
“Sonra, üç kişi kurşuna dizilmek üzere direklere bağlandı. Ben altıncı sıradaydım. Her seferinde üç kişi, diye bağırdılar; sonuçta, ikinci gruptaydım, yaşamak için bir dakikadan fazla sürem kalmamıştı…”
Dostoyevski, devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiasıyla sekiz arkadaşı ve ağabeyi ile birlikte tutuklandı. Ölüm cezasına çarptırılan Dostoyevski, sekiz ay hapishanede yattıktan sonra bir Aralık günü diğer dokuz komplocu ile idam edilecekleri yere götürüldü. Tam kurşuna dizilmek üzere oldukları anda af kararı imdatlarına yetişti.

Fyodor Dostoyevski idam edileceği gün, -22 Aralık 1849- erkek kardeşine yazdığı mektupta olaydan şöyle bahsediyordu.;
“Kardeşim, benim kıymetli dostum! Her şey halloldu! İstihkâmda dört yıl boyunca ağırlaştırılmış çalışmayla (sanırım, Orenburg’da) ve ondan sonra da özel hizmetle cezalandırıldım. Bugün, 22 Aralık’ta, Semionov Talim Sahası’na götürüldük. Orada hepimize ölüm fermanlarımız okundu, ölmeden önce Haç’ı öpmemiz istendi, kılıçlarımız kırıldı başlarımızın üstünde, son tuvaletlerimizi yaptık (beyaz gömlekler). Sonra, üç kişi kurşuna dizilmek üzere direklere bağlandı. Ben altıncı sıradaydım. Her seferinde üç kişi, diye bağırdılar; sonuçta, ikinci gruptaydım, yaşamak için bir dakikadan fazla sürem kalmamıştı. Seni hatırladım, kardeşim, ve seninkileri; hayatımın son dakikasında sen, yalnızca sen vardın aklımda, işte o an anladım seni nasıl sevdiğimi, canım kardeşim benim! O an yanı başımda duran Plesçenev ve Durov’la kucaklaşma ve onlara elveda deme fırsatım da oldu. İşte o anda idam mangasına, ‘Durun!’ diye emir verildi. Direklere bağlı olanlar çözülüp geri getirildi. Ve bize Çar Hazretleri’nin son anda hayatlarımızı bağışlamış olduğu bildirildi.”
İdam cezası, dört yıl kürek ve altı yıl adi hapis cezasına dönüştürüldü.
Sibirya’daki Omsk Kalesi’ne sürüldü.
Suç ve ceza kavramları ile burada tanıştı..
Eğer idam edilmiş olsaydı Suç ve Ceza’da yazdığı bu satırları okuyamayacaktık..
Raskolnikov yürürken, “Acaba neredeydi?” diye düşündü. “Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: ‘Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek fırtınayla sarılmış vaziyette yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir?’ Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!..”
- Dünyanın en eski restoranında Hemingway yemek yemiş, bulaşıkları Goya yıkamış! - 31 Mart 2018
- Dünyanın İlk Kitap Kasabası - 23 Şubat 2018
- Bütün Romanlar, Hava Durumu İle Başlar..! - 28 Ocak 2018
FACEBOOK YORUMLARI