Edebiyat alanının piyasalaşmasına, şiirin tecimsel bir mamule indirgenmesine, ya da şairin, yazarın ikbal avcısına dönüşmesi üzerine de herhangi bir araştırma ya da tez yok gibi ve bu da ciddi bir boşluk. Şeref Bilsel’in Yalnız Şiir adlı kitabı bir nebze de olsa bu boşluğu doldurmaya aday.
Şiir yazmak günümüz dünyasında sadece şair olmaya yeter mi? Maçkalı Hasan Tunç’un bir türküsünde söylediği gibi “bu dünyadan fayda yok öteki da “şüpheli”… Şiir yazmakla başlanabilir şairliğe ama sadece şiir yazıyor olmakla bitmez.
Türk edebiyatında şiir geleneğinin kadim ve güçlü olmasına karşın özellikle günümüz ve yakın dönem şiirimiz üzerine dizgeli, bütüncül araştırmaların ve incelemelerin tarihi çok da eski değil. Şiirin kuramsal, felsefi, yapısal, biçimsel özellikleri üzerine bir elin parmakları kadar çalışma söz konusu. Keza yazılarıyla poetik düşünce ve şiir kuramını oluşturmuş şairlerinden sayısı aynı.
Özellikle edebiyat alanının piyasalaşmasına, şiirin tecimsel bir mamule indirgenmesine, ya da şairin yazarın ikbal avcısına dönüşmesi üzerine de herhangi bir araştırma ya da tez yok gibi ve bu da ciddi bir boşluk.
Şeref Bilsel’in Ayrıntı yayınlarından çıkan Yalnız Şiir adlı kitabı bir nebze de olsa bu boşluğu doldurmaya aday bir çalışma olarak önümüzde duruyor.
Şeref Bilsel, kitabında Şiir ve zaman, Şiir dili ve Türkçe, Şiir ve Özeleştiri, Şiir ve Çocukluk, Şiir ve Piyasa ve İktidar gibi daha birçok başlıkta yazılarını deneme tadında kaleme almış. Şiir meraklısı, sevdalısı okuyucusu için şiire şaire dair bir geçit olarak okumak mümkün. Şeref Bilsel, kitabın sunuşunda “doksanların başından beri şiire, şaire dair yazdığım bütün yazılarda, aslında şiirden ziyade dil üzerine kalem oynattığımı, ne yazarsam yazayım dilin çağrısından kurtulamadığımı, dilden bana doğru kabaran sorulara cevap arayıp durduğumu fark ettim” diyor. Yalnız Şiir aslında tüm dert edilmişliklerin toplamı bir çalışma.
Dediğimiz gibi birçok başlıkta denemeler var kitapta. O denemelerin içerisinde bir dolu edebiyata ait cesur sorular da var elbette. “Şairlerimiz artık göklerin peşinde değil; hepsinin ayakları yere basıyor.” Böyle diyor Yevgeniy İvanoviç Zamyatin, 1920 yılında kaleme aldığı Biz adlı romanında. 21. Yüzyılda da hem dünyada hem ülkemizde şairlerin durumu bir ve aynıymış gibi gözüküyor. Charles Baudelaire, E. E. Cummings, Paul Verlaine, Louis Aragon, Pablo Neruda, Federico Garcia Lorca, Vladimir Mayakovski ve Nâzım Hikmet’ler doğurmuyor dünya artık.
Sadece dünya değil ülkemizde de aynı kısırlık, çoraklık geçerli; oysa bu topraklar örnek olsun Nâzım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil, İlhan Berk, Arif Damar, Can Yücel, Metin Eloğlu, Turgut Uyar, Edip, Cansever, Cemal Süreya, Gülten Akın, Ülkü Tamer gibi pek çok şair doğurdu.
Yalnız Şiir’de şiirimizin dününe ve bugünü de yöneltilmiş hâlâ yanıtlarını arayan sorular da soruluyor. Örneğin Şairin Zamanı ve Zamanın Şiiri başlıklı yazısında soruyor Bilsel, “Hadi Turgut Uyar’ı, Cansever’i, Süreya’yı, Karakoç’u Ayhan’ı geçtik; 1980’ler şiiri Ergin Günçe ayarında bir şair çıkartabilmiş midir? Bu soruya, Nilgün Marmara’yı ısrarla şiirin merkezine taşımak isteyenlerle Ergin Günçe’yi inatla görmek istemeyenlerin de bir yanıtı olabilmeli.” Usturupluca, bağırıp çağırmadan sakin bir üslupla soruyor.
Kitapta yer alan “Şiirle Gidenler” başlığı altındaki yazılar aramızdan ayrılanlara dair kaleme alınmıştır.” diyor Şeref Bilsel, bir şair olarak da başka şairlere “Yedi Pâre Yazı”yla adeta bir saygı duruşunda bulunuyor, selamlıyor vefa örneği sergiliyor. Hangi şairler mi bunlar Sezai Karakoç, Erdoğan Alkan, Doğan Ergül, Ruşen Hakkı, Ahmet Erhan, Melisa Gürpınar ve Sennur Sezer…
Bu saydığımız şairlere ek olarak Cemal Süreya, Kavafis, James Clarence Mangan, Konstantinos Kavafis, Cahit Sıtkı, Tevfik Fikret ve Seyhan Erözçelik üzerine de yazmış.
“Bir muammayı karaya çıkartabilmek için kendini bir bahane gibi katlayıp kalemin önüne koyanlardan kâğıt ayırsın beni isterim” diye yazmış Bilsel, ve Yalnız Şiir kitabıyla da bu dileğini gerçekleştirmiş. Yalnız Şiir’de yer alan denemeler salt Şeref Bilsel’in açısından değil, günümüz Türk şiiri açısından da oldukça önemli bir kitap.
Unutamadığım bir film sahnesi vardır. Roger Spottiswoode’un yönettiği Nikaragua’daki Sandinist devrimini anlatan Nick Nolte, Ed Harris ve Gene Hackman rol aldığı ‘Under Fire (Ateş Altında) filminde ajan Marcel Jazy (Jean-Louis Trintignant) kendisini esir almış genç yaştaki devrimciler şunları söylüyordu: “Sizleri seviyorum ama çok duygusal insanlarsınız. Şairlere âşık oluyorsunuz. Şairler Marksistlere âşık oluyor.” Yalnız Şiir kitabı bittiğinde bu sahne üzerinden şu soru akla geliyor, ya şairler onlar kimlere âşık oluyor?
- Yalnız Şiir
- Yazar: Şeref Bilsel
- Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
- Sayfa Sayısı: 256
- Baskı Yılı: 2015
- Türker Ayyıldız ile Vapurlara Küsmek kitabı üzerine söyleşi - 6 Ağustos 2016
- “İlk Kar” Bağlamında Salih Bolat’a Sorular - 18 Temmuz 2016
- Unutulan, eksik kalan ve “Sıkça Sorulan Sorular” - 28 Mayıs 2016
FACEBOOK YORUMLARI