
Kuramsal kategoride birbirinden önemli eserleri okuyucuyla buluşturan Yodam Kitap’ın üç önemli kitabı raflardaki yerini aldı.
TÜRKİYE VE SOSYALİZM SORUNLARI
Türkiye’de Sosyalist Düşüncenin Klasikleri dizisinin ilk kitabı olan Türkiye ve Sosyalizm Sorunları, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli Marksist düşünürlerden Behice Boran’ın temel yapıtıdır.
1968 yılının Mayıs ayında gün yüzüne çıkan bu çalışmada ortaya konan çözümlemelerin kapsamı, derinliği ve olgunluğu, yoğun bir siyasal eylem ateşi çemberinde yürütülen bir çabanın ürünüdür. O günlerin en yakıcı sorunu, sol mücadelede izlenmesi gereken stratejinin belirlenmesiydi. Marksist bir düşünür ve eylemci olarak Behice Boran için bir stratejinin başarılı olabilmesinin en temel koşulu, işçi sınıfının (elbette daima turlu ittifaklar içeren) öncülüğüne dayanmasıydı ve işçi sınıfının onculuğunu, her aşamada anti-kapitalist mücadeleyi de işe katmadan gerçekleştirmek olanaksızdı. Elinizdeki kitap, böyle bir stratejiyi gerekçelendirmeye adanmış, bunun için, 1968’in dünya koşullarını ve Türkiye’nin durumunu, hep ana gelişim çizgilerini gözeterek gözler önüne seren, buna ek olarak da, stratejinin gerçekleşmesi için parti tüzük ve programının nasıl yaşama geçirilmesi gerektiğini araştıran ayrıntılı bir bilimsel incelemedir. Eşsiz bir kafanın, büyük bir Marksist toplumbilimcinin, hem egemen güçlere hem de rakip “sol” akımlara karşı yürütülen çetin bir kavga ortamında ürettiği bu başyapıt, o günler için geçerli Marksist stratejinin doruktaki belgesidir. Bugün hâlâ ışıklar saçmasının sırrı burada.
FEODALİZMDEN KAPİTALİZME, OSMANLI’DAN TÜRKİYE’YE
Bu çalışmada Sencer Divitçioğlu’nun Osmanlı toplumunu Asya üretim tarzı (AÜT) çerçevesinde bir modele yerleştirmesine sistematik bir yanıt oluşturulmaktadır. Osmanlı toplumunu kendine özgü (sui generis) olarak tanımlayan ve feodal üretim tarzının hâkimiyetini reddederken istemeden AÜT tezlerini savunanlara dolaylı destek veren önemli iktisat tarihçimiz Ömer Lütfü Barkan’ın görüşleri de eleştiri kapsamına alınmaktadır. Barkan üzerinden bir anlamda partikülarizm/kendine özgücülük sarmalına hapsolmuş bütün Osmanlı tarihçilerine de dolaylı bir eleştiri yöneltilmiş olmaktadır.
Çalışmanın bir diğer tartışması, Osmanlı ekonomik ve sosyal sisteminin çözülmesi ve dönüşmesinin “kendiliğinden” kapitalizme evrilme olanaklarının yapısal sınırları üzerinedir. Bir sanayi devriminin sürükleyici ve dönüştürücü etkisinden yoksun olan ve dolayısıyla bu devrim tarafından belirlenen dış dinamiklerin belirleyici etkisine fazlaca açık olan bir yarı-bağımlı çevre ekonomisinde, bozulmuş feodal ilişkilerin kapitalist ilişkilere evrilmesi Osmanlı döneminde gerçekleşememiş ve bu sorun tüm hibrit özellikleriyle 20. yüzyıl ortamına ve Cumhuriyet dönemine taşınmıştır.
Bu kitabın iddiası, 1970’lerde yoğunlaşan Osmanlı’da hâkim üretim tarzı tartışmalarını gene 1970’lerden gelerek zenginleştirmek ve bir anlamda eksik halkayı tamamlamaktır. Buna karar verecek olan kuşkusuz okuyucunun kendisi olacaktır.
“TÜRKÇÜ FAŞİZMDEN TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ”NE
15 Temmuz 2016 gecesi, kırk yılı aşkın süredir devletin içerisinde örgütlenen bir İslami yapılanma, geçmişte gayriresmî koalisyon ortaklığı yürüttüğü başka bir İslami yapılanmaya yönelik bir askerî darbe girişiminde bulundu. Bu darbe girişimi, Türkiye İslamcılığının iki farklı kolu arasındaki güç ve iktidar mücadelesinin silahlı çatışmaya ve potansiyel bir iç savaşa dönüşmesinden başka bir şey değildi.
Türkiye tarihini merkezle çevre, devletle toplum, Batılılaşma yanlısı elitlerle mütedeyyin halk kitleleri, vesayetçi rejimle demokrasi güçleri arasındaki mücadelenin tarihi olarak okuyan liberal paradigma, elbette ki bu darbe girişimini anlayamayacak ve açıklayamayacaktı. Oysa söz konusu tarihi, devletle Türk sağı arasındaki “antikomünist mutabakat” ve “dinselleşme” üzerinden okuyan bakış açısına göre her şey gayet netti: Emperyalizmin ve devletin, komünizmle mücadele adına ikbal kapılarını sonuna kadar açtığı siyasal İslamın iki farklı fraksiyonu, önce birlikte devleti ele geçirmiş ve yeni bir rejim inşasına soyunmuş, sonra da rejimin sahipliği üzerine bir güç mücadelesine girişmişlerdi. İşte elinizdeki çalışmanın çıkış noktasını bu mutabakat oluşturuyor.
Fatih Yaşlı, bu yeni kitabında, antikomünizmin ve dinselleşmenin Türkiye’deki düşünsel kökenlerini Nihal Atsız, Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Ahmet Arvasi üzerinden araştırıyor, metinler ve olaylar arasında bir yolculuğa çıkıyor, “arkeolojik bir kazı çalışması”na girişiyor. Türkçü Faşizmden “Türk-İslam Ülküsü”ne, günümüzü ve yaşadıklarımızı anlamak için mutlaka okunması gereken bir çalışma, Türk sağı incelemeleri külliyatına yapılmış önemli bir katkı.
- Netflix Türkiye mayıs programı belli oldu - 23 Nisan 2022
- Halsey’den İstanbul konseri - 23 Nisan 2022
- Sepultura Türkiye’ye geliyor - 23 Nisan 2022