Körlük ile sistemin içinde barındırdığı ve görmezden geldiğimiz kötülükleri görünür kılan Saramago, Görmek ile bizlere bir çıkış yolu öneriyor.
Saramago, insanlığın karakter flulaşmasını engellemenin yolunun iktidarı yaşamımızdan kovmamızla gerçekleşeceğini anlatmayı başarmış. Körlük ile sistemin içinde barındırdığı ve görmezden geldiğimiz kötülükleri görünür kılan Saramago, Görmek ile bizlere bir çıkış yolu öneriyor.
Çıkış Yolu Olarak Görmek
“Görmek, sadece burjuva demokrasisini tartışmakla bırakmamış işi. Kapitalist sistemin, iktidar kliklerine dair genel bir çözümlemeyi de önüne koymuş. Medya’dan orduya, büyük patronlardan hükümete bütün iktidar bileşenleri eleştirilmiş metinde. Olağanüstü halin anlamsızlığından, dezenformasyonun çirkinliğine, polisin görevinin suçlu yaratmak oluşundan, ordudaki tartışılmaz hiyerarşinin gereksizliğine birçok iktidar eylemi gözler önüne serilmiş.
Üstüne üstlük bu “işte bakın iktidar kötü bir şey” diye bağırarak yapılmamış. Ayrıntılı betimlemeler, yerinde diyaloglar ve metine karşı belirli bir mesafeyle gerçekleştirilmiş bu eleştiri. Mesela hükümetin şehri geceleyin terk etme planı tüm şehrin araçların hareket etmesiyle ışıkları açmasıyla fiyaskoya dönüşür. Bu eylem hem iktidar sahiplerinin pisliklerini gözler önüne sermesi, hem de onların şehri terk etmesinin yaratacağı aydınlanmayı göstermesi anlamında önemlidir.” – Doğuş Sarpkaya
Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle
Bakmak, görmek, gördüğünü anlamlandırabilmek… Bir bakışla gerçekleşen tek bir eylem olduğunu düşünsek de, tüm bu edimler birbirinden ne kadar da farklıdır aslında. Bakıp da göremeyenler ne çoktur hayatta… Gördüğünü zanneden yığınların yaşadığı ‘körlük’ ise ne büyük bir metafordur sonuçta…
Kısacası görmeyi anlamak zor iş. Peki ya görmemeyi anlamlandırmak? Karanlıklar içindeki bir hayatı hayal etmek oldukça bunaltıcıdır. Hayatın güç olacağını ama gören gözlerin bize yardım sunacağını düşünürüz. Peki çevremizde kimsenin görmediği, hiç kimsenin yardım edemediği, gören gözlere göre planlanmış dünyada görmeyenlerin yaşam mücadelesi verdiği ve kaosun hâkim olduğu bir dünyayı düşünebiliyor musunuz? Jose Saramago böyle bir dünyayı hayal etmiş ve bizim için kurgulamış.
Nobel Edebiyat ödüllü Portekiz’li yazar Jose Saramago Körlük adlı romanı 1995 yılında yazmış. “Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle.” cümlesi ile başlıyor anlatı. Araba kullanan bir adam ansızın körleşir. Bu bulaşıcı bir körlüktür ve salgın halinde yayılmaya başlar. Kısa süre içinde birçok kişinin gözü beyaz bir perde ile kaplanarak kör olur. Romanın bundan sonraki olay örgüsünü anlatmak, derin anlamlar diyarına doğru çıkılacak yolculuğa, bir okuma şölenine süikast girişimi olacaktır kanımca..
Bakmak, görmek için yeterli midir? Görme yeteneğimizi gözlerimize mi yoksa imgeleri yaratan beynimize mi borçluyuz? Fiziksel olarak gören gözlerin bazı görüntüleri yok sayması da bir çeşit körlük olabilir mi? Aslında bizler bir anlamda ve hatrı sayılır şekilde gördüğünü zanneden körler miyiz?
Körlük metaforu ile öyle bir evren yaratmış ki Saramago, okur da kahramanlarla birlikte aynı bunaltı, bulantı, kaotik girdap içine giriyor. Döngüsel şekilde en dibe doğru sürüklenirken ve o sarmalların içinde boğuşurken bilinçaltının canavarları ile, adeta haykırıyor sesiz çığlıklarla; “Neden?” diye. İnsanı sorguluyor. Yaşamı, dünyayı ve ahlakı… İnsanın içinde iyiliğin barındığını, derinlerde de olsa gün ışığına çıkmayı beklediğini umuyor. Onu kazıyıp çıkarmaya, kara çamurdan arındırmaya çalışıyor. Ve yine, yeni baştan soruyor “İyilik ve kötülüğün ne olduğuna kim karar veriyor? İnsan erdemli olmayı sadece beğenilmek, sevilmek için, iki yüzlü bir riyakârlıkla mı istiyor? Kimsenin onu görmeyeceğini ya da dışlamayacağını bilse, nasıl davranır?” diye. – Pınar K. Üretmen
- Netflix Türkiye mayıs programı belli oldu - 23 Nisan 2022
- Halsey’den İstanbul konseri - 23 Nisan 2022
- Sepultura Türkiye’ye geliyor - 23 Nisan 2022
FACEBOOK YORUMLARI