YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK

Bu kısa romanda yazar açlık ile birlikte gurur kavramını işliyor. 21. Yüzyılda neredeyse unuttuğumuz bir kavram. Ve bu kısa roman sonrası uzun uzun bir düşünce alıyor sizi: Bu rekabetin ve para hırsının kasıp kavurduğu dünyada eğer aç kalıyorsan gururdan olabilir mi?

Bir kitabı gözümüzde “inanılmaz” kılan nedir? Ben bazı metinleri okuduğumda sanki tanrısal insanüstü bir şeyler okuduğumu düşünerek sıklıkla bu kelimeyi yüzümün aldığı hayret ifadesi ile söylerim. Basit kısa cümlelerle “inanılmaz” etkileyici anlatılan insan halleri.  Bu kitapta da adından bahsedildiği gibi açlık kavramını okura biyopsikososyal bir bakış açısı sağlayarak ve tabii ki edebi bir güçle birinci tekil şahıs üzerinden anlatılıyor. “Ben” tanımıyla anlatılan öyküler veya romanlar okuyucu üzerinde daha mı etkili oluyor diye düşündüm bir an. Bu soruyu edebiyatçılar nasıl cevaplar bilemiyorum ama sanki “ben” olarak birinci tekil şahıs üzerinden anlatılan bir öykü veya romanın okurla bütünleşmesi daha etkili oluyor gibi. Kitabı bitirdiğinizde bu açlık halinin, deneyimlenmeden anlatılabilmesine inanamadığınız için hemen otobiyografiye bakıyorsunuz. Evet gerçekten yazarın kendisi yoksulluk ve açlık çekmiş biri. Zaten başka türlü bu kadar etkileyici anlatamazdı.

Knut Hamsun 1859 doğumlu. Neredeyse 150 yıl önce doğmuş ve Norveç’in süregelen güçlü edebiyat zincirinin kopmaz bir halkası… Zaten kitabı okurken karnınıza giren kramplardan anlıyorsunuz metnin gücünü. Ancak şunu söylemeliyim hem sosyal medyada hem de kitap hakkında konuştuğumuz grupta (TTB -Ali Özyurt Edebiyat M) bunun açlık hissi olduğunu ve yeme dürtüsü uyandırdığını söyleyenler oldu. Ben de ise tam tersine tok olduğumdan sanki vicdan kasılmalarını karnımda hissettim. Nasıl hissedilirse hissedilsin güçlü bir edebiyat metninin çok ilginç olarak iç organlarına bile etkili olduğunu deneyimliyorsunuz. Knut Hamsun edebiyatını bu kadar etkileyici bulmam onun bir Nazi hayranı olduğu bilindiğinden şimdi bu satırların okurlarını belki kızdırmış olabilir. Lütfen kızmayın. Ben bir sanat eseri okudum. Kendi kanını emecek kadar açlıktan kıvranan bir insanın gururla bu acımasız dünyada var olma mücadelesini okudum. Bu içinde yaşadığımız dünyanın kuralları nedeniyle birçok coğrafyada açlıktan kıvranan ve ölen insanları tekrar tekrar düşündüm. Çoğunlukla pek de farkında olmadığımız yoksulluğun derinliklerini…  Yazar, bu korkunç insanlık dramını beynimizin en derin kıvrımları içine girerek anlatıyor. Açlık, siyasetin, ideolojinin, dinin yani bütün insan öğretilerinin üstünde bir şey… Bir insanlık ayıbı. 

Bu kısa romanda yazar açlık ile birlikte gurur kavramını işliyor. 21. Yüzyılda neredeyse unuttuğumuz bir kavram. Ve bu kısa roman sonrası uzun uzun bir düşünce alıyor sizi: Bu rekabetin ve para hırsının kasıp kavurduğu dünyada eğer aç kalıyorsan gururdan olabilir mi? Asla çalamadığın, yalan söyleyemediğin, kimsenin hakkını yiyemediğin için. Bu iğrenç dünya düzeni içerisinde ayrıksı, aç ve açık kalmak ve kimseye de ihtiyacım var diyememek…Öldüren gurur.  Kahramanımız yazı yazarak ayakta kalmaya çalışan biri.  Sistemin çarkları içerisinde kendinden ödün vermeden yaşamaya çalışırken çarkların vücudunu ve ruhunu ezikler içerisinde bıraktığını karnınız kasılarak ve çok hüzünlenerek okuyorsunuz. Behçet Necatigil’in şiirsel çevirisi ile okuyana insan olduğunu hatırlatan bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Yoksulluktan kimsenin aç kalmadığı ve daha geçen gün manşetlerde gördüğümüz yoksulluk ve açlık nedeniyle annelerin babaların intihar  etmediği bir dünya kurmak için farkındalığımızın artması  gerekiyor. (https://www.gazeteduvar.com.tr/genc-cift-yoksulluktan-intihar-etti-haber-1513099)

Bazı edebiyat çevrelerine göre de Hamsun’un Nazi rejimine ve faşizmin dünya görüşüne duyduğu yakınlık, ideolojik olmaktan çok çağdaş batı kültürünü temsil eden ülkelere duyduğu tepkinin sonucunda şekillenmiş bir tercih olduğu söyleniyor ve bütün bunlar yazarın 90 yaşlarında olup bitenler. Sonuçta kendi ülkesi yazarın Nazi taraftarı sözlerini affetmiş ve adına paralar basarak ve müzesini açarak itibarını geri vermiş ki ret bile etse kitabı parçalanamaz yok olamaz bir kaya parçası gibi duruyor ve durmaya devam edecek.  

  • Açlık
  • Yazar: Knut Hamsun
  • Çeviri: Behçet Necatigil
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 2018 /43. Baskı 
  • Sayfa Sayısı: 158
  • Yayınevi: Varlık Yayınları
Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

YAĞMUR’DAN SONRA

Read Next

DENİZ ERBULAK’TAN GENÇLER İÇİN BİR POLİSİYE

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *