
Dönen yok seferinden…
Yahya Kemal’in ünlü, sonradan şarkı da olan şiirinin “ölüm” temalı olduğunu düşünür hemen herkes. Ancak o dizeleri, kendisini terk edip Paris’e giden sevgilisinin arkasından yazdığı söylenir.
O sevgili ünlü şairimiz Nâzım Hikmet’in annesi, ressam Celile Hanım’dan başkası değilmiş. Şimdi bir kez daha aklınıza getirin o dizeleri… Ölüm kadar acı ve dönüşü olmayan bir durumu anlattığını görürsünüz.
İsmail Birateş, “Yahya Kemal ve Nâzım Hikmet” adlı belgesel kitabında, bunun gerçek olabileceğini, çok yıllar sonra bir araya gelme ihtimalleri oluştuğunda Yahya Kemal’in “gönlümde yaşattığım gibi kalsın” demesinden anlıyoruz.
Yolları kesişse de…
Yahya Kemal ile Celile Hanım arasında filizlenen aşk, iki şairin yollarını kesiştirir. Hatta Yahya Kemal, Nâzım Hikmet’e hocalık yapar, şiirini düzeltir, destekler. Nâzım bunu inkar etmez hiçbir zaman, ama ergenliğinde, “hocam olarak girdiğin bu eve babam olarak gidemezsin” notunu yazdığını ve hatalı olduğunu da kabul eder.
Yolları kesişse de şiirleriyle ve doğal olarak yaşamlarıyla çok farklı iki kişi(lik)tir Yahya Kemal ile Nâzım Hikmet. Biri daha dışa dönük, diğeri daha bireysel… biri daha ateşli, diğeri iter istemez sakin ve temkinli.
Öyle ki, aşk yaşadığı, uğruna ölümü bile göze aldığı sevgilisi Celile Hanım’ın, oğlunun açlık grevini bırakması ve suçsuzluğunun kabul edilip serbest bırakılması talebiyle başlattığı imza kampanyasına bile katılmaz Yahya Kemal.
Müzik ile şiir…
Kitabın yazarı İsmail Birateş, müzik ağırlıklı bir yaşamdan geldiği ve iki usta şairin de dizelerini bestelediği için, onların müziğe bakışını da ele almış belgesel çalışmasında. Orada da görüyoruz iki ustanın farklılığını… Biri melodi ve armoni üzerine kurulu musikiden söz ederken, diğeri alafranga ve alaturka terimleri üzerinden tarif eder aynı sanatı. Nâzım Hikmet, insanı kendinden dışarı çekip çıkaran, insanın özel anımlarını kımıldatmaksızın, bunlara dayanmaksızın gönlü, gönlün dışındaki derinliklere, genişliklere, yüksekliklere götüren ve dekorsuz, yardımcısız işini görebilen müzik ile insanın içindeki özel anımları kımıldatan, buna bağlı olarak da yüreğe dokunan yardımcıyla ve dekorla dinlenen müzik ayrımını açıyor. Behçet Kemal ise, Yahya Kemal’i, Itrî’nin notayla, Sinan’ın taşla yaptığını kelime ile yapan olarak tanımlar.
Biri geriye, diğeri ileriye…
İki büyük şair, iki büyük usta… İkisi de bambaşka dünyaların insanı… Yolları kesişmiş bir dönem… Şiirlerini severek okumuşlar, muhakkak ki eleştirmişler. Hatta öyle ki, adlarını anmayacak denli uzaklaşmışlar birbirlerinden. Yukarıda da değindiğim gibi biri daha açık, diğeri kapalı, birinin şiiri daha toplumsal diğerininki bireysel, biri geleceğe yönelik, diğerinin yüzü de bakışları da yerde.
Yahya Kemal ile Nâzım Hikmet deyince akla ilk, Yahya Kemal’in Nâzım Hikmet’in annesiyle yaşadığı aşk geliyor. Bu aşk çevresinde birçok yazı ve kitap yazıldı, ancak İsmail Birateş, iki üstadı şiirleri ve şiire yaklaşımlarıyla yorumsuz irdeliyor.
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI