Independent Son 10 Yılın En İyi Kitaplarını Açıkladı!

2010’lu yılları geride bırakmaya hazırlanırken, ‘en iyiler’ listeleri yapılmaya başladı. Independent Gazetesi’nin hazırladığı bu liste orijinalinde 40 kitaptan oluşuyor. Bu 40 kitabın yalnızca 21’i Türkçe’ye çevrilmiş.İşte o kitaplar…

21- Tanrı Çocuğu Korusun – Toni Morrison
Afro-Amerikan edebiyatına yaptığı katkılarla defalarca ödüllendirilen Toni Morrison, son kitabı ‘Tanrı Çocuğu Korusun’da, Amerikanlaştırılmış yeni siyahi kuşağın psikolojisini irdeliyor. İnsanın hikâyesine çocukluğun ne şekilde yön verdiğini ve travmaların bazen onulmaz yaralara dönüşürken, bazen de kişi için nasıl sıçrama tahtası olabildiğini anlatıyor. Başarılı, özgüvenli ve yalnızca beyaz giyinerek teninin rengini özellikle öne çıkaran siyahi bir kadının yaşadığı ayrılık, geçmişindeki sevgiden yoksunluk ve kalp kırıklığıyla yüzleşmesine neden olurken, bir varoluş buhranına kapılarak aşkın peşinde gerçek benliğinin izini sürmesine yol açıyor. Toni Morrison’dan, çocukluktan yetişkinliğe giden yolda sevgi, aile, başarı, arkadaşlık ve güven gibi konuları ele alan incelikli bir anlatı.
Sel Yayıncılık
176 sayfa

20- Malcolm X: Arayışlarla Dolu Bir Hayat – Manning Marable
Amerika’nın siyaset tarihine damga vurduğu gibi, İslam düşüncesine yaptığı katkılarla da tanınan liderlerden Malcolm X, 1925’te doğdu. Malcolm Little adıyla dünyaya gelen bu insan hakları eylemcisi, adını daha sonra Malcolm X olarak değiştirdi. Soyadı olarak “X”i seçmesi, onun için bir başkaldırıydı. 1950’lerin sonunda Malik el-Şahbaz adını kullanıyordu. ABD’deki siyahların Afrika’daki kökleriyle ilişki kurmalarını teşvik etti, onların hakları için çalıştı ve İslam’ın sözcülerinden oldu. 21 Şubat 1965’te uğradığı silahlı saldırı sonucu hayata veda etti ve cenazesine binlerce kişi katıldı. ‘Malcolm X: Arayışlarla Dolu Bir Hayat’ başlıklı kapsamlı biyografi, bu efsanevi liderin hayatıyla ilgili gerçeklere ve bilinmeyenlere ışık tutuyor. Amerikalı tarihçi Manning Marable’ın kaleme aldığı eser, yayımlandığı sırada New York Times tarafından yılın en iyi 10 kitabından biri olarak gösterildi ve 2012’de tarih dalında Pulitzer Ödülü’nün sahibi oldu.
İthaki Yayınları
592 sayfa

19- Kızlar – Emma Cline
1960’ların sonları, Kaliforniya’da vahşet dolu günlerin yaşandığı yaz… Yalnız bir lise öğrencisi olan Evie parkta dolaşırken bir grup genç kıza rastlar ve onların tavırlarından ve özgürlüklerinden etkilenir. Özellikle de yaşça büyük olan Suzanne isimli kıza hayran kalır. Ancak bu hayranlığı onu ileride kötü bir üne sahip olacak bir ekolün içine çeker. Kızların ve karizmatik liderlerinin yaşadığı harabe çiftlik ürkütücü bir yer olsa da Evie’ye egzotik gelir ve kızların onu da aralarına almaları için elinden geleni yapar. Suzanne’e olan takıntısıyla birlikte eski, sakin hayatından soyutlanan Evie o yazın, hayatında asla unutmayacağı bir vahşete sahne olacağının farkında değildir.
Pegasus Yayınları
328 sayfa

18- Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi – Marlon James
2015 Man Booker Ödülü,Amerikan Kitap Ödülleri ve Minnesota Kitap Ödülleri’nin sahibi, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği Ödülü finalisti, Anisfield-Wolf Kurgu Ödülü ve The Ocm Bocas Kurgu Ödülü kazananı… Bob Marley’nin ‘Gülümse Jamaika’ konserinde sahne almasından iki gün önce, 3 Aralık 1976’da, yedi silahlı adam şarkıcının evine bir saldırı düzenledi ve bu saldırıda Marley, karısı ve menajeri yaralandı. Resmî olarak tetikçilerle ve suikastla ilgili pek az açıklama yapılsa da, Batı Kingston sokaklarında uzun süre olayla ilgili pek çok dedikodu dolaştı. ‘Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi’nde Marlon James iç yüzü hiçbir zaman tam anlaşılamayan bu vakayı tekrar canlandırırken, 30 yıllık bir zaman çizelgesinde tetikçilerden, uyuşturucu satıcılarından, tek gecelik ilişkilerden, CIA ajanlarından ve hatta hayaletlerden oluşan, akıldan çıkmayacak karakterlerin öykülerini işliyor ve sonuç olarak ortaya gizemli, güçlü ve karşı konulamaz bir roman çıkıyor.
Pegasus Yayınları
728 sayfa

17- Sisters Kardeşler – Patrick DeWitt
2011 Man Booker Ödülü finalisti, Governor General’s Edebiyat ödülü, Rogers Wrıters’ Trust Roman ödülü, Giller ödülü finalisti… Eleştirmenler tarafından geçtiğimiz yılın en iyi kitaplarından biri kabul edilen ‘Sisters Kardeşler’, tam Coen Kardeşler’in yazacağı türden bir Western; garip, haşin, çıplak, komik, üzücü insan doğasını süslemeden, saklamadan, olduğu gibi sergiliyor. Patrick deWitt, birbirlerine kan, şiddet ve sevgiyle bağlı iki kardeşin öyküsünü anlatıyor.
Domingo Yayınları
360 sayfa

16- Eleanor Oliphant Gayet İyi – Gail Honeyman
Oldukça basit bir hayatı var Eleanor’un. İşe giderken her gün aynı kıyafeti giyiyor, öğle yemeğinde aynı yemeği yiyor ve her cuma işten dönerken hafta sonu evde içmek için iki şişe votka alıyor. Dışarıdan bakıldığında mutlu bile görünebilir. Dikkatle programlanmış hayatında hiçbir eksik yok. Ama bazen de… sanki koca bir boşluğun içindeymiş gibi. Eleanor’un etrafına ördüğü duvarlar çocukluğundan beri ilk kez, tatlı acı bir olayla yıkılma şansı buluyor. Şimdi hiç kimsenin garipsemiyor gibi göründüğü bu zor dünyada nasıl yolunu bulacağını öğrenmesi gerek. Ve bunun için de hayatı boyunca görmezden geldiği, zihninin kuytu ve karanlık köşeleriyle yüzleşecek cesareti bulmalı… Değişim bazen iyi bazen kötü olabilir. Yine de günleri dünyadan soyutlanıp saklanarak geçirmekten iyidir, değil mi? ‘Eleanor Oliphant Gayet İyi’, yalnızlığın yıpratıcı etkisini ve küçük inceliklerin ne büyük değişikliklere yol açtığını anlatan farklı bir hikâye.
Pegasus Yayınları
376 sayfa

15- Su Kürü – Sophie Mackintosh
Kimsenin kendini güvende hissetmediği bir dünya hayal edin. Hele ki bir genç kızı yetiştirmenin aşırı önlem almayı gerektirdiği bir dünya… Böyle bir dünyada büyümüş üç kızkardeşin babalarından öğrendikleri tek şey korkudur. Kendilerinden, sevgiden ve erkeklerden korku… Gelgelelim bir gün yaşadıkları yerin kıyılarında beliren üç erkek, tüm korkularını onlara hatırlatacak, kendileriyle birlikte tutkuyu ve yıkımı da getireceklerdir… Sophie Mackintosh’un 2018’in en ses getiren kitaplarından biri olan ve Booker Ödülü’ne aday gösterilen ilk romanı ‘Su Kürü’, şiddet ve arzu üzerine bir hikâye anlatıyor.
Can Yayınları
288 sayfa

14- Yeşil Yol – Anne Enright
‘Yeşil Yol’, İrlandalı Madigan ailesinin birbirinden farklı kişiliklere sahip dört çocuğunun hikâyesini anlatıyor. Çocuklar birbirlerinden ne kadar farklı olsa da anneleri aynı kişi: Rosaleen. İletişim kurması ve idare etmesi zor bir kadın olan Rosaleen, aslında çocuklarının bağlarının zayıf ve kopuk olmasının da esas sebebi. Dünyanın dört bir tarafına dağılmış aile bireylerinin hayatlarından kesitler vererek ve karakterleri tek tek tanıtarak ilerleyen hikâye başladığı yerde, Dublin’deki eski aile evlerinde bitiyor. Man Booker Ödülü’nü kazanan Anne Enright’tan aile bağları üzerine akıldan çıkmayacak, çarpıcı bir roman.
Yapı Kredi Yayınları
260 sayfa

13- Moskova’da Bir Beyefendi – Amor Towles
1922 yılında Kont Aleksandr İlyiç Rostov, Bolşevik mahkemesi tarafından yargılanarak suçlu bulunur ve Moskova’daki lüks bir otelde ömür boyu göz hapsinde tutulmasına karar verilir. Hayatı boyunca hiç çalışmamış, sadece edebiyat ve sanatla ilgilenmiş bir aristokrat olan Rostov, şimdi bir otel odasında yaşamak ve Sovyetler Birliği’nin en çalkantılı yıllarını pencereden izlemek zorundadır. Ancak hiç ummadığı bir şekilde bu daracık oda ona çok daha zengin bir dünyanın ve çok daha doyurucu ilişkilerin kapısını açar. New York Times’ın çok satanlar listesinden uzun süre inmeyen kitap, mizahi dili, sağlam karakterleriyle yazın dünyasına yeni bir soluk getirdi.
Hep Kitap
552 sayfa

12- Budala – Elif Batuman
Harvard’daki ilk senesinde genç bir kadın, adı Selin, aylak aylak dolaşıyor kampüste. İlk kez gördüğü e-posta, içemediği birkaç şişe bira, klasik edebiyatıyla Rusça, arkadaşları Ivan ve Svetlana… Nasıl duruyor hepsi bir arada? Selin binbir kültür arasında dolaşıp farklılıkları ve aynılıkları, saçmalıkları ve akla yatkınlıkları anlatıyor. İmgelerle dolu masalsı diliyle, derin bir duygusallıkla, entelektüel mizahıyla…
Anı ile kurmacanın arasına gerilmiş ince bir ip ‘Budala’ ve Elif Batuman bu ipin üzerinde ustalıkla yürüyor.
İletişim Yayınları
403 sayfa

11- Kırmızı Saçlı Kadın – Orhan Pamuk
1985 yılında geçen öykü, Cem isimli karakterin gözünden anlatılıyor. Kitap; Cem’in kuyuculuk işi için gittiği kasabada ustasından gizlice bir çadır tiyatrosuna adını bile bilmediği ‘Kırmızı Saçlı Kadın’ı görmeye gitmesini, ona aşık olmasını, ilk aşkıyla münasebetini anlatıyor. Hikaye, gençlik yıllarından orta yaş yıllarına kadar Cem’in gözünden anlatılıyor; ayrıca karakterlerin ağzından iki efsaneye (Kral Oidipus, Rüstem ve Sührab) de değinilip bir insanın hayatının eski eserlere nasıl dayanabileceğini gösteriyor. Dil açısından sade bir anlatım seçen Orhan Pamuk’tan, dikkat uyandıran bir roman.
Yapı Kredi Yayınları
204 sayfa

10- Lila – Marilynne Robinson
Pulitzer ödüllü Marilynne Robinson, bu kitabında toplumun dışladığı, hayata karşı korku, şaşkınlık ve merak duyan bir genç kızın hikayesini anlatıyor. Yapayalnız ve evsiz Lila, yağmurdan kaçmak için küçük bir kiliseye sığındığında, hayatını değiştirecek adamla tanışır. Dünya ve varoluş üzerine sohbet ettiği Peder John Ames’in karısı olur ve artık kendini güvende hissettiği bu yeni hayata uyum sağlamaya çalışır. Lila ihmal edilmiş bir çocukken Doll isimli bir kadın tarafından kurtarılmış ve Büyük Buhran sırasında biraz para kazanabilmek için onunla birlikte kasabadan kasabaya sürüklendiği zorlu bir çocukluk geçirmiştir. Hiçbir yere ait olmadıkları, kıt kanaat geçinebildikleri ve ellerinde avuçlarında birbirlerine duydukları sevgiden başka bir şey olmayan bir hayat kurmuşlardır. Kimi zaman şiddetin, kimi zaman çaresizliğin hüküm sürdüğü bu hayat her şeye rağmen sevgi ve mutluluk doludur. Lila, Gilead kasabasına geldiğinde, bu tuhaf ailenin zorlu hayatıyla Hıristiyan ahlakını uzlaştırmakta zorlanır. National Book Ödülü finalisti olan Lila varoluşun gizemleri, annelik, birine güvenebilmek ve sevginin aslında ne anlama geldiği hakkında bir roman.
Everest Yayınları
320 sayfa

9- Amerikana – Chimamanda Ngozi Adichie
Çağımızda hem çok tartışılıp hem de görmezden gelinen ırk meselesi üzerine cesur bir roman… Üniversite eğitimi için Amerika’ya giden genç Nijeryalı kadının arkadaşlık ve aşk ilişkileri, toplumdaki kadın erkek rolleri ve kültür çatışması üzerine ince gözlemleriyle bezeli ‘Amerikana’, sosyal sınıf ve ten rengine dayalı kabileciliğin günümüzdeki varlığını irdeliyor. Afrikalı kimliğinin Afrika, Avrupa ve Amerika’daki farklı algılarını sorgularken ırk ve ırkçılık üzerine son derece basit ama tam da basit olduğu için örtbas edilebilen meseleleri gözler önüne seriyor. Biri Amerika’ya biri Avrupa’ya giden iki çocukluk aşkı, Ifemelu ve Obinze’nin hikâyesi üzerinden Batılılaşmanın bir yanıyla Batı’ya “maruz kalmak” da demek olduğunu, sözünü sakınmadan anlatıyor ‘Amerikana’. Nijerya’nın önde gelen genç seslerinden Adichie, National Book Critics Circle Ödülü’ne layık görülen ve başta The New York Times olmak üzere birçok derginin yılın en iyi kitapları listesinde yer alan romanıyla çağdaş dünya edebiyatının önemli isimleri arasına girmeyi başardı. Özünde yıllara yayılmış bir aşk hikâyesi olan ‘Amerikana’, ufuk açıcı bir kitap.
Can Yayınları
640 sayfa

8- Bir Son Duygusu – Julian Barnes
Julian Barnes’ın son romanı, yazarın önceki birkaç yapıtında da görüldüğü üzere, Barnes’ın yazarlığının gitgide ana öğesi haline gelmiş olan ‘anımsama yoluyla hayatı irdeleme’ izleğinin çarpıcı bir açılımıyla başlıyor. Hikâyenin ana kahramanı Tony Webster, 40 yıl önce yaşadığı bazı olayları anımsar ve onları zihninde gelişigüzel bir sıraya dizer. Ne var ki, başlangıçta sıradan bir şey gibi görünen bu anımsama, Tony Webster’in kendisine bir günce bırakıldığını öğrenmesiyle birlikte, kahramanın hayatını durmadan sorguladığı ve sonunda kendi kişiliğine ilişkin karamsar sonuçlara varacağı acımasız bir kimlik arayışına dönüşecektir.
Ayrıntı Yayınları
160 sayfa

7- Talebe – Tara Westover
Tara Westover’ın bir doğum belgesi olmadı. Okul kaydı yoktu çünkü hayatında hiçbir sınıfa ayak basmamıştı. Tıbbi dosyası yoktu çünkü babası tıp biliminden ziyade kıyamete inanıyordu. Çocukluğunda Mormon babasının bağnazlığa, erkek kardeşinin şiddete teslim oluşunu izledi. Ve 16 yaşına geldiğinde Tara kendi kendini eğitmeye karar verdi. Bilgiye duyduğu açlık onu Idaho’nun dağlarından çok uzaklara, okyanusların ötesine, bir kıtadan diğerine, Harvard’dan Cambridge’e taşıdı. Neden sonra aklına şu soru düştü: “Acaba fazla mı uzağa gittim?”, “Eve dönmenin hâlâ bir yolu var mı?”
Çıktığı günden itibaren dünya çapında övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen ‘Talebe’, bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.
Domingo Yayınevi
384 sayfa

6- Argonautlar – Maggie Nelson
Kuşağının en sivri ve cüretkâr yazarlarından biri kabul edilen Maggie Nelson’ın eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanan son kitabı Argonautlar, anneliğe, dönüşüme, müşterekliğe, ebeveynliğe, aileye, dilin ve aşkın imkânlarına felsefi bir bakış yöneltiyor, bu ifadelere ilişkin sınırlayıcı ve tutucu yaklaşımları, daha kapsayıcı tanımlara varma adına süregiden mücadeleyi analiz ediyor. Bunu yaparken temelde sürekli şu soruları deşiyor: Bir kabuğa, bir kimliğe ihtiyacımız var mı gerçekten? Öyle bile olsa, bir kimlikle özdeşleşmek mümkün mü? Nelson tüm bu kalıpların öznel, kendini yenileyen, yanıp sönen doğasına ışık tutmayı sürdürüyor.

272 sayfa

5- Özgürlük – Jonathan Franzen
Bu roman özgür olma çabalarını, bir aşkın başlangıcını ve bitişini, gençlikte yaşanan tutkuları, yetişkinliğin getirdiği sürprizleri, neden hiç durmadan arkadaşlarımızla yarıştığımızı, en yakınımızdakilere nasıl ihanet ettiğimizi ve hiçbir şeyin neden ‘olması gerektiği gibi’ olmadığını anlatıyor. Duygularımızın sözünü dinleyerek kendimize ve çevremizdekilere yaşattığımız acı ve sevinçlerin insan olmanın doğal bir sonucu olduğunu gösteriyor. Modern dünyanın çelişkili ve bir o kadar da gerçek insanlarını konu alan sürükleyici bir başyapıt.
Sel Yayıncılık
600 sayfa

4- Atmacanın A’sı – Helen Macdonald
“Ben ölü sülünü tutan çakıra (atmayaca) bakarken, onun vahşi gözleri de benimkilere kenetleniyor. Büyülenmiş gibiyim. Ne hissetmeyi beklediğimi bilemiyorum. Kana susamışlık? Vahşet? Hayır. Öyle bir şey yok. Her yerimde içine daldığım böğürtlenlerden kalma diken çizikleri, kalbimde adını koyamadığım bir sızı var. Havada parıltılı bir sis. Kuru. Pudra gibi. Çakıra, sülüne, çakıra bakıyorum. Ve her şey değişiyor. Çakır artık şiddet ve ölümü temsil eden bir şey değil. Bir çocuk olmuş. Bu beni derinden sarsıyor. Yalnızca bir çocuk. Kim olduğunu, ne için yaratıldığını yeni öğrenmiş bir çakır yavrusu. Eğiliyorum ve bilinçsizce, çocuğunun akşam yemeğini yemesine yardım eden bir anne gibi, ben de çakırla birlikte sülünün tüylerini yolmaya başlıyorum. Çakır için. Yemeye başladığında da topuklarımın üstüne oturup izliyorum, yemesini izliyorum. Tüyler havalanıyor, çalılardan aşağı uçuşup örümcek ağlarıyla dikenli dallara takılıyor. Mabel’ın parmaklarında parlayan kanlar pıhtılaşarak kuruyor. Zaman geçiyor. Kutsayan bir güneş ışığı. Deve dikenlerini savuran bir rüzgâr gelip geçiyor. Sessizce ağlamaya başlıyorum. Yanaklarımdan aşağı yaşlar süzülüyor. Sülün için, çakır için, babam ve onca sabrı için, bir çitin yanında durup kuşların gelmesini bekleyen o küçük kız için.”
Monokl
304 sayfa

3- İt Kopuk Takımı – Jennifer Egan
Afrika’dan Napoli’ye, New York’tan San Francisco’ya, müzik yapımcılarından soykırımcı generallere, Jennifer Egan karakterlerinin hayatlarını sakınmadan ve şevkle anlatıyor. 1970’lerden 2020’lere uzanan bu romanda, yaşlanan müzik yapımcısı Bennie Salazar ve asistanı Sasha’nın çocukluklarını, kariyerlerini ve aşklarını takip ediyoruz. ‘İt Kopuk Takımı,’ Bennie ve Sasha’nın inişli çıkışlı hayatlarının başkalarıyla kesiştiği anları yakalıyor. Jennifer Egan zarif üslubu ve sade anlatımıyla çılgın gençliklerinde yenilenlerin delirenler, hapse düşenler ve intihar edenler hikâyelerini yazıyor.
Pegasus Yayınları
384 sayfa

2- Arkadaşlarla Sohbetler – Sally Rooney
İngiltere ve Amerika şu an Sally Rooney’i konuşuyor. “Snapchat neslinin Salinger”i olarak selamlanan Sally Rooney, Sunday Times Yılın Yazarı ödülünün yanı sıra birçok başka ödül aldı. Dünya çapında bir edebiyat yıldızı haline gelen Sally Rooney X-Y-Z nesillerinin edebiyat dünyasındaki sembolü olarak anılıyor.
Monokl
272 sayfa

1- Seri Sonu – Paul Beatty
Los Angeles’ın Dickens adlı banliyösünde doğup büyümüş bir siyahinin dilinden mizah yüklü bir anlatım… Psikolog babasının evde eğitim verdiği ve kendi sosyal deneylerinde kullandığı ‘Bonbon’ Ben, babası polis tarafından ‘kazara’ öldürülünce yüklü tazminat alır. Siyahi nüfusuyla bilinen, türlü şakalara ve önyargılara malzeme olan Dickens’ın yavaş yavaş yok olması, adeta haritadan silinmesi karşısında mutsuzdur. Dickens’ı eski günlerine döndürebilmek için büyük bir mücadeleye girişirken, yolunun Anayasa Mahkemesi’ne düşeceğini öngöremez. 2016 Man Booker Ödülü’ne layık görülen ‘Seri Sonu’, Paul Beatty’nin Amerika’daki ırk ayrımı sorununu mizahi dille aktardığı çarpıcı bir roman.
Hep Kitap
304 sayfa

 

 

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Thomas Azier Salon İKSV’de

Read Next

Gişenin Yeni Lideri ‘Mucize 2 Aşk’

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *