Zorlamalardan azade, kaçmak isteyip kaçamamalara dayalı kısa anlatıların bütüne ulaştığı bir romanla tanışmak isterseniz, doğru bir tercih olacaktır ‘Ses Veriyorum’.
İlk kitabı Olaylar Boksörün Pazı Sarmasını Yemesiyle Başladı raflarda yerini aldıktan iki yıl sonra, yeni bir kitapla okur karşısına çıkıyor Giray Kemer. Yeni kitabı Ses Veriyorum, adıyla paralel anlamlar çıkarılmaya çok müsait. Bundan dolayıdır ki, karakterlerine “ses vermek”ten kaçınmayan kitabın akışına, sesine kulak kabartmak bir keyif haline geliyor.
Olayların akışına iki ana karakter oturtulmuş durumda. Onlar, hayatını vicdan odaklı yaşayan, sırf bu yüzden okulunu zorunlulukmuşçasına bitiren, dedesinden kalan arsayı da vicdanı elvermediğinden satmayan, hatta yine bu yüzden -kitapta bildiğimiz adıyla- avukat olmuş Avukat ile tesadüflerle sürüklenen, üniversiteyi bitireceğine inancı kalmayan ve hayatı futbolla açıklamaktan keyif alan Burak. Bu iki karakteri bir araya getirense yine bir tesadüf, kısa bir konuşma… Okurlar olarak biz, kitabın devamında bu iki karakterin koyulaşan sohbetine misafir olmuş konumdayız. Bir yanımızda Avukat, pişmanlıkları ve özlemleri ile otururken diğer yanımızda Burak, maç sohbetleri ve değişen kız arkadaşlarının tesirleriyle oturmuş kalmış. Her ne kadar karakterler bir masadan ziyade Ankara manzaralı bir terasın havasını soluyor, oradan bize sesleniyor olsalar da, biz bir masanın ya da terasın görünmez bir misafiri gibi eşlik ediyoruz onlara.
İçilenler değişiyor, kimi zaman rakı kimi zaman viski var karakterlerimizin elinde. Asla değişmeyen ise artık bizim de dedemiz haline gelmiş olan “Emin Ağa”. Emin Ağa, kitabın ses verilmiş bir karakteri olmasa da, seslere ritmiyle eşlik ediyor o. Hakkında konuşulanlara, Avukat’ın üzerinde bıraktığı etkiye bakarsak, bunu çoktan hak etmiş bir karakter zaten. Yöresel ağzıyla, kendine özgü söylemleriyle bir şarkının ritmi nasıl idare edilir, nasıl kitaba karakter olmadan varlık gösterilir, bize öğretiyor Emin Ağa.
Akışımızın ritmini şekillendiren bir diğer karakter de boksör. Burak’ın eski ev arkadaşı olarak beliren bu karakter, kitabın umulmadık noktalarında birden ortaya çıkmasına alıştığımız biri oluveriyor. Hatta öyle ki, boksör sayesinde pek çok başka karakterle de tanışıyor, ilginç bir aşk hikâyesinin varlığından haberdar oluyoruz. Bir karakterler diğerleriyle yeni muhabbet kapılarını aralıyor, bize de açılan kapıdan geçip hikâyelere tebessümle eşlik etmek kalıyor.
Kitabın dili ise bize minik mutlulukların ve farkında olmadığımız acıların varlığını taşıyor. O ufak mutluluklar, geçmişe bakılan ve hatırlanan güzel anlardan oluşurken, farkında olmadığımız üzüntülü anlar, cezaevleri üzerine Avukat’ın anlık yaptığı bir tespitle değişiveriyor. Üstelik, buna kelimelerin yetersizliği üzerine yapılan konuşmalar ve terk edilen adamların kendini ifade etmeye çabası eklenince hikâye bambaşka bir sese evriliyor.
Kitap ilerledikçe görüyoruz ki yapmacıklıktan uzak, doğal bir ses arıyor kitap karakterleri kendilerine. Bunun etkisi olarak da içtiklerinin, yediklerinin, oldukları yerin; yaşadıkları andan ve ettikleri sohbetten daha değerli olmaması gerektiğine karar vermiş kişilerle bir araya geliyoruz. Bu yüzden rakıyı gündelik hayata indirmek istiyorlar, bu yüzden arka fona ekledikleri şarkıları benimsiyorlar. Zorlamalardan azade, kaçmak isteyip kaçamamalara dayalı kısa anlatıların bütüne ulaştığı bir romanla tanışmak isterseniz, doğru bir tercih olacaktır Ses Veriyorum.
- Ses Veriyorum
- Yazar: Giray Kemer
- Türü: Roman
- Baskı Yılı: Kasım 2016
- Sayfa Sayısı: 129 Sayfa
- Yayınevi: İletişim Yayınları
- Verilen Sesler Arasında Bir Dostluk - 1 Aralık 2016
FACEBOOK YORUMLARI