Burma Günleri

George Orwell’ın, “Burma Günleri” yapıtı tarih, siyaset, sanat ve psikoloji temalarını içerdiği için farklı kesimden okuyuculara hitap etmektedir.

Geoge Orwell, asıl adı ile Eric Artur Blair. Hindistan’ın Bengal eyaletinin Motihari kentinde doğdu. Ailesiyle birlikte İngiltere’ye döndükten sonra öğrenimini İngiltere’nin en elit okullarından birisi olan Eton Kolejinde tamamladı. Orwell’ın en çok tanınan iki eseri olan, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru yazdığı Hayvan Çiftliği, Stalin rejimine karşı sert bir taşlamadır. Diğer eseri Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, bilimkurgu türünün klasik örneklerinden biri olmanın yanı sıra, modern dünyayı protesto eden bir romandır. Orwell, 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının dünyaya bir armağanıdır. Orwell, 1922-27 yılları arasında Hindistan’da İmparatorluk polisi olarak görev yaptı. Yazarın roman türündeki ilk eseri olan “Burma Günleri”, İngiliz sömürgeciliğini dile getiren ilk eseridir. Orwell, 21 Ocak 1951’de Londra’da öldü. Bu yazıda ise “Burma Günleri” eserinin tahlili yapılacaktır.

George Orwell’ın “Burma Günleri” romanı 1934 yılında önce Amerika’da Harper & Brothers yayınevi tarafında basıldı. İngiltere’de basılmamasının sebebi ise kitabın Hindistan’daki İngiliz sömürgeciliğini anlatıyor olmasıydı. Gelen geri dönütler üzerine ertesi yıl İngiltere’de de basılan kitap Hindistan ve Burma’da sömürgecilik süreci sonlanana kadar yasaktı. Türkiye’de Can Sanat Yayınları tarafından ilk defa 2004 yılında yayımlandı. Benim elimdeki, kitabın 2018 yılında yayımlanan 16. baskısıdır. Kitabın İngilizce aslından çevirisini Deniz Canefe yapmıştır.

İngiliz sömürge sistemi üzerine yazılmış birçok bilimsel eserin aksine George Orwell “Burma Günleri” kitabını roman tekniği ile ele almıştır. Bu tekniği seçmesinin yazarın kendi kişisel tercihinin dışında aslında romanların insanlar tarafından bilimsel kitaplardan daha çok rağbet görüyor olması olduğunu düşünüyorum. Orwell’ın, tarihi roman türünü seçmiş olmasının böyle olumlu bir yönü varken burada vermiş olduğu bilgileri kurgular ile harmanlanmış bir şekilde vermesi kitabı bilimsellikten uzaklaştırmaktadır.

Kitabın akışı Orwell’ın belirlediği ana karakter olan Mr. Flory’nin İngiltere’nin Hindistan sömürgesine bağlı Burma eyaletindeki bir kasabada geçmektedir. Romanın geçtiği zaman dilimi ise George Orwell’ın da kitabı yazmadan önce orada bulunduğu Birinci Dünya Savaşı sonrasında milliyetçilik ve sosyalizm akımlarının da dünyanın farklı bölgelerinde yükselmeye başladığı 1920-30’lu yıllardır. Kitap siyasal açıdan ele alındığında dönemin modern, gelişmiş ve insanların hayallerini süsleyen İngiliz İmparatorluğunun aslında bu imparatorluğun arka bahçesi olan İngiliz sömürge sisteminin uygulandığı ülkelerden birisi olan Hindistan’daki durumunu gözler önüne seriyordu. Sanatsal yönüyle ele alındığındaysa Orwell bütün bunları okuyucunun kitaptan kopmamasını sağlayacak bir kurgu ile aktarmıştır. Kitapta bulunan bireyler, onların düşün ve duygu dünyasını oluşturan kısımlar psikoloji uzmanlarının inceleyebileceği türdendir. Orwell’ın olay ve karakterlerine dönük yaklaşımı gayet realisttir. Orwell karakter ve olay anlatımında da realist anlatım ve tasvirden uzaklaşmamaya dikkat etmiştir. Eserlerinin genelinde karşılaşacağımız bu realist ve objektif bakışı daha ilk romanında yakalamayı başarmıştır. Bir İngiliz olmasına rağmen 1922-27 yılları arasında Hindistan’da İngiliz polis memuru olarak görev yaptığı süreçteki gözlem ve tecrübelerine dayandırdığı “Burma Günleri” romanında İngiliz sömürge sistemini ve oradaki memurların yerel halka olan tutumlarını adeta yerden yere vurmuş ve o eleştirel bakış açısını kitapta okurları ile buluşturmuştur.

Adı “Burma Günleri” olan romanı kısaca özetlemek istiyorum. Mr. Flory İngilizlere ait bir odun şirketinin görevlisi olarak Burma’nın bölgesi olan Kyauktada az sayıda İngiliz ile bir arada bulunuyordu. Burada yerel halkın ifadesiyle “sahip”ler olarak “Kulüp” adını verdikleri ortak alanlarının dışında bir de kilisede bir araya geliyorlardı. Burada genel olarak durağan bir hayat süren İngilizler bazen küçük çaplı ayaklanmaları da polis teşkilatının sert bir şekilde müdahalesi sonucunda bastırıyor ve hayatlarına devam ediyorlardı. Kitapta Burma’daki sosyal, siyasi ve ekonomik yönleriyle sömürge sistemi anlatılıyor ve yerel halkın İngilizlere olan bakış açılarının farkları kişiler üzerinden açık bir şekilde aktarılıyor. Yerel halk (siyahiler) genel itibariyle İngilizlere (beyazlara) nefret veya hayranlık duygularıyla yaklaşıyorlardı. Kitabın ana karakteri olan Mr. Flory bir İngiliz olarak İngilizlerin politikalarını Burmalı bir doktor olan dostu Dr. Veraswami -tam bir İngiliz hayranıdır, kendisini ve milletini alt sınıf insanlar olarak görür- ile aralarındaki sohbette İngilizlerin neden Hindistan’da olduğu üzerine düşüncelerini şöyle dile getiriyor:

Dr. Veraswami: “Ama sevgili dostum hangi yalanla yaşıyorsunuz?”

Mr. Flory: “Zavallı siyah kardeşlerimizi soymak için değil de onları kalkındırmak için burada olduğumuz yalanıyla elbette. Sanırım bu oldukça doğal bir yalan aslında.”

Bunların bir Burmalının değil de İngiliz’in sözleri olması ile romandaki yapılan eleştirinin insanlar için daha dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi; roman, Orwell’ın kitabı kaleme aldığı dönemdeki okuyucu kitlesi olan özellikle İngiltere’deki insanların, yapılan bu sömürge faaliyetlerine farklı açılardan yaklaşmalarına, görmelerine ve düşünmelerine yardımcı olmuştur. Kitap, ilerleyen sayfalarında sanatsal bir boyut da kazanmaya başlayacaktır. Devam eden sayfalarda okur kendisini bir aşk hikâyesinin içerisinde bulur. Bölgeye sonradan gelen Mrs. Elizabeth ile Mr. Flory arasındaki aşk hikâyesi artık olaya heyecan katmış ve kişilerin düşün dünyası hakkında da okuru düşünmeye iterek psikolojik bir etki yaratmıştır. Mrs. Elizabeth düşünce olarak daha İngiliz milliyetçisi bir tutumdadır. Burmalıları ilkel insanlar olarak görmekte ve onlardan tiksinmektedir. Zaten Mr. Flory ile yaşayacakları sorunlar da bu temel üzerine gelişmektedir. Mr. Flory genel olarak İngilizlerin takındıkları yerel halktan uzak bir yaşam sürme konusundaki fikirlerin aksine onların yaşam alanlarının en içlerine kadar girmiş ve bu kültürden de etkilenmiştir. Kitapta üzerine durulan bir diğer konu da yerel halkın yaşadığı sorunlar da İngilizler özellikle olayların dışında tutulmaya çalışılmıştır. Buradaki İngilizler(yerel halk Pukka sahip diyor) için Pukka sahip yasaları vardır ve İngilizler bu yasalara göre hareket ederler. Pukka Sahib’in “On Emri”nden biri, yerli tartışmalardan uzak durması gerektiğidir ve Mr. Flory kendisini böyle bir olayın içerisinde bulur. Son olarak kitabın içerisinde bulunan betimlemeler, okuru yaşanan olayların birer kahramanı yapabilecek güç ve sağlamlıktadır. Mesela Mr. Flory’nin yağmurda ıslandığı bir bölüm vardır ki ben kitabı okuduğum esnada kitap okuduğumu unutup bu anı yaşadım. Bütün bunların sonucunda kitap hakkında daha fazla bilgi vermeden şunu söyleyebilirim: Kitap son derece etkileyici bir biçimde sonlanmaktadır.

Genel olarak kitabın güçlü olduğunu düşündüğüm yönlerinden birisi de, dönemin şartlarını iyi yansıtmasıdır. Ayrıca tarih, siyaset, coğrafya ve sosyoloji kitaplarında rastladığımız İngiliz sömürge siyaseti, Burma’nın coğrafi özellikleri ve Burma toplumunun yapısına dair bilgilerle Orwell’ın “Burma Günleri”nde verdiği bilgiler arasında uyum ve tutarlılık bulunmaktadır. Bu özellikleri sayesinde roman daha sağlam bir zeminde inşa edilmiştir. Orwell, temelde İngiltere’nin sömürge sistemini eleştirmektedir. Ancak kitapta aynı zamanda göz ardı edilemeyecek kadar etkili olan sanatsal taraf okuru bazı yerlerde bu ana düşünceden uzaklaştırmaktadır.

Kitabın önemi sömürgeciliğin ve dünya genelinde yükselen milliyetçiliğin yaşandığı bir dönemde George Orwell’ın kaleminden sert bir şekilde eleştirilmesidir. Aynı zamanda buna sanatsal bir biçim kazandırarak o dönemde yaşamış olan insanların fikir dünyasını da okuyucu ile buluşturması yazarı ve kitabı alışılmışın dışına çıkarmaktadır. George Orwell’ın, “Burma Günleri” yapıtı tarih, siyaset, sanat ve psikoloji temalarını içerdiği için farklı kesimden okuyuculara hitap etmektedir.

  • Burma Günleri
  • Yazar: George Orwell
  • Çeviri: Deniz Canefe
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 16. baskı, Kasım 2018
  • Sayfa Sayısı: 344 Sayfa
  • Yayınevi: Can Yayınları
Erhan Dağlı
Latest posts by Erhan Dağlı (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Atatürk’ün İstanbul Günleri

Read Next

Elif Şafak’ın beklenen romanı mayıs sonunda raflarda: On Dakika Otuz Sekiz Saniye

2 Comments

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *