BİLGELİK KILAVUZU

Gracian’ın “kehanet kitabı”, “Bilgelik Kılavuzu ve Kurnazlık Sanatı” sarsıcı bir kitap. Batıyı derinden etkileyen bu yapıtla tanışma zamanı.

17. yüzyılda Avrupa’dan Afrika ve Amerika kıtalarına uzanan yarımadanın üç büyük düz yazı ustası vardı. 1601 yılında doğan Baltasar Garcian, Quevedo’dan on üç yıl sonra, Mello’dan 8 yıl önce öldü. Yoksul  bir kır doktorunun oğluydu. Parlak zekalarıyla dikkatleri küçük yaşta üzerlerine çeken dört kardeştiler. Anne ve babaları erken ölünce amcaları onları o yıllarda eğitimi egemenliklerinde tutan tarikatlara verdi. Papazlıktan rektörlüğe yükseldiği, okullarında 50 yıl çalıştığı Cizvit tarikatına 18 yaşında katılan; söylem ve dilbilgisi öğretmeni Gracian günah çıkarmaya gelen soylularla saray çevresine yakınlaştı. Dostluk kurduğu, himaye gördüğü kendisinden altı yaş küçük Lastanosa ona sarayın kapılarını açtı. Yiyecek içecek, para, pul, mal mülk, ün, ayrıcalık değildi onun arzusu. Sarayın zengin kütüphanesi, nadide parçalardan oluşan koleksiyonlar ve botanik bahçesiydi… bir yudum su özlemiyle yanan çölden Gracian göle düştü. Dönemin ileri gelenlerinin katıldığı edebiyat salonundaki sohbetler ufkunu daha da açtı.

Felsefe ve dilbilim okuyan, dönemin üç büyük dili Latinceyi, İbraniceyi, Arapçayı ve o dillerin bağrında yeşeren edebiyatı bilen Gracian ilk yapıtı “Kahraman”ı Lorenzo Gracian takma adıyla yayınladı bunu diğer kitapları izledi. Ünü Avrupa’ya yayıldı. “Kahraman”, bir aynaydı okuyan aynada kendisini görebiliyordu. “Pocket Oracle” olarak bilinen kendi aforizmalarını bir araya getirdiği kitap onu “İspanya’nın Nietzsche’si yaptı.

Sonunda kimliği ve düşünceleri tarikat için tehlikeli olunca vaaz verme ve yazmasına sınır konuldu. Cizvitlerin sıkı gözetimi altında yaşayacağı bir taşra kasabasına gönderildi.  1658’de 57 yaşında öldü. Adı bir kente ve yörenin ünlü şarabına verildi. Yasaklara, engellere karşın yapıtları el altından yayıldı. Schopenhauer Gracian ile, Gracian da Schopenhauer çevirileriyle yeniden doğdu.

Gracian’a göre “Her şey kemal noktasına erişir ve hepsinin en mükemmeli şahsiyet sahibi bir insan olmaktır. Bugün tek bir bilge yetiştirmek dün Greklerin yedi bilgeyi yetiştirmek için muhtaç olduklarından daha fazlasına ihtiyaç duyar ve bugün tek bir kimseyle uğraşan dün bütün bir ahaliyle uğraşmak için lazım olanlardan daha fazlasına sahip olmalıdır. Her şey olabileceğinin en mükemmelini zaten olmuştur. Meziyetli kimse bütün bu mükemmeliyetlerin en yükseğindedir. Mizaç ve zeka kabiliyetimizin iki kutbudur. Biri olmadan diğeri muvaffakiyetin ancak yarısını getirir. Zeki olmak yetmez, sağlam bir şahsiyete de sahip olmak gerekir. Ahmaklar kendilerine uygun makam, mevki, muhit ve dostları hesaba kakmadan hareket ettikleri için başarısızlığa mahkumdur. İçinde yenilik barındıran her muvaffakiyet hayranlık uyandırır. Çok açık olmak hem faydasız hem sıkıcıdır. Kendimizi hemen açık etmezsek insanları merak ve tahminde bulunmaya zorlarız, makam yahut mevkiimiz insanlarda beklenti uyandıracak kadar mühimse bu bilhassa böyledir. Mahremiyet esrarengizliği sebebiyle hayranlık uyandırır. Hatta kendimizi açıklarken bile tam bir samimiyetten uzak durmamız ve herkesin içimizi görmesine izin vermememiz gerekir. Basiretin vücut bulduğu yerde ihtiyatkar sükut vardır. Açıklandı mıydı kararlar asla saygı uyandırmaz ve tenkide açık hale gelirler. Ve eğer akıbeti kötü çıkacak olursa talihsizliğimiz ikiye katlanır. İnsanların bizi takip etmesini ve beklemesini istiyorsak Tanrı’yı taklit etmeliyiz. İnsanın kendisini hemen açık etmemesi, rengini belli etmede pazarlıklı davranması muhataplarının kendisi hakkında fikir edinmesini, dolayısıyla yargıda bulunmasını güçleştirir ve bilhassa herkesin merak ve beklenti içinde olduğu mühim meselelerde kararlarını askıda bırakır. Sükût basiretin mabedidir.”

Özellikle sahne sanatlarında oyuncular kendi kimliklerinden çıkarak oynadıkları kişinin ruhuna bürünürler. Tadına doyulmaz, unutulmaz anlar kalır geriye. Çeviride de bunu başaranlardan biri olan Ahmet Aydoğan’ın Schopenhauer ardından Baltasar Garcian çevirisi de böylesi bir güzellik.

Garcian’ın sözleri hayattan baldan damlalar, panzehirler: “Bilgi ve cesaret büyüklükte birbirini kovalar. Onlar ölümsüz oldukları için insanı da ölümsüzleştirebilirler. Nihayetinde insan bildiği kadardır ve eğer bilgi bilge[lik düzeyinde]ise her şeyi yapabilir. Bilgisiz kimse karanlık bir dünya gibidir. Bilgi ve kuvvet: gözler ve eller. Cesaretsiz bilgelik meyvesiz ağaç gibidir. Cesaretsiz bilgi kısırdır(…) Heykeli tezyin ederek değil fakat hayranlık uyandırmasını temin ederek bir put haline getirebilirsiniz. Maharetli kimse insanların kendisine müteşekkir olmalarındansa muhtaç ve tabi olduklarını görmeyi tercih eder. Kaba minnettarlık nazik umuttan daha değersizdir zira umut hatırlar, minnettarlık unutur. Nezaketten kazancımız bir ise bağımlılıktan bindir. Susuzluğunu gidermiş olan kuyuya sırtını döner, sıkılmış portakal altın tabaktan çöp kovasına düşer. Bağımlılık kalktığında nezaket de hürmet de kaybolur. Tecrübenin verdiği en mühim ders bağımlılığı sürdürmek ve ihtiyacı tatmin etmeksizin karşılamaktır. Bu bir kral için de ayniyle vakidir. Fakat bunu çok ileri götürmemek gerekir: suskun kalarak başkalarını yoldan çıkarmak veya onların zafiyetlerini kendi iyiliğimiz için iflah olmaz hale getirmek olacak şey değildir.”

“Kimse mükemmel doğmaz” diyen Garcian: “Hem şahsiyet hem meslek bakımından kendimizi mütemadiyen mükemmelleştirmeye çalışmalıyız. Bu olgunlaşma çabası kusurlarımızı törpüleyip meziyetlerimizi mükemmel, kendimizi de mümtaz hale getirinceye, sonunda kamil bir varlık oluncaya kadar devam etmelidir. Yüksek zevkler, düşünce berraklığı, irade sağlamlığı ve karar olgunluğu varılmak istenen menzilin işaretleridir. Bazıları bu kemal menziline asla ulaşamaz ve her zaman bir şey eksik kalır. Bazılarının olgunlaşması ise zaman alır. Kamil insan, yani konuşmasında hakim, işlerinde basiretli kimse akiller meclisinin [sırlarının] mahremidir ve hatta onlar tarafından aranılır.”

Çevirmen Ahmet Aydoğan’ın tercümesine eklediği notlar, sunuş ve çeviri hakkında bir kaç söz Garcian’ı öncesi ve sonrasıyla bütünlüyor. Ahmet Aydoğan: “Bundan yaklaşık dört asır önce, yaşı elliye yanaştığı halde görüp geçirdiklerinin, belleyip öğrendiklerinin yaşadığı hayatı anlamaya yetmediğini gören bir Cizvit rahibinin değişenleri anlama ve değişmeyenleri bulma çabası ile kaleme aldığı Oraculolar vaktiyle orada yaşananlar ile bugün burada yaşadıklarımızın ayın doğrultuda ilerlediğini gösteren mühim teliflerden biridir. Ve bugün yaşadıklarımızın karanlığı içinden geriye doğru baktığımızda nazarımıza takılan benzerinkilerin bu Oraculoları ileri doğru olacak olanları haber veren bir tür ‘Kehanet Kitapçığı’na dönüştürdüğü erbabınca  görülecektir. Bu benzerinkilere tutunarak belki bu oldubittileri kıyasla mukayese ile bir yere raptettiğimizde hem bunca kesif kasveti dağıtacak hem de belki bundan böyle alacaklara ışık tutacak birtakım irtibatlara ulaşılabilir umududur ki böyle bir yola ve arayışa sevk etti.”

Çevirmenin bir de okura sürprizi var: “Neticede bir önceki (kesinlikle okunması gereken yapıtlardan biri olan Y.N) Hammer’in Haşhaşiler kitabının ‘satmaması’nın yayınevine getirdiği ağır maliyetin etkisiyle kitabın ikiye bölünerek yayınlanması karşı konulamaz mecburiyet halini aldı. Böylece Oraculo manual y arte de prudencia’nın tercümesi ile bu birkaç sayfalık sunuş yazısının Bilgelik Kılavuzu ve Kurnazlık Sanatı başlığıyla kağıt, yukarıda ana başlıklarıyla hülasası verilen takdim, tahlil ve tenkit yazılarının da Tehlikeli Zamanlar İçin Lüzumlu Hayat Dersleri başlığıyla elektronik kitap olarak yayınlanması kararlaştırılmış oldu. Her ne ki oluyor kendimizi bir kenara çekip oluşuna dikkat kesilerek kulak vereceğimiz yerde kenarda tutulması gerekenleri işin içine karıştırmakla hem olanın oluşunun sırrına bigane kalıyor, hem bu biganelik sebebiyle boşa kürek çekerek kendimizi tükettiğimizi nice zaman sonra anlıyoruz. Fakat anlıyoruz.”

Gracian’ın “kehanet kitabı”, “Bilgelik Kılavuzu ve Kurnazlık Sanatı” sarsıcı bir kitap. Batıyı derinden etkileyen bu yapıtla tanışma zamanı.

  • Bilgelik Kılavuzu ve Kurnazlık Sanatı
  • Yazar: Baltasar Gracian
  • Çeviri: Ahmet Aydoğan
  • Türü: Felsefe
  • Baskı Yılı: 2019
  • Sayfa Sayısı: 248 Sayfa
  • Yayınevi: Say Yayınları
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Rüzgârın üzerine yelken kıran bir aşk romanı: Tramola

Read Next

İdris Baluken’den Bizi Özgürlüğe Çağıran Bir Roman: OKO

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *