Osmanlı’nın Frankeisntein’ı…

 

“Gölge” üzerinde çok laf söylenebilecek denli katmanlı bir roman. Ama tartışılan meseleler hikayeyi bastırmıyor. Dili ve hikayesi ile kapıp götürüyor okuyucuyu…

İsmail Güzelsoy., Fennî Sihirler” üst başlıklı “Gölge”de 19. yüzyılın sonlarında İstanbul’da geçen bir hikaye anlatmış. Bilim ile hurafenin, neşe ile hüznün, hayal ile hakikatin birbirine karıştığı “Gölge” -hikayesi, dili, üslubu, tartıştığı meseleleriyle- 2016 yılının en iyi romanları listesine girmeyi hak ediyor.

1963 Iğdır doğumlu İsmail Güzelsoy ilk ve orta eğitimini İstanbul’da tamamladı. Yüksek öğrenimini İÜ Basın Yayın Yüksek okulunda yapan Güzelsoy, bir süre turizm rehberi olarak çalıştı. Edebiyat hayatı 2000 yılında yayımlanan “Kitabı Mukadder” ile başlayan Güzelsoy kariyerini “Ruh Hastası” (2004), “Sincap” (2005), “Rukas” (2006), “İyi Yolculuklar” (2007), “Değil Efendi’nin Renk ve Korku Meselleri” (2010), “Çıt Yok” (2011), “Saf “(2013), “Değmez” (2015) romanlarıyla sürdürdü.

Bir Canbazın maceraları

“Gölge”, Güzelsoy’ın “Fenni Sihirler” adını verdiği “Fennî Sihirler” serisinin ikinci kitabı. İlk kitap “Değmez” geçen yıl yayımlanmıştı. Ancak “Fenni Sihirler” adlı seride yer alacak kitaplar birbirlerini tamamlar nitelikte değiller. Aradaki bağı -muhtemelen- bir hikayeden diğerine geçen kişilerin, temaların ve anlatım tarzının sağlayacağını söyleyebilirim.

“Değmez” romanındaki Meddah Değil Efendi’nin ikincil derecede rol aldığı “Gölge”’de İsmail Güzelsoy -bir kez daha- sözlü anlatım geleneğine yaslanarak ördüğü hikayesine Hikayenin Reşat Ekrem Koşu’dan ilginç bir alıntı ile başlıyor; “Bir gün, hoca efendi bir kitapta “Maymun fuhşa âlet olur” diye bir bend okumuş, asabiyetinden ateş kesilmişti; hemen arkasına binlerce insan toplayarak Azapkapısı çarşısına gitmiş, maymuncu dükkânlarını basmış, ne kadar maymun varsa yakalatıp biçare hayvanları oradaki ağaçlara astırarak idam ettirmişti.”

Koçu’nun kaydettiği bu vakadan esinlenmiş Güzelsoy. Okuduğumuz; roman kahramanı ile -sözü edilen katliamdan tesadüfen kurtulan- Leylifer isimli maymunun yürek ısıtan dostluğuna dair bir hikaye. Sonlara doğru adının İsmail olduğunu öğreneceğimiz roman kahramanının ağzından dinleyeceğiz olup bitenleri. Belki de zihninden demeliyim, çünkü anlatıcı “arafın bile kapısından kovulmuş bedensiz bir varlık”. Roman İsmail’i bu hale sokan bir dizi olay etrafında kurgulanmış.

İsmail sokakta bulunmuş, Kahkah adlı bir çingene tarafından canbaz olarak yetiştirilmiş, bir süre sonra aralarına katılan maymun yavrusunu kardeş gibi bellemiş bir çocuk. Yıllar ilerledikçe İsmail ve Leylifer’in canbazlıktaki hünerleri artacak, bu hünerleri onlara Kör Aşil Efendi’nin Der Saadet’teki tiyatrosunda sahne almalarını sağlayacaktır.

Gösterileri Akif Efendi isimli bir hekimin ilgisini çekmiştir. Ne ilgisi var demeyin. Akif Efendi’nin şeytani planlarını gerçekleştirmesi için canbazlık hünerine gerçekten ihtiyaç duyduğunu anlayacaksınız. Bu ayrıntılara girmiyorum. Şu kadarını bilmek yeterli; “Akif Efendi’nin konağı “sınırsız bir şehvetle Tanrı’nın sırlarını keşfetmeye adanmış sefil hayatların kalesi”dir...  

Bundan sonrası aşk, macera, korku, mizah karışımı bir hikaye olarak sürecek, Akif Efendi’nin ölümsüzlüğün sırlarını saklayan kayıp bir kitabı bulmak için düzenlediği planların baş aktörü olan İsmail Zühre ile tanışacak ve hepsi birden uğursuz bir kadere, kaderin koynuna doğru sürüklenecekler…

Batı ile Doğu; Fen ile Sihir

İsmail Güzelsoy, 2000 yılında yayımlanan ilk romanıyla başladığı tarzını geliştirerek sürdürüyor. Maceraya, gizeme, polisiye kurguya, fantaziye yer veren oyuncaklı hikayeleriyle şaşırtıyor okuyucuyu. Güzelsoy’un romanları bu çağın “Binbir Gece Masalları”…

İp canbazı roman kahramanı, sevimli maymunu, Dr. Frankeinstein’i hatırlatan Akif Efendi’si, müneccimleri, kumarbazları, tarikatları, sırları, rüyabazları ve rüyabazların gizli “İfşaat” kitabı ile “Gölge” de şaşırtıcı bir roman. İleride olacaklar hakkındaki ipuçlarını bir gösterip bir gizleyerek merak duygusunu sürekli tutan Güzelsoy, sözlü anlatım geleneğinin hikaye etme, ederken canlandırma ustalığını romana taşıma konusunda çok başarılı. Burada giderek ustalaşan diline ve üslubuna dikkat çekmek gerekir. Eskisiyle yenisiyle çok zengin kelime haznesiyle geçmiş zamanların zihniyetini, ruhunu, atmosferini yakalayabiliyor.

Güzelsoy’un bütün romanlarında ana hikaye -çok sayıda yan hikaye ile- dallanıp budaklanarak ilerler. Bunda yazarın “anlatmayı şehvetle seven”lerden olmasının payı var. Kendi yarattığı bir meddah karakteriyle başladığı “Fenni Sihirler” dizisinde Güzelsoy’un kendisi bir meddaha dönüşüyor.

Yazının girişinde neşe ile hüznün, hayal ile hakikatin birbirine karıştığını belirtmiştim. Pek çok eğlendirici hatta gülünç sahne sergilenmiş “Gölge”de ama hüzün daha ağır basıyor. Hele ki maymunların uğradığı lincin tasviri çok etkileyici. Linç edilen maymunlar ama Güzelsoy’un bu topraklardaki linç kültürüne gönderme yaptığı çok açık. İnsan gibi insan için bir vahşet sahnesi çizmiş ama biliyor ki “vahşet avlanan için vardır, avlayan için o dediğin bir eğlenceden ibarettir”…

İşte bu noktada hayal ile hakikati bir oyun olarak iç içe geçiren postmodern tarihi fantazilerden ayrılıyor “Gölge”. Güzelsoy’un meselesi tarihi bir oyun alanı olarak kullanmak değil, o bugünle geçmiş arasında kurduğu bağ ile insanı ve toplumu sorguluyor. Hayal ve hakikat, gerçek ile temsil ilişkileri, bunların yer değiştirmesi, her şeyin bir tiyatroya dönüşmesi gibi meseleler… Mesela;

“insanların en büyük ihtiyacının yalan olduğunu bir kez daha öğrenmiştim.”

“Dünya görmek istediğimiz şeylerin panayırıdır. İnsan baktığını görmez, gördüğüne bakar. Görmek istemediklerimiz ise hususi cehennemimizi donatır.”

“İnandırmak çok önemli. İnsanlar senin gerçeği anlatmanı değil, onları inandırmanı isterler. Çok fazla titizlenmene lüzum yok, temaşacıyı inandır, yeter”

“Güçlü olanın gerçeğe boyun eğmesi gerekmezdi. Çünkü o, gerçeğin yerine de geçebilecek kadar ehli kudretti onların gözünde”

Ve bir de şu bıktırıcı Doğu-Batı meselesi hakkında güzel bir anekdota yer vereceğim;

“Orayla sınırlı kalırsan ya Doğulu ya Batılı olursun ya da ne Doğulu ne de Batılı… İkisi de saçma ve yetersiz. Dünya Doğu ve Batı’dan oluşmaz, yönler ve akıllar zannettiğimizden çok daha fazladır”

“Gölge” üzerinde çok laf söylenebilecek denli katmanlı bir roman. Ama tartışılan meseleler hikayeyi bastırmıyor. Dili ve hikayesi ile kapıp götürüyor okuyucuyu…

  • Gölge
  • Yazar: İsmail Güzelsoy
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Eylül 2016
  • Sayfa Sayısı: 296 Sayfa
  • Yayınevi: Doğan Kitap
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Hayvan Olarak Yaşamış Adamla Tanışmak

Read Next

Pirhasan’dan Babası Vedat Türkali’ye Şiir

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *