
Kitaplar ve yazarlarla yaşayan, onları iyi tanıyan hem bir nitelikli okur hem de bir yazar var karşımızda…
Anlatıcı kahraman ve sevgilisi Lal’in iki yıllık birliktelikleri sona ermiştir. Roman boyunca ismi belli olmayan yazar gitgide yok olmak istemektedir. Bu yüzden kendisini bir odaya kapatır. Yedi gündür odadadır. Dışarı çıkmaz. Ev de oda da küçük ve dardır. Az yemek yer, üzerine tereyağı sürülmüş bir iki dilim ekmek, az hareket eder. Açlığını bastırıp zihnini açık tutmak için bolca su içer. Ardından donuk düşünceler, sürekli dolan gözler ve karmaşık kaygılar ortaya çıkar. Melankoli ya da depresyon başlar. “Bir gün beni bırakırsan çekip giderim buralardan, küserim hayata…” Yaşadığı beklenmedik acıya bir tür tepkidir bu ki aynı zamanda bir seçimdir de. İntiharı deneyebilir, yaşadığı mekânı değiştirebilirdi fakat bunu yapmaz. Neden? Okumak, yazmak ve yaşadığı aşkı hatırlamak için tabi ki.
İsimsiz yazar kahraman, sevgilisi Lal’le yaşadıklarını şimdiki zamanda zihninde canlandırır, olup bitenleri hatırlar. Geçmiş ve şimdi birleşir, gelecek yoktur zaten. Hatta zamanı yok etmek ister gibidir anlatıcı. “ Zamanın içimden çekilip gittiğini hissediyorum.” Ne yapıp ne edeceğini bilemez ancak bu yeni duruma, Lal’in yokluğuna, her halükarda alışması gerekmektedir. Herhangi bir iz bırakmadan işten de ayrılan Lal’i tanıyan herkes merak etmektedir. Peki Lal neden her şeyi bırakıp gitti? Sonu, ucu bucağı belli olmayan, belirsizliklerle dolu aşktan, bu aşkın onları değiştirip dönüştüren baş döndürücü gücünden kaçmaktadır aslında.
Kitaplar ve yazarlarla yaşayan, onları iyi tanıyan hem bir nitelikli okur hem de bir yazar var karşımızda. Sayfa kenarlarına okudukları ve yaşadıkları ile ilgili notlar alır, çocukluğundan beri satır altlarını çizer. Kendini odaya kapattıktan sonra yoğun bir yalnızlığın hatta melankolinin-depresyon- içine düşüyor. Okumak ve yazmak ayrılığa ve beraberinde gelen yoğun yalnızlığa çözümdür bu yüzden. Taşa, duvara yaptığı resimlerle, yazdığı yazılarla zihnindeki Lal imgesini, aşkını sanata dönüştürür.
Anlatıcı kahraman içinde yaşadığı topluma karşı öfkelidir, onu acımasız ve hoyrat bulur. Yakın geçmiş, özellikle 80 darbesi öncesi ve sonrası dönem, arkadaşlık ilişkileri ve yaşadıkları günlük hayat anlatının bazı yerlerine girer. Katliamlara duyarlıdır isimsiz kahraman. Toplumun değerleriyle, olmasını istediği değerler arasında aşılması imkânsız bir uçurum vardır. Buna dayanamaz, acı çeker. Bireysel özgürlüklerle toplumun ortalama değerleri çatışır. Tek çıkış yolu aşktır. O da yoksa melankoliye savrulur. Ancak her ne kadar karamsar görünse de üretken bir ruh halidir bu, sanata kaynaklık eder. O halde umut vardır.
İsimsiz yazar, yalnızlık duygusu ve düşüncesi çevresinde başucu yazarlarıyla, onların bazı romanlarındaki kahramanlarla sanki varlarmış gibi ilişki kuruyor. Kafelerde oturuyor, onları izliyor hatta onlarla konuşuyor. Hemen hepsi modernist yazarlar bunlar: F. Kafka, S. Beckett, O.Atay, T. Özlü, T. Bernhard, G. Perec ve J. Rulfo… Kendine özgü üslubuyla bu yazar ve yapıtları hakkında şiirselliği güçlü deneme tadında yorumlar yapıyor. Peki bu bölümlerden hareketle eleştirmen Semih Gümüş bu metne ne kadar sızıyor? “Bu kitap çevresinde geçen kişiler ve olaylarda benim geçmişimden de izler var.” diyor yazar, benim yukarıda bazı yerlerini alıntılayarak dönüştürdüğüm söyleşinde (Hürriyet Kitap Sanat) verdiği yanıtlarda.
Semih Gümüş kendisinden bağımsız kurmaca bir karakter yaratmayı bence başaramıyor. Eleştiri yazılarına özgü üslup metne hakim. Romanın adı, anlatıcının kendini odaya kapatması, metinde adı geçen yazar ve kurmaca kişilerin yalnızlığı yazmış ya da yaşamış kişiler olması ve sonuç olarak romanın temasının yalnızlık olduğu tanıtım yazılarında da hep vurgulandı. Peki bu yalnızlık duygusu okuyucuya geçiyor mu? Bence hayır. Çünkü roman kahramanı ile yazarların yalnızlığı bir organik ilişki kuramıyor ne yazık ki. Ayrılık acısı ve yalnızlığın duygusal yoğunluğunu dönüştürerek aktarmaya yarayan şiirsel üslup da engel oluyor buna, bizzat bu yazarların metinleri hakkında romanın akışını sağlayan eleştirel denemelerde.
![]()
|
- Erkeklere Her Şey Anlatılmaz - 10 Mayıs 2020
- AŞK VE TUTKUNUN ROMANI: SON SİYAH - 30 Nisan 2020
- GÜÇ MEVSİMİ’NE DOĞRU… - 31 Mart 2020