Güney Amerika ülkelerinde ne zaman bir devrim ya da darbe havası esse, kitapçı vitrinlerinden ilk kaldırılan kitap Sayın Başkan olur.
Solcu abilerden kalma küçük bir kitaplıktı bizim evdeki. 12 Eylül faşizminden birkaç yıl sonrası. 1983 ya da 84. Klasiklerden sayıldığı ve sakıncasız olacağı düşünüldüğü için otuz-kırk kitabın arasında kalıvermiş bir kitap, Sayın Başkan. Cem Yayınları baskısı. (Can Yayınları, ülkeyi yöneten faşist diktatöre rağmen korkusuzca 1984 yılında yeniden basmış.) İşte o “öksüz” kitaplıkta bulup okumuştum Sayın Başkan’ı…
Yaşı daha genç olanlar için şu faşist diktatör ve arkadaşlarının dönemini azıcık anlatıp öyle geçelim Sayın Başkan kitabına.
12 Eylül 1980’de karanlık bir sabaha uyandı Türkiye; etkisi yıllarca sürecek –ki bugün hala devam etmekte- bir karanlık… Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi imzasıyla radyodan okunan ilk bildiride, “İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur” açıklaması yapıldı.
Bu ülkenin ilerici gençlerini ezmek için yapılmış yönetime el konulduğu birkaç gün içinde belli olacaktı. İşte o dönemin bilançosu: 650 bin kişi gözaltına alındı –gözaltına alınanlara yapılan işkencenin haddi hesabı yok elbette-; 1.5 milyonun kişi fişlendi; 210 bin dava açıldı ve bu davalarda 230 bin kişi yargılandı; 7 bin kişi için idam cezası istendi; 517 kişiye idam cezası verildi; 50 kişinin idam cezası infaz edildi; 99 bin kişiye örgüt üyesi suçlamasıyla yargılandı; 30 bin kişi “sakıncalı” görülerek işten atıldı; 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkartıldı; 30 bin kişi siyasi mülteci sıfatıyla ülkeyi terk etti; resmi kayıtlarda 171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü belgelendi; 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı…
Bir kitap yazısında 12 Eylül faşist darbesini uzun uzun anlattığımın farkındayım.
Kapkaranlık bir dönemdi… Ve biz o karanlık dönemle bir türlü hesaplaşamadık.
Nobel Ödüllü M. Angel Asturias, Sayın Başkan’da yukarıda anlattığım döneme benzeyen bir dönemi anlatıyor. Tam da 12 Eylül 1980’de Türkiye’de olduğu gibi kötülüğün en tepedeki yöneticilerden sıradan halka doğru nasıl yayıldığını anlatıyor.
Asturias’ın romanında bu olayların hangi ülkede geçtiğini bilmiyoruz; muhtemelen bir Latin Amerika ülkesi – yazarın kendi ülkesi Guatemala olasılığı daha fazla. Her söylediği kanun olan, kendini tanrı katına yükseltmiş, hapishanelere attığı insanları bile izleten bir Başkan bu (tanıdık geliyordur, eminim).
Başkan’ın “ülkesini korumak ve insanlarını huzur içinde yaşatmak için verdiği” mücadele elbette ki zaman zaman sertleşecek, işkenceler ve ölümlere kadar gidecektir.
Yoksa?
“Yurdun kötü çocukları amaçlarını gerçekleştirseydi bayrağımız yüz parçaya bölünmüş olurdu. Onların bu girişimlerini destekleyenler, Sayın Başkanımızın düşmanlarıydı ama sizin hayatınızı kollayan ve daima kollayacak olan emin Tanrı’nın eli olduğunu hiç düşünemediler.”
“Benim tehlikeli kitaplar yazdığım söyleniyor. Onu bilmem. Eğer öyleyse en tehlikeli romanım Sayın Başkan’dır. Güney Amerika ülkelerinde ne zaman bir devrim ya da darbe havası esse, kitapçı vitrinlerinden ilk kaldırılan kitap Sayın Başkan olur. Onun için bu romanı Güney Amerika’da siyasi bir barometreye benzetirler” diyor Asturias.
Yordam Edebiyat Sayın Başkan’ı yeniden basınca o ilk gençliğimdekinden çok daha farklı bir gözle okudum okudum.
Bu “tehlikeli kitap”ı özellikle gençlerin mutlaka okuması gerektiğini söyleyerek bitirelim…
- Sayın Başkan
- Yazar: M. Angel Asturias
- Çeviri: Zeyyat Selimoğlu
- Türü: Roman
- Sayfa Sayısı: 320 Sayfa
- Basım Tarihi: Haziran 2016
- Yayınevi: Yordam Edebiyat
- “Sayın Başkan”ın askerleriyiz - 15 Haziran 2016
- Boş verin sabun köpüğü kitapları, klasikleri okuyun! - 10 Mayıs 2016
FACEBOOK YORUMLARI