“Ağustos’ta ne okuyacağım?” diyenlere yeni çıkanlardan 10 kitap

Sıcak havalar ve yaz ayları devam ediyor. Bu havaları güzel geçirmenin en iyi yöntemlerinden biri de kitap okumak. Şu sıcaklarda evden çıkıp dışarıda ufak bir gezintinin yapılması bile oldukça zor. Bu koşullarda kitap almak için bir kitapçıya gitmeyi ötelemenizi hiç istemeyiz.

Yaz aylarında ne okuyacağı konusunda kararsız kalanlara yeni çıkan kitaplardan bir seçki hazırladık. Gelin birbirinden güzel 10 kitaba göz atalım…

1. Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın

Yazar: Cuniçiro Tanizaki, Çev: Sinan Ceylan, Jaguar Kitap

Fukuko, tam da kocası Şozo ile yeni bir hayata başladığı günlerde kocasının eski karısı Şinako’dan bir mektup alır. Yuvası dağıldıktan sonra “kırık bir çanak” bile almayan bu kadın, duygu yüklü mektubunda tek bir şey istemektedir: Şozo’nun deliler gibi sevdiği kedisi Lili’yi.İlk bakışta, masum bir istektir elbette bu. Ne var ki Lili -tüm kediler gibi- girdiği hayatların en olmadık yerlerine kıvrılmıştır ve dâhil olduğu yaşamların karanlık köşelerinde gezinmeye başlar mektupla birlikte.

Biten ilişki için umut, diğeri içinse endişe kaynağıdır.  Böylece, başlı başına bir kavram olmayı hak eden “kedi sevgisi”nden çok daha fazlasına dokunur Tanizaki. Zarif, yumuşacık bir üslupla insan ilişkilerinin girift yapısını, küçücük ayrıntıların -bir nesnenin, jestin veya bakışın- insan ruhunda yarattığı dönüşümleri, yalnızlığın ve sevginin türlü biçimlerini gösterir.

Yoğun tutkuların, tuhaf arzuların ve ince bir melankolinin ustası Tanizaki’nin Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın’ını Sinan Ceylan Japonca aslından çevirdi.

Tanizaki en gözde yazarlarımdandır. Aşkı ve aşkın sapkın yönlerini anlatır kitapları.-Henry Miller-

Tanizaki, muhteşem bir yazar. -Haruki Murakami-

 

2. Hep Beraber

Yazar: Ann Patchett, Çev: Özge Onan, Hep Kitap

Hep Beraber elli yıllık bir süreç içinde, iki ailenin bireylerinin yaşadıklarını ele alıyor.

Roman, bir vaftiz töreniyle başlıyor. Bölge savcısı olan Cousins evdeki hamile eşinden ve gürültücü çocuklarından kaçarak davet edilmediği bir eve gelir. Cin ve portakal suyuyla sarhoş olunca, ev sahibinin karısı Beverly Keating’i öper. İkisi de eşlerinden ayrılır ve California’dan Virginia’ya taşınırlar.

Daha önceki evliliklerinden olma altı çocuk da, kendilerini aile bağlarından oluşan bir düğümün içinde bir kıyıdan ötekine savrulur halde bulurlar.

New York Times’ın çok satanlar listesinden uzun süre inmeyen Hep Beraber, romanları otuzun üzerinde dile çevrilen, PEN/ Faulkner ve Orange ödülleri sahibi olan Ann Patchett’ın yedinci romanı.

 

3. Arabadakiler

Yazar: Patrick White, Çev: Murat Belge, İletişim Yayınları

Arabadakiler, Nobel edebiyat ödüllü Patrick White’ın roman sanatında zirveye ulaştığı dönemin başyapıtı.

Miss Hare bir zamanların büyülü Xanadu’sunun harabeleri arasında dolanırken yerli bir ressam ve Yahudi bir mülteci ile karşılaşır. Mrs. Godbold’un da ekibe dahil olmasıyla birlikte “arabadaki” dört karakteri ortak bir yazgıda kenetleyen yolculuk başlar. Geçmişte her biri çeşitli şekillerde dışlanan ve incinen bu dört karakterin kurtuluşu aradığı yolculuk Nazi Almanyası’ndan Avustralya kırlarına, Kabbala geleneğinden çarmıha geriliş mitine uzanacaktır.

Geniş bir kültürel coğrafyayı insanî bir ışıkla aydınlatan Arabadakiler kolektif hafızadaki acı verici deneyimleri sanatsal bir imkâna dönüştürmenin yolunu arayan bir başyapıt.

Ancak büyük yazarlar eserlerinin onlardan bağımsızlaşmasına ve kendilerinden daha büyük bir varlığa kavuşmasına izin verirler. Patrick White da bu yazarlardan biri.-David Malouf-

White’ın Arabadakiler romanı bir araya geldiklerinde bir insan ve bir toplum meydana getiren dört yetiyi simgeliyor.-Carolyn Bliss-

 

4. En Mavi Göz

Yazar: Toni Morrison, Çev: Zeynep Baransel, Sel Yayıncılık

Siyahi bir kız çocuğu, derisinin renginden nasıl kurtulabilir?

Dokunaklı diliyle ırk ayrımcılığını edebiyat alanında su yüzüne çıkaran, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison, tüm dünyada en çok okunan romanı En Mavi Göz’de bir kız çocuğunun gözünden horgörülmenin, ayrımcılığın, ırka dayalı güzellik anlayışının ve kişinin kendisine
duyduğu nefretin yarattığı bireysel ve toplumsal travmaya odaklanıyor.

İkinci Dünya Savaşı arifesinde ABD’nin Ohio eyaletinde bir gettoda yaşayan Pecola, “çirkin” ve siyah bir kız çocuğudur. Herkes tarafından aşağılanan, alaya alınan Pecola, diğer beyazlar gibi gözleri mavi olursa her şeyin yoluna gireceğine, insanların onu beğeneceğine ve seveceğine inanır.

Oysa mahallenin dillendirmeksizin kabullendiği acılar konusunda yürüttüğü suç ortaklığı, herkesin kalbinde taşıdığı nefrete ayna tutan Pecola’nın trajedisine dönüşür.

Olay örgüsü, zamansal sıralanışı, alışılmadık üslubuyla En Mavi Göz, yayınlandığından bu yana ırkçılık ve aile içi şiddet alanında referans kitaplardan biri olmuş, yirminci yüzyıl boyunca kimi zaman acımasızlaşan insani ayrıntıları dünya edebiyatına taşıyan kitaplar arasında
sembolikleşmiştir.

 

5. Cumba

Yazar: Karin Karakaşlı, Can Yayınları

Kuru kalabalıklar tehlikelidir çünkü özsuyu çekilmiş insanlar bir çırayla tutuşur ve ortalık yangın yerine döner. Kalabalıkları kuruluktan kurtaransa çoğu zaman akışa karşı yol alan tek tek bireyler olur. Onların soruları eşliğinde sorgulamayı, yanıt aramayı, hatırlamayı ve hatalardan ders almayı deneyimleyen kitleler, artık kuru kalabalık değil bireylerden oluşan tertemiz bir insan topluluğu, insan soyunun yüz akıdır. Ama yazık ki çoğu zaman bu kuruluktan çıkmanın bedeli, ilk toplu gözyaşının, kendini feda eden birey uğruna akıtılmasıdır. Hiçbir ıslaklık da bu kadar yakıcı olmaz.

Öyküleri, şiirleri kadar köşe yazılarıyla da adından söz ettiren Karin Karakaşlı’nın 1996-2008 arasında Agos’ta yayımlanan yazıları Cumba’da bir araya geldi. Unutmamak, hatırlamak ve hatırlatmak için…

 

6. Şerefli Hırsız

Yazar: Dostoyevski, Çev: Hazal Yalın, Helikopter Yayınevi

Elinizdeki öykülerle, Dostoyevski’nin bütün öykülerini tamamlamaya bir adım daha yaklaşmış oluyoruz. Dostoyevski bu defa beş öykü ile karşınızda. Kitapta “Şerefli Bir Hırsız” ile birlikte sanki onun uzantısı gibi, başka dillere nadiren çevrilmiş (ve biri de tamamlanmamış) iki öykü daha bulacaksınız: “Emekli” ve “Gulyabani.” Bunlarda da anlatıcımız Astafiy İvanıç, bir Tolstoy öyküsünden çıkagelmiş gibi halktan, sıradan, yalın bir tip.

Dostoyevski belki de bu yüzden “Emekli”yi hayattayken yaptığı derlemelere almamış. “Gulyabani” ise büyük yazarın ölümünden sonra, müsveddeleri arasında bulunmuş. Anlaşılan Dostoyevski, “bilinmeyen birinin notlarından” başlığı altında daha bir dizi öykü yazmayı planlamış, ama bunu hayata geçirememiş.

Bu üç öyküyü yalınlıklarıyla, içinden süzülen ışığı gökkuşağının renklerine ayıran bir pırlanta olarak değerlendirebiliriz. Öte yandan “Bobok,” parlak kızıllığıyla ironiye daha uygun düşen bir lâl gibi. Dostoyevski bu öyküyü, idam mangası karşısına dikilmeyi beklediği o meşum 1849 yılından sonra yazmış. Belki de bu yüzden, üzerindeki istihza örtüsü diğerlerinden çok daha kalın olsa bile, okurlarda daha yakıcı, daha acı bir tat bırakacak. “Sayın Proharçin” ise, daha ayrık, zorlu ve bir zümrüt gibi parlıyor.

Üslubunda Küçük Kahraman’ı hatırlatan bir şeyler var: çevirmeni adeta çileden çıkaran son derece uzun, zorlu, hatta müphem cümleler; üstelik her şeyi anlatmıyor size, bazı ayrıntılar var ki kendiniz kavramak zorundasınız, bunun için de iki defa okumanız gerekiyor. Bu olağanüstü öyküleri elinizden bırakamayacaksınız. 

 

7. Dönüş

Yazar: Tim Winton, Çev: Seda Çıngay Mellor, Yüz Kitap

Avustralya sahillerinde okyanusun tuzunun sindiği bir kasabada, geçmişleriyle hesaplaşmaya çabalayan basit insanların iç içe geçmiş öyküleri: Küsen kardeşler, dağılan aileler, çocukluk korkularıyla boğuşan yetişkinler, genç olmayı özleyen yaşlılar, hayatlarındaki gelgitlerle baş etmeye çalışıyorlar. Yolunu şaşıranların şairi Winton on yedi öyküde şiddetle, umutsuzlukla ama aynı zamanda şefkatle ve şiirsellikle, yazınının kalbini, memleketi Avustralya’yı resmediyor.

Kitaptan uyarlanan aynı adlı film 2014 yılında Avustralya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi tarafından 7 dalda ödüle aday gösterilmiştir.

“Tim Winton’ın son eseri öykü derlemesi maskesi altına saklanmış bir roman, orta yaşın kasvetli yıllarında iyimser bir gezinti. Winton’ın bir coğrafyayı bütün güzelliği ve tehditkârlığıyla betimlemekteki başarısı çok etkileyici . Onu ilk defa okuyanları Winton’ın daha önceki eserlerini aramaya, sadık okurları ise yazarın bütün yazdıklarını yeniden okumaya yöneltecek.”

 

8. Kore 1952-1953

Yazar: Ahmet Eren, Destek Yayınları

Bir Türk Subayının Cephe Günlüğü

“Bugün sabah ikinci defa saatleri bir saat ileri aldık.

Memleketteki saatlerle şimdi iki saat fark var. Onlardan iki saat evvel kalkıyor, iki saat evvel yatıyoruz, gittikçe bu fark artıyor.

Deniz şahlanmış, gemimiz ise ona aldırış etmeden kâh sağa kâh sola sallana sallana süratle yoluna devam ediyor. Bu sallantı artık Kore’ye kadar devam edecekmiş. Nereye baksak deniz… Meçhuller diyarına doğru gidiyoruz ve ardımızdakiler bizim için biz ise bu savaşı kazanmak için dua ediyoruz…”

 

9. Gece Uçuşu

Yazar: Antoine de Saint-Exupery, Çev: Sibel Kuşca Güngörmedi, Timaş Yayınları

Kader yalnızca insanın içindedir: Bir an gelir insan kendini savunmasız bulabilir; işte o zaman hatalar bir baş dönmesi gibi çeker sizi içine.

Küçük Prens’le milyonlarca okurun kalbine dokunan Antoine de Saint-Exupéry’den kahraman pilotlara, gece uçuşlarının krallarına bir saygı duruşu: Gece Uçuşu…

Şili, Paraguay ve Patagonya’dan havalanan üç posta uçağının hedefi, Buenos Aires’teki havalimanıdır. Gece uçuşlarının gediklisi pilotlardan birinin şansı, ne yazık ki diğerlerininki kadar yaver gitmez. Bazıları için yıldızlarla süslü bir cennet bahçesi gibi açılan gece, diğerleri için fırtına ve karanlıkla örtülü bir kâbusa dönüşür.

Her bir karakterin incelikle işlendiği, gecenin tüm güzelliği ve ürkütücü karanlığıyla boy gösterdiği, ölümle yaşam arasında gezinen Gece Uçuşu’nun odağında da Antoine de Saint-Exupéry’nin diğer eserlerinde olduğu gibi uçmakla yaşamak arasındaki tutkulu ilişki var.

 

10. Ben Frankurt’ta Şoförken

Yazar: Aydın Engin, Siyah Kitap

Altı yıl, hele kişinin yetişkinlik dönemine denk gelen altı yıl çok uzun bir süre. 12 yıllık siyasal göçmenliğin tam altı yılını Frankfurt sokaklarında taksi şoförlüğü yaparak geçirmek… dile kolay.

“Frankfurt’un bütün sokakları, önemli adresleri yani yaşamda bir daha hiç kullanmayacağım bir sürü ‘çöp’ bilgi belleğimde hâlâ canlı ve silinmiyor. Altı yıl benimle birlikte Hessen Eyaleti’nde dört dönen özel para çantam ve şoför gocuğum da evde duruyor.” Frankfurt kentinde insan taşımaya yetkili sürücü belgesi “  de yazı masamın çekmecesinde. Bana gerektiğinde  “namerde muhtaç olmadan “ kimsenin önünde ezilip büzülmeden yaşayabilmenin güvencesi olarak göz kırpıyor.”

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Şairlerin en kötü şiirleri hayatlarıdır!

Read Next

Sanat Kuramı Üzerine Serinletici Üç Kitap

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram