
Hınzır bir dille öyküyü bir başka yere taşıyan Ademhan Esen’le Ağrı Kesici’yi konuştuk…
Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eserlerini yayımlayan Çınar Yayınları son zamanlarda birbirinden güzel eserler yayımlamaya başladı. Bunlardan biri de genç yazar Ademhan Esen’in Ağrıkesici isimli öykü kitabı. Hınzır bir dille öyküyü bir başka yere taşıyan Ademhan Esen’le Ağrı Kesici’yi konuştuk…
Ağrı Kesici çok iddialı bir isim, kitap bu ismin hakkını verebiliyor mu?
Bunun ağırlığının farkındayım. Başından beri bu ismi istemiştim. Çünkü çok fazla ilaç kullanıyoruz. Her mahallede bir eczane var fakat her mahallede bir kütüphanemiz yok. Kitaplar ilaçlardan daha şefkatli, daha yaşatıcı ve daha sağlıklı. Ağrı Kesici de böyle. İçinde huzur dolu öyküler var. Öykülerin geneline baktığımızda bu soruya “evet” cevabı verebilirim. Fakat bunu asıl cevaplayacak olan okurdur. Şimdiye dek güzel geri dönüşler aldım.
Peki kitabın içindeki bölümlere ne demeli? Ateş düşürücü, kas gevşetici ve antidepresan bölümleri var, bunları da bilinçli olarak mı yaptın?
Hepsi planın bir parçası. Sadece komik dursun ve göze hoş gelsin diye değil, bir iddiam olduğu için böyle tercih ettim. Hiçbir öykü yokken, bu dördü vardı elimde. Yazdıkça kategorilerine göre ayırdım. Konuyla ilgisiz birçok öykü var mesela, bu bölümler kitabın çeşnisi, tuzu biberi oldu. Diğer öyküleri de kitabın şekerlemesi, kurabiyesi, helvası ve keki olarak düşünebiliriz.
Sadece yemekler üzerinden mi değerlendirme yapacağız, ana öyküler ağaç, diğerleri çimen olamaz mı?
Olabilir. Kim nasıl isterse öyle yorumlayabilir. Bazı öykülere bisiklet, diğerlerine helikopter muamelesi bile yapılabilir. Hiçbir beis yok. Vurgulamak istediğim kısım, bu kitabın tıpla veya alternatif tıpla hiçbir ilgisinin olmadığı. Başarmak istediğim şeyse: Tıbbın yapamadığı.
Kitaptaki öykülerin çoğu iki üç sayfalık minik metinlerden oluşuyor. Fakat “Fena Diktatör” gibi, “Yarım Kalmış Sözler Ofisi” gibi uzun öyküler de var. Hatta fena diktatör öyküsü minik bir roman gibi. Bu sinematografik kurguyu neye borçluyuz? Uzun öykülerle ilgili dönüşler nasıl?
Şahane. Gerçekten uzun öyküler çok beğenildi. Fena Diktatör’ü yazarken epey zorlandım. Film çeker gibi işledim sahneleri. Önce zihnimde film gibi kurdum, ardından kâğıda döktüm. Tabii her zamanki gibi kitabı, filminden daha güzel oldu. Yarım kalmış sözler ofisi de fena diktatör de aslında birer ütopya. Fantastik bir dil fakat gerçekle iç içe geçmiş. Hazmı zor, hedefi büyük, eleştirisi düzeyli, metni işlevsel. Bu öyküyü okuyup sosyal medyada “keşke böyle bir diktatörümüz olsa,” diyenler oldu. Bir diktatörün sevilecek yanlarını bulanlar olmuş; işte biz de onu arıyorduk.
Öyküleri yazarken kimlerden beslendin? Çok fazla malzeme harcamışsın, kitapta da yer yer yazarlardan bahsettiğini görüyoruz. Genelde yazarlar başka yazarların isimlerini kullanmaktan çekinir, sen bu konuda epey cömert davranmışsın, neler söyleyeceksin?
Güzel şeyler söyleyeceğim. Kendi okuduğum, deneyimlediğim yazarlardan tabii ki aralara bir şeyler serpiştireceğim. Olur da biri Ağrı Kesici’yi okur fakat Marquez, Saramago, Keret, Mevlana, Murat Menteş, Mustafa Becit, Özgür Mumcu, Bahadır Cüneyt Yalçın, Alper Canıgüz okumaya fırsat bulamaz. İşte onlar için ufak ipuçları bıraktım. Aynı şekilde bu adamlardan, sayamadığım onlarca kadından, çağdaş Amerikan edebiyatından, Beat kuşağından ve söylemediğim için haksızlık ettiğim birçok yazardan beslendim. Teksas’lı Zeze’den bile bir şeyler kaptım.
Gelelim kitabın sonuna, kadın bir cinin, İspanyolca roman yazmasıyla dünya edebiyat tarihine geçmesi gerçekten güzel bir tat bırakıyor damaklarda. Biz orada kitap bitti zannederken, “herkese benden bir öykü” başlıklı bir kısmın boş bırakıldığını görüyoruz. Bunu neden yaptın?
Evet, o İspanyolca roman yazan kadın cinin öyküsü, son öykü. Sonrasındaki boşluk sadece ilk baskıda olacak. Zaten şu aralar tükenmek üzere. Şayet kitabı beğenip o kısma bir öykü daha ekletmek isteyen olursa, o ilk okurlarımla aramda bir sır olarak kalacak kısmı, kısa bir öyküyle dolduracağım. Bu biraz zor duruyor fakat bunun için uğraşacağım. Zaten ikinci baskıda bu kısım olmayacağı için zamana yayarak bunun üstesinden gelebilirim.
Son olarak biraz kendinden bahseder misin? Hafızlık, tiyatro, reklamcılık, edebiyat… Bu renkli fotoğrafın arkasında nasıl biri var?
Bu soruyu yanıtlamak diğerlerinden daha zor. Ne diyebilirim ki? Küçük yaşta hafızlık yaptım, zor bir sınava girip belgemi aldım. Tiyatroyu da çok sevdim, yüzlerce kişilik sahnelerde oynadım. Edebiyat ise okurun takdiri olacak, bunun bir belgesi yok. Güzel yorumlar duydukça, yazmayı sürdüreceğim. Şimdilik bu kitabın keyfini sürüyorum, ilerde bir çalışma daha yapabilirim. Önce bol bol kitap okumaya devam etmem lazım, hayat böyle daha güzel.
- Netflix Türkiye mayıs programı belli oldu - 23 Nisan 2022
- Halsey’den İstanbul konseri - 23 Nisan 2022
- Sepultura Türkiye’ye geliyor - 23 Nisan 2022
FACEBOOK YORUMLARI