Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi

Aysel Sağır, “Kırgın Çocuklar Mevsimi”nde zor olanı yazmış. 19 Aralık “Hayata Dönüş Operasyonu” ile tepe noktasının yaşandığına tanık olduğumuz bir “hapishaneler, ölüm oruçları…” sürecinden bir kesiti anlatmış bize.

Mevsim ne demek? İlk akla gelen yanıt, bir dönemselliği anlatır oluşudur. Ve değişken bir sürekliliği. Aysel Sağır “Kırgın Çocuklar Mevsimi” adını uygun görmüş romanına. Ne büyük iyimserlik! Çünkü kalıcı-sürekliliğe dair bir anlatı sunuyor bize. İyicil değil, kötücül bir süreklilik. Buna mevsim demek, iyimserlikle açıklanabilir ancak.

Toplumların, ülkelerin yakın ya da uzak tarihinde, yaşanıp bitmiş acıları, trajedileri yazmanın farklı bir “keyfi” vardır. Farklı bir doyum/nemesis söz konusudur bu anlatılarda. Çünkü yaşananlar ne denli acı verici olsa da, yaşanmış ve olmuş bitmiştir. Zorlu dönemler, kötü zamanlar, yıllar sona ermiştir. Bu açıdan yazılanlar ne denli gerçek olursa olsun, artık “gerçek” olmanın ötesinde birer sanat ve estetik nesnesi veya konusu düzeyine yükselmiştir. Gerçek olanı ise artık tarih ele alacaktır.

Zorun ve acının koşulları devam ediyorsa, işte o zaman durum farklıdır. Zorun koşulları devam ederken, zor olanı yazmak, her açıdan zordur!

Aysel Sağır, “Kırgın Çocuklar Mevsimi”nde zor olanı yazmış. 19 Aralık “Hayata Dönüş Operasyonu” ile tepe noktasının yaşandığına tanık olduğumuz bir “hapishaneler, ölüm oruçları…” sürecinden bir kesiti anlatmış bize. Özellikle Wernice Korsakoff Sendromu’na yakalanan mahpuslar. Bu mahpuslardan biri olan Ali ve onun defteri/yaşamı romanda bir paralel metin olarak yer almakta. Romanın anlatıcısı Suna’nın öyküsü, yaşadığımız bu hayatın aslında ne denli “modüler” birer hayat olduğuna, modüler bir yaşam pratiğimiz olduğuna kanıttır. Biraz daha yumuşatarak söyleyelim; modüler hayatlar olasılığı, hayatımızda neredeyse bir kesinlik halinde. Yerlerimiz her an değişebilir. Romanda hani “kahramanlar” olur ya, bu metinde bir “romantik” kahraman yok. Bu anlamda bir plastik/kozmetik romantizme (S.50) yer yok romanda.

Devam eden bir süreçten söz ettik yukarıda. Örneğin o döneme adını veren operasyonla ilgili dava bile hala devam etmektedir. Yani yargısal sürecin bile tamamlanmadığı bir dönemden ve o dönemin koşullarından söz ediyoruz. Böylesi bir “nazik” ve hassas” konuda, yazar anlatıyı hiç sündürmeden, sulandırıp bulandırmadan bize sunmuştur. Hatta hiç ama hiç sömürmeden… Yeteri kadar yürekleri ve toplumsal belleği kanatan ve kanırtan bir olayı, kanırtmadan ve sömürmeden anlatmak önemlidir. Bir “şeyi” değil, anlatısını/metnini kurup savunarak, nesnel ve tutarlı olmayı başarmıştır.

Bu saptamaları yaparken, metinde kişisel ve özel olanı da ( s.25, s.74…) dengeli ve yerli yerinde bulduğumuzu belirtmekte yarar var. Aysel Sağır, kurduğu anlatı dengesinde, aşırı olanı aşırıya kaçmadan, neredeyse naif bir biçimde anlatıyor bize. Zamana kazınan çığlıkları birer insani ses olarak ulaştırma ustalığını gösteriyor. Bütün bunları sadece okur olarak yazdığım sanılmasın… Dönemi bir yerinden –avukat olarak- yaşamış ve büyük bir bölümüne tanık olmuş, dahası taraf olmuş bir kişi olarak yazdığımı belirtmeliyim.

  • Kırgın Çocuklar Mevsimi
  • Yazar: Aysel Sağır
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Mart 2018
  • Sayfa Sayısı: 216 Sayfa
  • Yayınevi: İthaki Yayınları

 

SÖYLEŞİ

Aysel Sağır: “Toplumsal hafızanın kör kuyularına atıldılar”
söyleşiyi okumak için TIKLAYINIZ

“Metnin ana teması bellek. Bir de, toplumsal hafıza gibi çok güçlü bir ironisi var. Yaptıkları ölüm orucu sonucu hafızalarını yitirenlerle, toplumun hafızasızlığını çakıştıran bir ironi bu. Ana tema olarak altını çizdiğim, Kırgın Çocuklar Mevsimi’nin bu sorunsal üzerine otururarak, bir dönemi görünür kıldığıdır.”

Sabri Kuşkonmaz
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Ümit dolu bir ağıt: Hayat İçin Teşekkürler

Read Next

Ayrıntı Yayınları: Rüyaların bize emanet usta!

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram