İncirlik Üssü Bir Romana Konu Oldu

 

ABD – Türkiye ilişkilerinin sembol yeri İncirlik Üssü bir romana konu oldu. Yazar-gazeteci Çetin Yiğenoğlu, 350 sayfalık kitabında üssün tarihçesi ve yaşananları yer yer belgelere dayalı fantastik bir anlatımla yazarken, üssün kuruluşu sırasında hafriyattan çıkan ve ‘mümbit’ diye tanımlanan kırmızı toprakların ABD uçakları ile İsrail Devleti’ne götürüldüğünü yazdı.

‘Yer üstündeki kadar yer altında da bir İncirlik var’ diye tanımlanan Adana’daki ABD-Türkiye ortak savunma tesisi olan ve kuruluşu 1950’li yıllara dayanan üssün çevresi 25 kilometre. ‘İncirlik Romanı’ adlı kitapta bu üssün kuruluş yıllarına dayanan söylenceler de yer alıyor. Bir bölümünde, o yıllarda inşaatlarda çalışanların, sığınak ya da silahların saklanması amacıyla gerçekleşen büyük çaplı hafriyatlardan çıkan toprağın bir bölümünün konteyner türü taşıma sistemlerine yüklenip, uçaklarla o yıllarda yeni kurulan İsrail’e götürüldüğü bilgileri yer alıyor.

‘KÜÇÜK AMERİKA’

İncirlik Üssü için ‘Küçük Amerika’ tanımlamasında da bulunulan kitapta üssün dünya gündemine geldiği İncirlik’ten kalkıp Rusya’da düşen U-2 casus uçağından, bilinmeyen gizli anlaşmaların Wikileats belgelerinde nasıl yer aldığı; bu üste görev yapan, çok dil bilen ‘özel görevlilerin’ kimler olduğu isim isim açıklanıyor. ‘İki Mata Hari’ diye tanımlanan bölümde ise Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde Genelkurmay’dan elde ettiği belgelerin ABD’ye kimin eli ile aktarıldığı; Eşref Bitlis’in uçağının düşürülme planının bu üsde yapıldığı iddialarının geniş öyküleri de yer alıyor. Üste görevli Amerikalı’lardan Barzani’ye yakınlığı olanlar, Çekiç Güç ile Irak’ta Kürt devletinin kurulması gibi konular da kitapta geniş yer buluyor. Yazar ayrıca, ‘Neokolonyel’ olarak tanımladığı İncirlik Üssü’nün bölge ülkelerindeki gelişmelerde aldığı rolü de ABD yönünden ele alırken, yarım asırlık tarihinde hangi isimlerin sonraki yıllarda ortaya çıkan gerçeklerle hangi görevleri yapmış olduğunu anlatıyor.

GÜN GÜN OPERASYONLAR

Kitabın 110 sayfalık bölümünde ise, 1991 Körfez Savaşı’ndan itibaren üssün Irak, Afganistan ve Suriye operasyonlarında kullanılması ile ilgili tarih ve operasyon bilgileri yer alıyor.

Emekli gazeteci olan yazar Çetin Yiğenoğlu, 1970 yılından itibaren Adana’da Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde görev yaptı. ‘İncirlik Üçlemesi’ adını verdiği 2 kitabı daha önce ‘Başkan’ ve ‘Kumpas’ adları ile yayınlamıştı.

Tanıtım Bülteni

“Çukurova Üçlemesi” diye anmaktan hoşlandığım “Küçük Amerika” çalışmasının ilk kitabı “İncirlik Romanı” olacaktı. Daha doğrusu, tek kitap olarak tasarlanmıştı. Hayatımın en dinamik dönemini geçirdiğim gazeteyle yolum ayrıldığında, şapkamı önüme koyup düşünmüştüm, bundan sonra ne yapmalıyım, diye. Öyle ya, gazeteci olarak Adana?da gelinebilecek bazı görevlere gelmiş, Ziya Paşa?nın deyimiyle “rütbe – i aklı”mızla mesleki liyakâtimizi kanıtlamıştık. Sayısız röportaj, çok sayıda dizi yazı, yarısı inceleme araştırma, yarısı yazınsal on altısı yayınlanmış, yirminin üzerinde kitaba imza atmıştık. Adana?da, Çukurova?da, Anadolu?da, Ortadoğu?da en yakıcı konularda kapsamlı çalış-malar yapmıtık. Gelinen nokta, köklü bir karar almayı dayatmıştı. Her ne denli kendimi orta yaşlı genç görsem de, kronolojik yaş göstergem açısından bir zamanlar başkaları için “yaşlı / ihtiyar” nitemini acımadan kullandığım yaşlara gelmiştim. Alacağım kararın ilk maddesi halkıma, ülkeme hizmet bağlamında vazgeçilemez bir öneri gelmediği takdirde gazetecilik çalışmalarımı kurumsal çerçevede sürdürmemek olmalıydı. Bundan sonra kendimi bütünüyle edebiyata yazına vermeli, notları yıllardır masamın üzerinde bekleyen öykülerle romanlara yoğunlaşmalıydım. Gazetecilikle ilişkilerimi araştırma inceleme çalışmaları, arada bir makale, fıkra yazımı çizgisinde, zaman zaman gelmesi olası çalışmalarda görev alarak sürdürmeliydim. (ÇÜ İletişim Fakül-tesinde “Habercilik”, NHKM Adana?da “Yazınevi / kurmaca yazın” deneyimleri tasarılarım arasında yoktu.) Artık “gazeteci yazar” değil, “yazar gazeteci” nitemine uygun bir çalışma dünyası kurmalıydım. Söz konusu mahsuplaşmada yaptığım kapsamlı çalışmaları düşününce İncirlik?i yazmadığımın ayrımına vardım. Bu durumda, önce İncirlik?i yazmalı, daha sonra öykü tepecikleriyle roman dağları arasındaki bana ait o dünyaya girmeliydim; bir daha hiç çıkmamacasına. Hemen İncirlik notlarımı derlemeye, alan çalışması yapmaya ba?ladım. Çalışmanın bu aşamasını büyük oranda bitirdim de.

Ne ki, hayatın gerçekleri, her zaman olduğu gibi, yine yüreğimin gazetecilik tartımıyla atan yanını yakaladı. “Başkan” kitabı elime doğdu adeta. Yazmasam olmazdı; halkıma karşı suçluluk duygusu boğardı beni. Böylece “Küçük Amerika” üst başlığı kendini dayattı. İncirlik, ikinci kitap olacakken “Başkan”, “Kumpas”ı çağırınca üçüncülüğe ertelendi. Kumpas?ı da yazmasam olmazdı.

Gazetecilik deneyimlerimle yazınsal birikimim, gerçeklik konusundaki düşüncelerimi kökten değiştirmişti. İncirlik nasılsa oradaydı. Bir yere gitmeyeceği gibi işlevinde herhangi değişiklik de olmayacaktı. İncirlik gerçekliğini nasıl yazarsam yazayım, yazacaklarım her çevrenin kendi yapılanmasına, bakış açısına göre değerlendirilecekti, nasılsa… Önceki iki kitap gibi bu da bilimsel bir çalışma olmayacaktı. Gazeteci, edebiyatçı kimliğimin sunduğu özgür olanaklarla biçimlendirilecekti. Yazınsal bir dil öncelendiği, biçemin de buna göre kurgulandığı kitabın kim-liği neden “İncirlik söylenceleri” baskın bir anlatı, inceleme çalışması olmasındı… Söylence, gerçeklikle ilgisiz şeyler, diye nitelenebilir hemen. Ne ki, İncirlik konusunda “en hakiki”, “en has” ya da “en gerçek” gerçekler diye yazsam bile köktenci suçlamaların, yalanlamaların yanı sıra kimilerinin en azından “yok canım”la başlayan tümceler kurması kaçınılmazdı. Ben de, bu durumda, peşin yanıt olarak söylencelerle biçimlendirilmiş bir “fantastik anlatı” yazmalıyım, diye düşündüm. Okuyan, algıladığı, dilediği gerçekliğe uygun çıkarsamalarda bulunabilmeliydi. Bir roman olmamasına karşın, bir romanda kullanılabilecek pek çok veri olduğuna, ağırlıklı olarak böyle bir üst dil yeğlendiğine göre, dileyen, kitabı İncirlik romanı niyetine de okuyabilmeliydi.

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Polisiye Dosyası: “Ölümcül Arzular”

Read Next

Ahmet Cemal’den ‘yerli oyun’ tartışmalarına yanıt

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *