Nazım Hikmet, Si-Ya-U ve Taklit Mona Lisa

Bu çok modern, dışavurumcu bütünüyle fevkalade sağlam kurgulanmış epik destanın hepsini buraya almak mümkün değil.

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla şiir üzerine sohbet ederken söz Nazım Hikmet ’e, oradan şiirlerine ve nihayet Si-Ya-U ‘ ya gelince, yıllar önce okuduğumuz şiirden aklımızda kalan imgenin yanlış olduğunu fark ettik..

Ama söylemek gerekir ki; Nazım bunun böyle olması için özel bir çaba da sarf etmiştir sanki.

Yanlış hatırladığımız şuydu;

Nazım Hikmet “Si-Ya-U” adlı bir Çinli kadına vurulmuş, bu şiiri ona yazmıştı.!

 

dsc_2431-kopya

1 Nisan

bugün bir Çinli gördüm;
   başı perçemli Çinlilere benzer yeri yok.
Ne de çok
   baktı bana.
Bilirim ki ben
   fildişini ipek gibi işleyen
      Çinlilerin teveccühü
         atılamaz yabana

11 Nisan

İsmini öğrendim her gün gelen Çinlinin:
         Sİ-YA-U

16 Nisan

Bugün gözlerin sesiyle
konuştuk kendisiyle.
Gündüzleri kumaş dokuyormuş,
gece okuyormuş.
İşte çoktandır ki gece
kara gömlekli bir Faşist ordusu gibi geldi.”
./..
“Çinden gelen sevgilim gitti Çine..
Ve ben artık
bilemem kimlere derler Leylâ ile Mecnun,
o pantolonlu Leylâ
         ben etekli Mecnun değilsem..
Ağlayabilsem… Ah….
            Ağlayabilsem…”

Evet, böyle okuyunca yanıltıyor elbette..

Oysa Nazım Hikmet inanılmaz bir aşkı

Olağanüstü bir kurguyla,

Müthiş dizelerle anlatıyor bize..

Büyük şiirin “ortasından” biraz daha…

“2 Mayıs

Bugün Çinlim gelmedi.

5 Mayıs

Bugün de yok..

8 Mayıs

Benziyor günlerim
      bir istasyonun
         bekleme salonuna.
Gözlerim dikili
demiryoluna..”

Asıl adı Siao San olan Si-Ya-U, Paris’te Emil, Moskova’da ise Emi adıyla tanınır.

Nazım Hikmet Emi ile Moskova’ya ilk gittiği yıllarda, 1922’de tanışmıştı.

Emi Siao Çinli, komünist bir şairdir ve Nazım ile yakın dost olmuşlardı.

Siao’nun Fransızcası çok iyidir ve Sorbonne’da okumuştur.

Son derece nazik ve kibar biridir.

Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu Jokond’un en büyük hayranıdır.

Hani şu bizim Mona Lisa..!

url

Paris’te iken sık sık bu tabloyu görmeye gittiğini Nazım’a da söylemiştir.

Biraz dedikodu yapacak olursak;

Siao “uzun boylu, alev saçlı, derin yeşil gözlü” bir Rus kadınını sevmekteydi.

İşte benim ve arkadaşımın aklında yanlış kaldığı gibi Si-Ya-U kadın değil, erkekti..!

Ve Nazım’la aynı kadına aşık olmuşlardı..

200px-emi_siao__eva_siao
Emi ve Eva Siao

Nazım kadını çok sevmekle beraber, içli arkadaşı Emi Siao’yu üzmemek için yüreğine taş basar ve o kadından vazgeçer. Nazım 1924 de Türkiye’ye dönünce görüşmeleri kesilir. Daha sonra Siao’nun Çan Kay Şek’in askerleri tarafından başından vurularak öldürüldüğü haberi gelir. Nazım buna çok üzülmüş ve ünlü şiiri “JOKOND İLE Sİ-YA-U” ‘yu arkadaşı Emi Siao’dan esinlenerek yazmıştır.

Şiire dönersek, Nazım fantastik bir aşk şiiri yazmıştır.

Tebessümü ile meşhur Jokond, Luvur ! müzesinde sıkıntıdan patlamaktadır ve birden kendisini ziyarete gelen Si-Ya-U adlı bu Çinli adama vurulur.

Nazım arkadaşı Emi Siao’yu, Si-Ya-U yapmış, şiirini bu olay üzerine kurgulamıştır.

“Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Can sıkıntısından çok çabuk bıkılıyor.
Bıktım artık canımın sıkıntısından.
İçimdeki bu ruh yıkıntısından
      aldı fikrim şu hisseyi:
         Müzeyi
            gezmek iyi
               müzelik olmak fena.
Ben bu maziyi hapseden saraya
öyle ağır bir hükümle kondum ki,
çatlarken sıkıntıdan yüzümde yağlıboya
mecburum durup dinlenmeden sırıtmaya:
Çünki:
      ben o Floransalı Jokond’um ki
Floransadan daha meşhurdur tebessümüm.
Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Ve madem ki maziyle konuşmaktan
                                          çabuk bıkılıyor
ben
   karar verdim bugünden itibaren
bir hatıra defteri tutmaya.
Belki dahli olur bugünü yazmanın
                              dünü unutmaya…
Lâkin acayip bir yerdir Luvur.
Burda belki bulunur
İskenderi Kebirin
            kronometrolu lonjin saatı,
fakat
      bulunmaz yüz paralık bir kurşunkalem
ve bir tabaka temiz defter kâadı.
Lânet olsun Luvruna, Parisine.
Yazarım ben de hatıratı
            muşambamın tersine.
Ve işte:
Kırmızı burnunu eteklerime sokan,
saçları şarap kokan
               miyop bir amerikalının
aşırınca cebinden mürekkepli kalemini
                             başladım hatıratıma.
Yazıyorum sırtıma:
    Tebessümü meşhur olmanın elemini…”

çok hoş eleştiriler vardır ve ironiktir bazı satırlar,

“Hayranım Felemenk ressamlarına:
süt ve sucuk tacirlerinin
                tombul madamlarına
kolay mı üryan bir ilâhe edası vermek?
Lâkin
     isterse ipekli don giyinsin
inek+ ipekli don = inek.”

evet, tabii şiir çok uzun.

34 sayfa..!

Nazım’ın kurgusuyla Jokond aşkı uğruna canlanır ve bir gemi ile si-ya-u’nun arkasından Çin’e gider.

Şiirde Jokond’un müzeden kalkıp, Çin’e gitmesindeki esin kaynağı muhtemelen; tablonun 1911 yılında çalınarak iki yıl ortadan kaybolmasıdır..

Şiir zaten şu dizelerle başlamaktadır:

“Leonardo nâm
nakkaşı dehrin
muşhur Jokondu
basmıştır kadem
rahı firâre.
Ve firâriden
boşalan yere
taklidi kondu.”

Şiirin tamamını okumanızı tavsiye ederim.

Bu çok modern, dışavurumcu bütünüyle fevkalade sağlam kurgulanmış epik destanın hepsini buraya almak mümkün değil. Ama Louvre’daki Mona Lisa tablosunun aslında gerçeği olmadığı iddialarını sadece Nazım Hikmet böylesine anlatabilirdi.

Şiirin son satırlarında, Jokond’un uçağa atlayıp Si-Ya-U ‘nun peşinden gittiği Şang-Hay’da başına gelenleri yazmıyorum. Onu sürpriz olarak bırakayım.

Şunu da söylemeliyim ki; Siao, Nazım’ın zannettiği gibi ölmemiştir. Çin’e hiç dönmemiş, Moskova’da kalmıştır. Üstelik o da benzer şekilde Nazım’ın öldüğünü zannetmektedir. Yaklaşık 30 yıl sonra, 1952 yılında iki dost Dünya Barış Konseyinin toplantısında karşılaşacak, bu karşılaşmayı Siao’nun karısı, dünyaca ünlü fotoğrafçı ve belgesel sinemacı Eva, elinden düşürmediği fotoğraf makinası ile görüntüleyecektir.

emieva-siao
Emi ve Eva Siao
Ali Tanrısever
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Hayallerinin Peşinde Uç!

Read Next

Konuşkan Bir Ölü

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *