On Dokuzuncu Yüzyıl Kroniği; Kızıl ile Kara

Stendhal’ın 1830 yılında yayınlanan başyapıtı Kızıl ile Kara, dünya edebiyatının en önemli romanlarından biridir.
“Bir 19. Yüzyıl Kroniği” altbaşlığını taşıyan bu eser, Restorasyon dönemi Fransası’ndaki mezhep çatışmaları, Paris-taşra ile soyluluk-burjuvazi çelişkileri arasında edebiyatın ölümsüz karakterlerinden Julien Sorel’i yaratmıştır. Bu ateşli ve hırslı genç adamın kişiliğinde simgelenen enerji, yeteneğiyle kariyer basamaklarında yükselmek isteyen bireyin, Paris’i fethe çıkan taşranın ve dünya sahnesinde yerini alan yoksul sınıfların da enerjisidir.
Ordunun ve savaşın rengi kızıl ile din eğitiminin rengi olan kara arasında seçim yapmakta zorlanan Sorel’in hem gizlemek zorunda kaldığı Napoléon hayranlığı hem de yasak aşkı tarafından sürüklendiği yol, tüm konformist toplumların yıkıcılığa ve bozgunculuğa biçtiği bedeldir.
Karakterlerinin ruhsal yapılarına, çelişki ve bunalımlarına dair derin tahlilleriyle başarılı psikolojik romanlardan biri olarak kabul edilen Kızıl ile Kara, çizdiği toplumsal tabloyla gerçekçi edebiyatın, karakterleriyle de romantizmin unutulmaz örneklerinden biri olagelmiştir.
***

A. Ömer Türkeş’in incelemesinden…

Sınıfsallık Stendhal’in anlatısının her yerine sinmiştir. Ellerine ne geçirse kardır diye düşünen kurnaz köylüler, soylular gibi davranmaya çalışan görgüsüz burjuvalar, devrimin kazanımlarını yok etmek için komplolar kuran soylular ve bütün bunlardan daha beter bir kirlenmişlikteki kilise “erbabı”, sınıfsal aidiyetlerine uygun karşıtlıklar ve geçici uzlaşmalar içerisinde eksiksiz resmedilir. Bu renkli resim donuk değildir ama, kişiler birbirleriyle, eşyalarla ve mekanlarla ilişkileri içerisinde varolurlar. Mesela, zengin burjuvanın mülk edinme ve bu mülkleri soyluların şatolarına benzetme tutkusunu şöyle anlatır; “Hani Almanya’nın Leipzeg, Frankfurt, Nuremberg gibi tezgahlarıyla tanınmış şehirlerinde çevresinde sanki kendi hallerinde bırakılmış, yine seyrine doyulmayan bahçeler vardır; Fransa’da onların eşini bulabileceğinizi hiç ummayın. Franche-Comte’de insan ne kadar duvar yaptırır, topraklarının dört yanına birbiri üzerine sıralanmış taşları ne kadar yığarsa komşularının saygısına o kadar hak kazanır”.

Romana uzun bir köy tasviri ve buna eşlik eden endüstrileşmenin getirdiği değişimlerle başlamış Stendhal. Ancak bu tarz tasvirlerde Balzac ya da Hugo kadar titiz bir üslubu yok. Çünkü romantiklerin yazma üslubunu benimsemiyor Stendhal, hatta Chateaubriand’dan yirmi sayfa olsun okuyamadığını itiraf ediyor. Çünkü ona göre romantik üslup; “söylenmesi tamamen gereksiz pek çok ufak şey, işitilmesi kulağa hoş gelen pek çok küçük yalan”dan başka bir şey değil! Balzac, Stendhal’in bu bilinçli tercihini eleştirse de, onun yeteneğini şu sözlerle teslim edecektir; “Az sözcük yetiyor M. Beyle’ye; kahramanlarını eylem ve diyalogla karakterize ediyor; okuyucuyu tasvirlerle yormuyor da dramatik zirveye doğru koşturuyor; ve bunu bir tek sözcükle, bir tek işaretle başarıyor”.

Soylusu, işçisi, köylüsü, rahibi ya da belediye başkanı, ister kadın olsun isterse erkek; Stendhal’in kahramanları etleri ve kemikleriyle, erdemleri, tutku ve zaaflarıyla gerçek insanlardır. Ancak belli bir tarihe ve topluma; Fransız devriminin ardından gelen çalkantılı günlere aittirler. Eylemleri ve duyguları bu süreç tarafından belirlenir. O, roman sanatını yol üzerine konmuş, aynı anda hem masmavi gökyüzünü, hem de çamurlu kaldırımları yansıtan bir aynaya benzetmişti. Kendi roman kahramanları da işte böyle görünürler okuyucuya; “hem soylu, hem bayağı; hem alçakgönüllü, hem bencil”.. İşte onlara sözünü ettiğim canlılığı ve tipikliği veren de bu çok katmanlı yapılarıdır. “Stendhal onların tipikliklerini, çevredeki hareketlerini koşullandıran iç dünyalarını inceleyerek, psikolojik çözümleme yoluyla ortaya koymuştur”.

A. Ömer Türkeş’in incelemesinin tamamını okumak için TIKLAYINIZ

  • Kızıl ile Kara
  • On Dokuzuncu Yüzyıl Kroniği
  • Yazar: Stendhal
  • Çeviri: Işık Ergüden
  • Baskı Yılı: Ağustos 2017
  • Sayfa Sayısı: 551 Sayfa
  • Yayınevi: Sel Yayıncılık
Vinkmag ad

Read Previous

Dansa âşık yavru bir timsahın hikâyesi…

Read Next

Murat Arda; “Taksim Bahçesi egemen algıya müdahale etmek niyetinde bir kitap”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *