
Yazarımızın her şeyi kahramanının gözüyle anlatması, onun ruh haliyle bağlantı kurmamıza müsaade etmesi, yaşadıklarını okuyucuya yaşatması Galip’i samimi kılıyor…
Komiser Galip serisinin ikinci kitabı Şarkılar Susunca… İlk roman Beyoğlu Çıkmazı idi ve olaylar da hep bu bölgede gerçekleştiğinden adını buradan almıştı. Şarkılar Susunca’da kitap adı ile olaylar arasında okuyucu olarak direk bir bağlantı kurulamıyor ama kurmak istersek de iki neden bulabiliriz. Bu bağlantılara arada olayları anlatırken değinmek daha açıklayıcı olacaktır.
Gelelim kitabımıza. İkinci kitapta, ilk kitapta dediğimiz gibi merak ettiğimiz kısımlar cevaplarını buluyor. Diğer kahramanlar da Galip’in hayatındaki yerlerini netleştiriyorlar. Kitabımızda olay örgüsü biraz karışık ve yoğun. Yaşanabilecek tüm aksiyonlar yaşatılmış kahramanımıza. Kısaca kitabımızda anlatılardan söz edersek eğer:
Kitap bir taksicinin gasp edilmesiyle başlıyor. Gaspı yapan hırsız tabi taksicinin gazabına uğruyor ve güzel bir dayaktan sonra karakola getirilip ifadesi alınıyor. Bir hırsız çetesi var, barındıkları yer yine köşede bucakta kalmış bir mahalle. Galip ve ekibi onları kolaylıyla bulup peşlerine düşüyorlar. Hafif bir aksiyon devreye giriyor. Bu aksiyonların aslında bir başlangıç olduğunu ve bizleri daha ne aksiyonların beklediğini okudukça göreceğiz. Yine her şey Galip’in gözüyle ve anlatımıyla olduğu için o heyecanı yaşayabiliyoruz. Yazarımızın asıl çözmeye çalıştığı asayiş işleri kitabın başındaki olaylar değil genelde. Sonraki şuç kitabın temelini oluşturuyor. Tabi bir de bu ekip yine tek dosyayla uğraşmıyor. Bu olay devam ederken Özlem adında bir şarkıcının cinayetinin haberi geliyor ve belki de kitabımız adını buradan alıyor. Çünkü şarkıları sustu artık Özlem’in. Özlem yatağında kanlar içinde hem boğulmuş hem de boğazı kesilmiş bir şekilde bulunmuştur. Bunu ayrıntılı yazıyorum çünkü bu Baş komiser Galip’i de etkiliyor. Kimin yapmış olabileceği cinayetin gerçekleştiği apartmanın sakinlerine sorulsa da net bir bilgi ya da kişi adı söyleyen çıkmıyor. Bu da Baş komiserimizi biraz zorluyor. Özlem’in çalıştığı kulübün patronu ile aralarında daha önce bir gönül ilişkisi olduğu ortaya çıkıyor ve Galip olaya buradan yürüyor. Özlem’in bir de kardeşi vardır Selçuk. Özlem’in ölümüyle Selçuk da ortadan kaybolmuştur, bulunmamaktadır. Onun çalıştığı yer de araştırılır ve oradakiler de sorgulanır. Başkomiser Galip bu defa daha çok çalışmaktadır. Çünkü kulağına “Cinayeti şu işlemiş olabilir. Şununla kavgalıydılar.” gibi bir cümleler çalınmadığı için kişilerin ya evlerine ya da işyerlerine gider ve oradaki zikredilen isimlerle cinayeti çözümlemeye çalışır. Özlem’in yakın bir arkadaşı vardır, Hatice. Birkaç gün sonra da o öldürülür. Bıçağın her iki cinayette kullanılan bıçak olduğu anlaşılır ve katilin aynı kişi olduğu kanaatine varılır. Olaylar bu şekilde devam ederken patron Sinan’ın ortağı, babası, üvey annesi ve kardeşinin de isimleri zikredilir, onlar da Galip tarafından sorgulanır. Üvey kardeşler aynı işi yaparlar, kulüp işletirler. İlginçtir üvey anne ile Özlem birbirlerine yakınlardır ve kadın da bir süre önce intihar etmiştir. Tabi bunun intihar olmadığını Galip sonradan çözer ve ortaya üç cinayet çıkar. Hepsi birbiriyle bağlantılı cinayetler gibi görünür. Bunlar araştırılırken araya uyuşturucu mafyası, işkence videoları, müthiş kovalamacalar, çatışmalar, köprüden denize uçmalar da girer. Bu çeşitlilik biraz fazla diye de düşünmeden edemiyoruz. Cinayetler tam çözüldü, cinayeti işleyenler çatışmada öldü ve bitti derken başka bir cinayet daha işlenir. Aynı öldürülme şekliyle ve aynı bıçakla öldürülen bir taksici. Okuyucu olarak kendimize güvenip olayları çözdük derken bu olayla bir bağlantı kuramadık doğal olarak. Ama işin ilginç kısmı da bundan sonra başlıyor ve katil hiç umulmadık biri çıkıyor ve olaylar çözümleniyor. Yine okuyucu basit bir sondan kurtuluyor.
Bütün bunlar olurken Galip’in cephesinde de olaylar oluyor tabi. Onun hayatında serserilerden kurtardığı Aylin vardır artık. Galip daha önceki seride birileri tarafından dövülmüştü ve merak edilen bir son olmuştu ve bu dövenlerin Aylin’in eski sevgilisinin adamları olduğu bu seride netlik kazanıyor. Aylin ile aynı evde yaşamaya karar verdiklerinin ertesinde kızcağız öldürülür. Kimler tarafından öldürüldüğünü okuyucuya bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüp burayı atlıyorum. Kitabımız adını buradan da almış olabilir. Çünkü Galip Aylin’le gerçekten mutlu ve kalabalık olabiliyordu. Onun gidişiyle her şey sustu Galip’te. Artık ziyarete gittiği mezarlara bir yenisi daha eklenmiştir. Cinayetleri de mezarlığa gittiği günlerin birinde çözmeye başlıyor deyip okuyacaklara burada hafif bir ipucu da vermekte de bir sakınca görmüyorum.
Aylin’in öldürüldüğü kısmın okuyucuya direk verilmemesi kitapta en beğendiğim bölüm oldu. Bölüm Galip’in telaş içinde hastaneye gelişiyle anlatılıyor. Hastanedeki diğer koruma altına aldıkları kişiler için geldiği düşünülürken sorduğu, merak ettiği kişinin sevgilisi olduğunu bilmek okuyucu olarak bizi de şaşırttı ve üzdü. O an, o hastanede yaşananlar ve Aylin’inin kaybının üzüntüsü hemen canlandırılıp, bu kaybının yıkılmışlığı da yerini buluyor okuyucuda. Çünkü Galip’i sevdik. Üzülmesi bizi de üzdü.
Başkomiser Galip’i daha iyi tanımak adına ilk romanı ile başlamak istemiştim okumaya. Onun için bir şeyler söylemek gerekirse de, bu seride daha çok koşup, yoğun silahlı çatışmalara giriyor. Kadınlarla ilgili düşünceleri gözlemleri aynı, onda bir değişiklik yok. Kadınları bize anlatırken ilk göze çarpan çekici özellikleri neyse o cümleleri kullanıyor yine. Başlarda durağan olan Galip bu bölümde daha hareketli ve mutlu bir adam. Takıntı yaptığı eski aşkının başka bir şehre taşınmasıyla Aylin’e yoğunlaşmıştır. Kısacası Galip kendine has, kimseye eyvallahı olmayan, etrafındakilerin onun varlığı ile kendini güvende hissettikleri, sevilesi bir adamdır. Sevgilisinin kaybından sonra Galip iş ve özel hayatında neler yaşayacak ya da yaşatacak diye düşünmeden de edemiyoruz okuyucu olarak. Yazarımızın her şeyi kahramanının gözüyle anlatması, onun ruh haliyle bağlantı kurmamıza müsaade etmesi, yaşadıklarını okuyucuya yaşatması Galip’i samimi kılıyor ve dolayısıyla okuyucu olarak giderek bu adama alışıyor ve haliyle bu adamı seviyoruz.
![]()
|
- Knut Hamsun ve Açlık - 16 Mart 2017
- Beyoğlu Çıkmazı - 18 Ocak 2017
- Bir Başkomiser Galip Polisiyesi; Şarkılar Susunca - 1 Şubat 2017