Abartılacak bir durum yok; 1 ayda 18 kitap okumak ister misiniz?

Dostlarım, izninizle son bir ayda okuduğum kitapları size aktarmak, kısa kısa tanıtmak istiyorum. Pek tabii ki aranızda “18 kitap mı?” diyenleriniz olacaktır. Bu yoğunlukta görünmesinin temel sebebi içeriğinde beş çizgi roman ve beş kısa kitabın yer alması.

Abartılacak bir durum yok, bazıları bir günden az zamanda tamamlandı. Liste uzun olduğu için sizi yormak istemiyorum. Küçük vurgularla kitaplar hakkındaki naçizane şahsi düşüncelerimi aktaracağım;

TİMAŞ
TİMAŞ

1

İlk kitap “Bu Konuşma Bitmiştir”. Melik Tahir Şaştım’ın kesinlikle beni şaşırtan eseri sadece diyaloglar üzerinden ilerliyor. Bu anlamda önceden edebiyatımızda çok rastlamadığımız bir özelliğe sahip. Kitabı kahkaha atarak kaç defa elimden bıraktığımı inanın bilmiyorum. Kısa, keyif veren, doğal hayata dair normal muzırlıklar içeren bir eser olmuş.

2

Melike İnci’nin “O Anda”sı her hali ile az bulunur romanlardan. Yine Yitik Ülke’den yakın dönemde okuduğum, Dilek Neşe Açıker’in “Gündüz Kelebeği” romanı kadar keyif verdi bana. Tam da “Artık roman yazılmıyor mirim” diye laf cambazlığı yaparken üstelik. Hayatlar ve ilişkilere dair etkileyici bir roman okumak istiyorsanız tavsiye ederim.

3

Ve “Hilal”, araya sıkıştırılmış, paylaşamadığımız o kız(?)a dair tanıdık bir çizgi roman. Kenan Yarar’ın kahramanı gibi olağanüstü güzel, özel eseri. Bayıldım. Açık konuşacağım; yazar / çizer camiası içindeki gerçek emekçileri gördükçe daha da etkileniyorum. Her gün yeni bir yazar/çizer, eşsiz bir yaratıcılık, sanatkarlık, cevher önüme çıkıyor. Ülkede ne değerler olduğuna şaşırıp kalıyorsunuz. Üstelik Kenan Yarar bu işi uzun süredir yapan profesyonellerden. Tekrar ediyorum; bayıldım. Müstehcenlik seviyesi yüksek, iyi de ben/biz Hilal’i böyle seviyoruz 🙂

4

“Tepe” bir arkeolog olarak bana, duvarları eski insanların çizgileriyle bezenmiş bir mağara çizimini okuyormuşum hissiyatı verdi. Fırat Tepe’nin güzel eseri çok heyecanlı bir öykü üzerinden o ortamın ruhunu “Göbekli Tepe”yi farklı yorumlayan harika bir çizgi roman. Önce çizimleri anlamakta zorlanıyorsunuz ama sonra gözünüz alıştığında çok eski çağlardan kalan bir öyküyü, hatta destanı anlamaya, okumaya başladığınızı fark ediyorsunuz. Gerçekten hoş iş. Böylesi üretimler yazar/çizer hepimize daha iyisini yapmak anlamında ilham veriyor.

5

“Tolbiak Köprüsünde Hava Puslu” efsanevi yazar/çizer Tardi’nin eseri. Son derece kısa bir polisiye. Meraklıları için Tardi’yi yansıtan dokunuşlara, çizgilere sahip. Baskısı çok büyük olmuş. Normal bir kütüphaneye sahip insanlar eğer Tardi’nin çok meraklısı değilse bunu negatif algılayabilir. Neden bu kadar büyük basıldığını merak ettim açıkçası.

6

Üstad Yekta Kopan’ın “Sakın Oraya Gitme”si tekinsiz hikayelerin toplandığı bir öykü kitabı. Sevdiğimiz o coşkulu, sesi güzel şeylerle özdeşleşmiş bir insandan bu tekinsiz öyküleri okumak hoşuma gitti. Tekinsiz/Korku öykülerinden hoşlananlar için bence güzel bir seçenek. Sonuçta Yekta Kopan gibi edebiyatı tam içinde, yıllarını vermiş bir yazarın, donanımlı bir insanın el emeği göz nuru. Her anlamda okunmayı fazlasıyla hak ediyor. Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim. İkimizin de öykü kitapları (Kibrit Ev) çıktığında nezaket gösterip destek vermesi de benim için ayrı bir öneme sahip.

7

Roberto Bolano’nun “Lümpen Roman”ı için çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Sanırım kendimi fazlasıyla sürprizli, aksiyonlu, tedirgin edici metinlere kaptırdığım için dramatik, daha inişsiz çıkışsız kurgulara (kötü bir şey değil bu) sahip eserlerden etkilenmiyorum. Çok güzel bir büyüme hikayesi, insana dair çok güzel tespitler var içinde. Can Yayınları boşu boşuna yayınlamaz ve Seda Ersavcı (Evet, kimi kitapları onu çevirenler yüzünden alıyorum) boşu boşuna çevirmez diyorum. Ona göre 😉

8

Neil Gaiman’ın “Odd ve Ayaz Devleri” her zaman ki soruyu sorduruyor; “Bu bir çocuk romanı mı yoksa büyükleri de kapsıyor mu?” Kesinlikle evet. Tanıdığım en iyi hikayecilerden, küçüklere ve büyüklere aynı anda masal anlatabilen biri Neil Gaiman. Bu kısa, küçük kitabı her yaş gurubuna tavsiye edebilirim. Çocuğunuzu bu öyküler ile uyutup siz okumaya devam edebilirsiniz.

9

Sırada “Kötülükçü” var. Beraber sevgili yazar Celil Oker’in “Yaratıcı Yazma Teknikleri” eğitim programına katıldığım Kevser Aycan Aşkım Saroğlu’nun eseri. Tanımama, neler yapabileceğini bilmeme, kurgu gücüne, algılarının genişliğine rağmen kitap yine de beni çok şaşırttı. Gittikçe yükselen heyecan duygusu ve özellikle sürprizli sonu çok güzel. Aşk, ilişkiler, çıkmazlar üzerine fantastik (gerçekten fantastik mi acaba?) güzel bir kitap.

10

İlk Ali Lidar kitabım “Z Raporu” oldu. Açıkçası ön yargılıydım. Fakat okudukça beni içtenliğine, samimiyetine inandırdı ve her karakteri bende gerçeklik kazandı. Eğer bir yazar hakkında “ağır yazıyordur, entelektüeldir (ki Ali Lidar bir felsefe erbabı), zorlanabilirim” diyorsanız ön yargılı davranıyorsunuzdur. Bunca okumama rağmen ben de aynı tuzağa düşmüşüm.  Şimdi pek çok insanın neden Ali Lidar okuduğunu, İthaki’nin neden O’nu bastığını çok daha iyi anlıyorum. Anlatı sizi sarıyor ve öyküde beraber yürüme şansı tanıyor. Saklısız, gizlisiz.

11

Ve bence bu okuma listesinin 1 numarası, “Watchmen”. Sinema versiyonunu bilenler bilir, şahsen çok beğendiğim bir filmdir. Ama çizgi romanı, filminden 10 kat daha mükemmel. Hayran kaldım. Başka çizgi romanlar için “kütüphanenizde bulunmalı” dediğimi duymayabilirsiniz ama ilgiliyseniz işte bu çizgi roman, kitap kesinlikle elinizde muhakkak olmalı. Çizimler, diyaloglar, paneller, görsel zenginlik, alt metin inanılmaz.

12

Sırada Selçuk Ören’in harikası, merakla beklediğim “Şehzade Yangını”nın üçüncü kitabı var. Sırtlan Yayınları’nın gittikçe artan mükemmel işleri evde ciddi bir çizgi roman bölümü oluşturmaya zorluyor beni. İthaki’de bu yola girmiş, güzel şeyler (Watcmen ve Sandman’ler misal) üretiyorlar. Dostlarım, ülkemizde çizgi roman anlamında gerçekten çok ama çok güzel işler yapılıyor. Kitap mı nasıl? Eleştirmeyi bırakın övmeyi bile kendime hak göremiyorum. Şehzade Yangını hiç bitmesin, hep okuyalım. Örneğin Mustafa Ahmet Kara’nın “Amak-ı Hayal”ini bir ömür geçsede bekleyeceğim. O da bir Sırtlan Yayın eseri. Selçuk Ören ve Sırtlan Yayınları’nı can-ı gönülden tebrik ediyorum 🙂

13

“Sherlock Holmes”ün yazarından “Tekinsiz Hikayeler” okumak sarsıcı bir deneyimdi. Evet, Sör Arthur Conan Doyle sizi ürpertecek, bu sefer çözümlenemeyecek öykülerle karşınızda. Bu büyük yazarın farklı bir yönünü görmek istiyorsanız bu kitabı kaçırmamızı önemle belirtirim. Okurken hep sanki Edgar Allan Poe ve Lovecraft’a selam veriyormuş gibi hissettim. Bu kitabı tecrübe etmelisiniz 😉

14

Küçük bir kitap, Nikola Tesla’nın kendi kalemi ile ele aldığı, hayatı hakkındaki yazılar. Zaten var olan hayranlığım bu kitabın kısalığı ile ters orantı yaptı, daha da büyüdü. Çok büyük bir insan. Şaşırtıcı karakteri, hayatın neresindeyseniz oraya uyabilecek netlikte güzel öğütler, çalışma modelleri. Zihin açıcı, gelişkin. Şahsen kaçırmayın, edinin derim.

15

Neil Gaiman’ın “Yokyer”i. Üst Londra ve Alt Londra arasında geçen etkileyici bir aksiyon, şaşırtıcı bir kurgu. Dediğim gibi; Gaiman hikaye anlatmaya başladığında her şey susup dinliyor, kendini dinletmeyi çok iyi biliyor. Bu da günümüz edebiyatında, hele onun anlatmayı seçtiği fantastik ölçekteki öykü ve romanlarda daha da zor. Ama işte bu onun en iyi yaptığı şey.

16

Bu ayın okuma listesindeki tek hayal kırıklığım Dimitris Sotakis’in “Soluğun Mucizesi” oldu. Aslında çok güzel noktalara gidebilecek bir hikaye ama yazar sınırları çok katı şekilde belirlemiş. Sonuna kadar beklenti içindeydim. Hep “İşte şimdi bir şey olacak ve şaşkına döneceğim!” diye bekledim, olmadı. Neler olup bittiğini görüyoruz ancak anlamak gerçekten zor. Sonunda da beklediğimiz cevapları vermiyor. Tekinsiz, küçücük bir alanda okuyucuyu geren bir yapısı var, ama sonuçlar? Buraya neden ve nasıl vardık dedirtiyor insana.

17

Paulo Coelho’nun önceden de okuduğum kitabı “Beşinci Dağ”. Bayıldığım bir eserdir. Bir peygamberin görevden kaçışı, her şeyi  geride bırakmaya çabalaması ama… Ama… Yaşadıklarıyla onu daha da büyük bir peygamber haline getiren yapmak, oluşturmak, büyütmek, her şeye rağmen kalkıp yürümesi üzerine, bunu yaparken AŞK ile yapması üzerine harika bir metin. Bence, Coelho sevenler için harika bir seçenek. Siz bilirsiniz 🙂

18

Son kitap “Dublinesk”. Enrique Vila-Matas’ın yazdığı eserle bağlantıya geçmem, okudukça diline alışıp anlamam 50 sayfayı buldu. Sonrasında kitap kendini açtı ve tüm hayal kırıklıklarını unutturdu. Özellikle yazan, editörlük yapanlar için James Joyce’un Ulysses’i üzerinden yol alan harika bir kitap. Normal okuyucu için ise gerçekten zor. Örneğin eğer Ulysses’i okuduysanız rahatça okursunuz, ama herkes Ulysses okuyamıyor. İçeriği bilmiyor. Bu anlamda daha profesyonel, bilinçli tercih edilmesi gelen bir kitap olduğunu düşünüyorum. Gerçek bir edebiyat severseniz (bunun diplomasını nereden veriyorlar?) sindire sindire okumanızı öneririm. Sırf bu yüzden 2017’nin ilk okumasına James Joyce “Ulysses” ile başlıyorum.

Ve son olarak Goodreads verilerine göre 2016 kitap okumalarımın toplu sonuçları şöyle şekillendi; 106 kitap, 24,458 sayfa. Oldukça verimli geçti, fakat 2017 için farklı planlarım var. Bu yıl çok daha zorlu, uzun metinlere, kitaplara geçiş yapmayı düşünüyorum. Dediğim gibi ilk kitap James Joyce’dan “Ulysses” olacak. Bu yüzden 2017 okuma hedefimi 80 kitap olarak belirledim.

Buraya kadar okuduysanız “İnanamıyorum, ne derdiniz var sizin?” diye bağırıp sonra ellerinizi tutarak teşekkür etmek istiyorum. Aynı şeyi hayranlıkla takip ettiğim “KitapEki” ailesine ve ekip üyelerine de yaptım. Onlar da “15 günde bir ne okuyorsan bize de yaz” dediler. Sanırım 2017’de buradan da birlikte olacağız.

Sevgi ve saygılarımla…

Murat S. Dural
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Çocuğa Bak’ın Yeni Yazarları Hoşgeldiler

Read Next

Sarrasine ve Zambinella

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram